Arakawa+Gins: Yaşayan
Vücutlar

Tokyo/Mitaka'da Konut Projesi - Kesit |

Tokyo/Mitaka'da Konut Projesi - Plan |
Lisa Licitra Ponti, Shusaku Arakawa ve
Madeline Gins’in patlama etkisi gösteren projeleri hakkında bilgi veriyor.
Shusaku Arakawa; sağlık ve biokimya alanında etkin bir bilgiye sahip sanatçı,
Madeline Gins; şair ve filozof. Amerika ve Japonya’da geçen yılların ardından
Milano’daki sergi bu ikiliyi Avrupa’da buluşturuyor.
Mimar Arakawa

Arakawa'nın Manhattan'da tasarladığı
"Ters-Yüz Edilebilir Otel" modellemesi |
Mimar Arakawa’yı anlatan yazım için belirlediğim başlık “Beynin
Koridorları” olacaktı. Ancak Arakawa, bunun doğru olmadığını, bu
başlığın sadece bir beynin varlığından söz ettiğini, kendi vücutlarının
ise bir sürü beyni olduğunu söyledi. Arakawa, elleri ve ayaklarının bile
beyinleri olduğundan, Leonardo’nun bile aklın nerede olduğunu
aradığından bahsetti. Birkaç ay önce Milano’daki sergiye hazırlanırken
New York’ta bulunan Carla Pellegrini’nin Arakawa’ya yönelttiği sorularla
başlamak en doğrusu olacak.
Milano’daki etkinlik sadece bir sergi değil. |
Bu sergi, Arakawa’nın aynı zamanda
tasarladığı yapıları yapabilecek olanlara mimarlığını da öneri olarak sunduğu
bir sergi. Bu mimarlık, “birey”, “kullanıcı”, “yaşayan”dan dolayı büyük, hava
geçirmez kristalller gibi etrafımızda vücuda sırtını dayamaya niyetli. Bu bir
işaret. Arakawa bir işaret. Bu aynı zamanda disiplinleri birleştirmek isteyen
Arakawa için parlak bir fikir.
Emekliye ayrılanların yaşadıkları evler
konusunda Arakawa’nın düşüncesi, mimarlığın eyleme göre tasarlanması gerektiği
yönünde. Yaşlanınca değişen dengelerle becerilerini test eden yaşlılar, aynı
zamanda yeni becerilerini de keşfedebilir çünkü yaşam aktif bir eylemdir.
Bazı kişiler konutlara, salyangozlar
gibi derinin giydirilmesi şeklinde yaklaşabilir. Salyangoz, mükemmel eve bir
örnektir. İçinde yaşayana sıkıca yapışır ve konut gibi insanın bir parçası olur.
Evin konsepti de salyangoz ya da kabuktan oluşur. Salyangozdan astronota kadar
bütün türlerin kaderi nedir? Mimarlık, türümüz için hem kendini temsil etmesi
hem de yeniden keşfetmesi için uygun en büyük araçtır. Arakawa ve Madeline Gins,
mimarlığı “ters-yüz edilebilir kader” olarak tanımlıyorlar.
Düşünen çift Arakawa ve Gins; (biri sanatçı diğeri şair-filozof) yıllar boyu
birlikte tasarladı. 2002 yılında yayınladıkları Mimari Vücut adlı manifesto
niteliğindeki kitabın konusu, kendini yeniden keşfetmesi için türe bir karşı
çıkış. Uygun mimarlık prosedürleri,
sağlık prosedürlerinde olduğu gibi hayatı uzatmayı sağlar. Madeline bu noktada
Heidegger’in sözlerine yer veriyor; “İnsan olmak, yeryüzünde ölümlü olmak
demektir, o da yaşamak demektir.” Arakawa, “Savaştan korkmuyorsunuz, yaşamaktan
korkuyorsunuz. Bu da çevrenin sizi korkuttuğu anlamına geliyor, çünkü sizin
ölçeğinizde değil. Mimarlık, başkalarını da kollayandır.” diyor.

Yoro Parkı |

Yoro Parkı |
Arakawa’nın Japonya’da tıp ve biokimya
üzerine çalışmalar yaptığını biliyordum ama resim yapması hakkında hiçbirşey
bilmiyordum. Arakawa da Dunchamp’ın sürekli olarak Arakawa’yı yeni şeyler icat
etmesi için zorladığından bahsediyor. Dunchamp, Arakawa için aziz bir dede
gibiymiş. Arakawa New York’a geldiğinde birçok kez birlikte yemeğe çıkma fırsatı
yakalamış.
“Çizim ve boyamayı hiçbir zaman
bırakmadım, belki birgün daha fazla zaman ayırabilirim buna ancak şu an mimari
prosedürlerle ve “ters-yüz edilebilir kader” olarak tanımladığım projelerden
dolayı çok yoğunum. Bir mimarın ressam olmasına çok rastlanmıştır. Ancak bir
ressamın mimar olması sık rastlanan birşey değildir. Yıllar önce söylediğim gibi
mimarlık, tamamlanmış sanattır, içine girebildiğin tek sanattır. Benim amacım da
konutlar, oteller ve kentler inşa etmektir.” diyor Arakawa.
Manhattan, Atlanta ve Gürcistan’da “ters-yüz edilebilir kader” olarak
tanımladığı otel tasarımlarında yaşam süresini uzatabilecek mekanlar yapmaya
özen göstermiş. Tokyo’da nehir üzerine inşa edilebilen bir kent tasarlamış.
1990’ların Tokyosu’nda Arakawa ve Gins çok sayıda mimari proje tasarlamış,
bunların arasında Nagi Çağdaş Sanat Müzesi ve Yoro Parkı gibi heryerde olan
tarihi alanlar da yer alıyormuş. Arakawa İtalya’da yapı yapmayı istiyor, çünkü
Leonardo’nun herşeyi anladığına inanıyor. Sanat, edebiyat, fen bilimleri ve
felsefe gibi disiplinlerin hepsini iyi anladığını ve yaşamı da ona göre
yorumladığını söylüyor. Amerika’da ve
Japonya’da geçen yılların ardından çift, bir sergi için Milano’a ve
disiplinlerarası bir seminer için Fransa’ya davet edildi. 1970’lerde Schwarz ve
Trini’nin tanıtılmasından sonra Domus Dergisi için tekrar gündeme geldiler.
Gündeme gelmelerinin nedeni ise; birçoğu şu an kullanıma hazır “Ters-Yüz
Edilebilir Oteller” adlı mimari projeleri.
Domus – Lisa Licitra Ponti
Çeviren: Rabia Alga - Arkitera |