'Kira Öder Gibi
Konut' Bir Aldatmaca mı?
Resmi kişilerin ağızlarından ''kira
öder gibi konut'' edindirme sözleri sık sık yinelenmektedir. Bununla büyük
ölçüde, SPK'ye hazırlattırılan gayrimenkul ipoteğine dayalı kredi modeline
ilişkin yasa taslağı ile bugüne değin hazır konuta kredi veren bankalar ile öbür
finans kuruluşlarına konut kredisi için kaynak yaratılması amaçlanmaktadır.
İpotek karşılığında verilen konut kredisinin ikincil piyasalarda senet olarak
''menkulleştirilip'' alınıp satılması yoluyla kaynak yaratılması erekleniyor.
Önemli olan, bitmiş-hazır konuta kredi sağlandığından bu kaynaktan yap-satçı
kuruluşların konut piyasasına etkin biçimde katılmasıdır.
Yoksa, arsa sağlamadan alt ve
üstyapıların yapımı sürecinde örgütleyici ve üretici olarak gücünü kanıtlamış
olan konut kooperatifleri için bu model, gerekli önlemler alınmadıkça, hiçbir
anlam taşımamaktadır. Biriktirim gücü yüksek olan katmanların yararlanacağı bu
modelin, düşük ve alt-orta gelir düzeyindeki aileler için işlerliği yoktur. Daha
çok biriktirim gücü yüksek olan üst-orta ve üst gelir düzeyindekilerin
yararlanması için düşünülmüştür.
Oysa, 50'li yıllardan başlayarak orta
gelirli aileler, Türkiye Emlak Kredi Bankası'nın uyguladığı tasarruf mevduatına
dayalı ipotekli kredi sistemi 'nden yararlanarak ev sahibi olmuşlardır. Bankada
açılan hesapta, belli bir sürede belirli (maloluş değerinin dörtte biri
tutarında) bir biriktirimi sağlayanlara, bunun üç katı tutarında oldukça
elverişli bir faiz ve on on beş yıllık vadeli kredi sağlanıyordu.
Bunun gibi, SSK'nin biriktirimi olan
işçilere kendi kaynaklarından kredi sağlayarak onları ev sahibi ettiğini
biliyoruz. Bu da iki yıl içinde kredinin üçte birinin biriktirilmiş olması
ilkesine dayanıyordu.
Her iki model de kooperatiflerde
örgütlenmiş olmayı önkoşul olarak gerekli görüyordu. 80'li yılların ortalarında,
taşınmaz karşılığında verilen arsa ve konut sertifikası dizgesi uygulamaya
konulduysa da başarılı sonuçlar alınamamıştı.
Bütün bu deneyimler ve kazanımlardan
yararlanmak yerine, başta ABD olmak üzere, kalkınmış anamalcı toplumlarda
yararlanılabilen taşınmaz ipoteğine dayalı ''menkulleştirilmiş'' (borsada alınıp
satılabilen senede dayandırılmış) kredi dizgesine geçilmek istenmektedir.
Biriktirime dayalı olmak üzere konut
isteminin örgütlenmesinde, konut üretiminde gücünü kanıtlamış olan
kooperatiflerin üretecekleri konutlar için üyelere kredi sağlanması tasarı
taslağında yer almamaktadır. Öngörülen dizge, yalnızca yapımı bitmiş ''hazır
konut'' lar için kredi öngörmektedir. Türkiye Emlak Kredi Bankası ve SSK
kredilerine benzer düzenlemelere gidilmesinde yarar vardır.
Gelir dağılımındaki dengesizliklerin
giderek derinleştiği, gelir düzeyinin yetersizliği karşısında, konut
politikamızın bir açmazı da, alt gelir katmanlarındaki biriktirimi olmayan, borç
harç yaşayan kesimin konut gereksinmesinin toplu konut uygulamalarının ve
getirilmek istenen ''kira öder gibi konut edindirme'' dizgesinin kapsamı dışında
bırakılmış olmasıdır. Bu katmanlar için ipoteğe dayalı kredi dizgesi önerisinin
bir anlam taşımadığını vurgulamalıyım. Söz konusu hane halklarının bu yoldan
''keselerine uygun konut'' edinmelerine olanak yoktur.
Bu durumdakiler için gecekondu, kaçak
yapılaşma tek çözüm yolu olarak kalmaktadır. Kiralık konut, evini yapana yardım,
evini kendin tamamla yoluyla devletin bu kesimin sorunlarına çözüm üretmesi
gerekir. Yoksullar için arsa sağlanmasında ve konut üretiminde, kent yönetimleri
etkin bir duruma getirilmeli, devlet de bu amaçla gereken desteği vermelidir.
Sık sık başvurulan imar ve gecekondu
bağışlamaları ile özendirilen gecekondulaşmaya, kaçak yapılaşmaya dur demenin
zamanı gelip geçmiştir. Zararın neresinden dönersek dönelim, kentlerimizi kaçak
yapılaşmadan kurtarmak zorundayız.
Cumhuriyet - Cevat Geray |