Adana-Antakya
bildirgesi
Mimarlar Odası 'nın temmuz ayında
İstanbul'da ev sahipliğini yapacağı 'Uluslararası Mimarlar Birliği (UIA) Dünya
Mimarlık Kongresi' ne hazırlık için düzenlediği Türkiye Kongreleri 'nden
5'incisi olan Adana ve Antakya buluşmasının sonuç bildirgesi yayımlandı.
25-27 Şubat 2005 günlerinde Türkiye'nin
farklı yörelerinden ve bölgeden yaklaşık 750 kişilik katılımla gerçekleşen
kongrede, Adana ve Antakya ile birlikte Mersin, İskenderun ve Kahramanmaraş
kentleri de uzmanlar ve oda sözcüleri tarafından irdelendi. (Bkz. 10.03.2005,
Cumhuriyet)
Bu etkinlikler için kurulan 'Ulusal
Eşgüdüm Komitesi' ile birlikte kongrelere bilimsel rehberlik yapan 'Tematik
Danışma Kurulu' , komite yürütücüsü mimar Defne Benol 'un sekreterliğinde Prof.
Dr. Şengül Öymen Gür , Doç. Dr. Deniz İncedayı , Prof. Ataman Demir, Prof. Dr.
Yıldırım Yavuz ve Prof.Dr. Zekai Görgülü 'den oluşuyor.
Kurulun, Adana ve Antakya kongresi için
belirlediği 'Kültürlerin Ortak Kenti ve Ortak Mimarlıkları' teması kapsamındaki
değerlendirmeler ışığında derlenen sonuç bildirgesinde özetle şu vurgulamalar
yer alıyor:
'Kültürlerin ortak kültürü'
Tarihsel süreçte bu yöredeki kentlerin kazandığı 'çokkültürlü özgün karakter' ,
yerleşmelerdeki Pagan, Musevi, Hıristiyan ve Müslüman kültürlerin, yine aynı
kentteki ortak yaşam ilişkileri içinde 'birbirlerinden etkilenmeleri' yle
meydana geldi. Bu karakterin kentsel dokuya ve kentsel yaşama yansımaları da
'farklı mimarlıkların ortak kültürel temellerini' oluşturdular...
Öte yandan günümüzde, uygarlık
tarihçilerinin önemli bir bölümü, Anadolu'daki kültürlerin yüzlerce yıl
'birlikte' yaşayarak oluşturdukları beraberliğe 'mozaik' denemeyeceğini
belirtmekteler. Çünkü tarihsel süreçte ayrı kültürlerin birbirleriyle etkileşim
halinde 'iç içe' girerek ve hatta kökenlerindeki kimi özgünlükleri de paylaşıp
birbirlerine yaklaşarak adeta bir 'alaşım' oluşturduklarını savunmaktalar...
Kongre katılımcıları da uygarlık
birikimlerinin temelinde çokkültürlü yapıları bulunan tarihsel kentlerimizin
kimlik karakterlerini 'kültürlerin alaşımı' olarak tanımlama konusunda fikir
birliği içindedirler...
'Tipleşmenin' kimlik tahribatı
Günümüz kentleşmesinde ise bu kültürel özgünlük mimariye yansımadığı gibi,
kentlerin genelindeki yeni görüntü de tarihle bağları kopuk olan 'tip peyzaj'
lar sergilemektedir.
Örneğin Adana 'daki 'Yeni Adana'
uygulamasında; eski kentin ihmal edilmesi, tarihi merkez olan Tepebağ 'ın
çöküntü bölgesi olmaya terk edilmesi ve kimlik açısından kişiliksiz yeni bir
yerleşme yaratılması sorgulanmalıdır.
Mersin kıyı kuşağında Türkiye'nin en
yoğun ikinci konut yapılaşmasıyla en uzun 'kıyı apartmanlaşması' nın yaratılmış
olması, rant ekonomisinin mimariye ve kentsel çevreye olumsuz yansımasında en
çarpıcı örneklerdendir.
Benzer şekilde İskenderun 'da da bu
kentin Büyük İskender tarafından kurulmuş ve 'İskenderiye' ile birlikte antik
çağın iki 'Alexandr' ından biri olduğunu çağrıştıracak hemen hiçbir kimlik
öğesinin bulunmuyor olması, giderilmesi gereken bir ihmal olarak görülmektedir.
Kahramanmaraş 'la ilgili
değerlendirmelerde ise özellikle 'geleneksel değerler' ile 'modern kentleşme'
arasındaki çatışmaların sadece 'rant' baskısından kaynaklanmadığı; toplumdaki
mimarlık ve kentleşme anlayışında da 'geçmişin gözetilmesi kültüründen
uzaklaşılmış olması' nın bu çatışmada payı bulunduğu saptanmıştır.
Antakya 'da da tarihsel yerleşim
dokusunu 'kuşatan' ve gelişme alanlarını paylaşan 'belde belediyeleri' nin
izniyle gerçekleşen yoğun yapılaşmanın getirdiği tahribat, kentin dünyaca ünlü
kimliğini yok etmekte ve eski kenti de giderek 'algılanamaz' kılmaktadır.
Örneğin, hemen altında antik Roma
dönemi caddesi bulunan ve binyılların tarihsel kent arteri özelliğini taşıyan
Kurtuluş Caddesi 'nin çağdaş kent işlevleriyle canlandırılması; yeni kentteki
büyük mağazaların, kültürel ve sosyal etkinliklerin burada geliştirilmesi,
Antakya'da 'tarihle içi içe' yaşamayı yeniden başlatabilir...
Katılımcıların çağrısı
Kongre katılımcıları, bu saptamalar içinde ilgili kesimlere şu çağrıda
bulunuyorlar:
1) Kentlerimiz mimarlıkla yeniden
bütünleşmelidir: Son 50 yılda yaşanan yozlaşma, sadece fiziksel yaşam çevresini
değil, bunun ötesinde 'kimlikli bir gelecek' hedefini de olumsuz yönde
etkilemektedir.
Bu nedenle kentlerimiz, kültürel ve
doğal mirası göz ardı eden ve 'imar rantını mimarlığa tercih eden'
politikalardan arındırılmalıdır.
2) Ortak kimlik bir 'kültürler
alaşımı'dır:
Türkiye'nin kültürel zenginliğinin aynı zamanda bir ''alaşım'' oluşturduğu
gerçeği, her türlü gelişme ve kalkınma politikalarına ''temel tarihsel gerçek''
olarak yön vermelidir.
Farklı inançlara sahip yurttaşlardan
oluşan ve Türkiye'yi ''vatan'' yapan ''Anadolu insanı'' için ''ortak esenliğin''
güvencesi de ''kültürlerin tarihsel dostluğuyla yapılanan'' bu alaşımın bütüncül
ve güçlü dokusudur.
3) Antakya'da yönetsel bütünlük
sağlanmalıdır: Antakya'daki en önemli sorun ise kentin ''çok sayıda belediye''
yönetimiyle imar açısından adeta ''parçalanmış'' olmasıdır. Kentin tarihsel ve
çevresel bütünlük içinde planlanarak korunması ve gelişmesi önünde birinci
derecede engel ve sorun oluşturan bu karmaşa bir an önce giderilmelidir.
Cumhuriyet - Oktay Ekinci |