'Uşşak' Olabilmek...
Son yıllardaki ''değişim-dönüşüm'' modasından kentlerimizin adları da nasibini
alıyor.
Kimi kentler, Ulusal Kurtuluş Savaşı 'mızdan gelen
''kahraman'' (Maraş), ''gazi'' (Antep), ''şanlı'' (Urfa) gibi unvanları olanlara
öykünüyor; adlarının başına benzer sıfatlar istiyorlar...
Kimileri de şimdikini beğenmeyip ''eski isimleri''
ne dönmek için çaba içindeler...
Ortak yönleri ''geçmişlerini isimleriyle anımsamak''
olan bu kentlerimiz, acaba ''tarihsel kent değerlerini'' korumak için de aynı
çaba ve isteklilik içindeler mi?
Soruya ''evet'' denebilecek kentlerimiz ne yazık ki
fazla değil... Örneğin Afyon, 12 Eylül darbesinden sonra yitirdiği ''Karahisar''
ına yeniden kavuştu. Buna koşut olarak, kültürel mirasını yaşatmak için de proje
üstüne proje üretiyor ve uyguluyor. Böylece, eskisi gibi yine ''Afyonkarahisar''
olarak anılmayı, aynı geçmişin kentsel değerlerine de sahip çıkarak bir anlamda
''hak'' etmiş oluyor...
Bu yarışa geçmişindeki ''Uşşak'' adını kullanmak
için katılan Uşak'ta ise kentin o dönemlerine tanıklık eden yapıların büyük bir
kesimi çoktan ''apartmanların'' kurbanı olmuş durumda.
Kentin sevdalılarından Yılmaz Sunucu, bunlardan elde
kalabilen 3 katlı ender örneklerden birini haklı bir gururla ''aile evimiz''
diyerek anlatırken yok olanlar hakkında ise ''Yakın Geçmişteki Uşak'' kitabında
özetle şunları anımsatıyor: ''1867 yangınından sonra yapılan çoğu tek ve iki
katlı Uşak evleri 1980'lere kadar varlardı. Sonra yangın olmadı ama 100 yıllık
evler bu kez de apartman baskınıyla bir daha geri gelmeyecek şekilde ortadan
kalktılar...''
Şimdi, işte o ''Uşşak evleri'' yok edilirken oralı
bile olmayanlar; hatta buna ''modernleşme'' diyerek yık-yap-sat sektörünün
apartman rantıyla politika yapanlar, kentin adının yeniden ''Uşşak'' olması için
harekete geçmişler...
'Akuşak' önerisi!
Gerekçeleri ise şimdiki adın ''hizmetkâr'' vb. anlamları çağrıştırdığı!..
Uşak'taki bu girişime ait haberler ulusal gündemde
pek yer almadı. Ne var ki ülkemizde ''kent kültürü'' ile ''muhafazakâr
demokrat'' lık arasındaki bağın nasıl kurulduğuna çarpıcı bir örnek
oluşturuyor...
Örneğin, TBMM'ye başvuracağını söyleyen AKP
Milletvekili Alim Tunç, Uşak'ın sadece ''köle'' yi çağrıştırmasından değil,
alfabetik sırada ''geri'' lerde kalmasından ötürü ''Doğu Anadolu'' da
sanıldığından da yakınıyor... (Zaman-1 Şubat 2005)
Harflerle bölgeler arasında böyle bir ''ilişkiyi''
(!) ilk kez kuran bu ''batılı'' Milletvekili'nin, ''doğu'' yu kendilerine
yakıştırmamasını ''doğulu partidaşlarına'' bırakalım... Ya bundan kurtulmak için
kentinin adına partisinin ''ak'' ını eklemeyi önermesi, nasıl bir ''millet''
vekilliğidir?
Çünkü, habere göre Alim Tunç, sıralamada başlara
geçmek için kentin adının ''Akuşak'' olabileceğini de söylüyor...
'Işıklar diyarı...'
Konuyu kiminle konuşsam, bugüne dek ''Uşak'' denildiğinde -herhalde bu
milletvekilinin dışında- hiç kimsenin aklına ''uşak'' lığın gelmediğini herkes
söylüyor.
Tıpkı ''Tokat'' denildiğinde akla ''tokat'' atmanın
gelmediği gibi...
Eğer amaç gerçekten ''tarihle'' buluşmak ise müzikte
de ''meşk'' e ait makamın adı olan ''uşşak'' ın eski dilde ''âşıklar diyarı''
anlamına geldiğini öğrenip buna dönmeyi istemek yetmiyor...
Geçmişte bu kente neden böyle bir ismin verildiğini
düşünüp bugün de ''aynı erdemlerin ve güzelliklerin'' yaşaması için aynı çabayı
göstermek gerekiyor.
Evliya Çelebi ünlü seyahatnamesinde bakın ne yazmış:
''Şehr-i Uşşak'ın bağ ve bahçelerinin, havası ve suyunun güzelliğinden dolayı
âşık ve maşuku (seven ve sevileni) çoktur. Bu şehirde iki gün kalan, üçüncü gün
âşık olur...''
Şimdi ise bu şehirde iki gün kalan, o bağ ve
bahçeleri asla göremediği gibi, trafik, gürültü ve betonlaşmadan bunalıma
girebilir. Yeniden ''âşıklar kenti'' olabilmek için, önce buna bir çare bulmak
''Uşşak'' lı olmanın da ilk koşulu değil mi?...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci |