reklam

22 Mart 2005 Salı
Ana Sayfa > Haberler

Terk edilmiş gökdelen

Bir itirafta bulunmak istiyorum: Pazar günü arkadaşlarımla rutin yemek+sinema programında çoğunluk diktasına boyun eğip Süzer Plaza'ya gittim. Her şey ve herkese sürekli itiraz ettiğim için, bu sefer onlar gitmeyi önerdiklerinde canlarını sıkmamak için bir şey demedim. Karnımız aç, orada yiyebileceğimizi söylediler. Arabayla binaya yaklaşır yaklaşmazsa içimi kemiren itirazım yerini sevince bıraktı. Hıncal Uluç olsam bu noktada 'Bre aman, İstanbul'da bir abide, dünya standartlarında bir modern bina' demem gerekir. Ama değilim, bu yüzden de demeyeceğim.

Sevincim, Süzerler'in tartışmalı binasının terk edilmiş oluşuydu. Belediye, yakın zamanda muhteşem bir iş gerçekleştirerek oradaki restoranların lüzumsuz çıkıntılarını yıkmıştı, ardından da bir kaçış başlamış doğal olarak.

İyi haber: Süzer Plaza zor günler geçiriyor. Müthiş bir terk edilmişlik, tamamen kapanan restoranlar ve iş yapmayan sinemasıyla hayaletlerin dolaştığı binalara benziyor. Sanki Kubrick'in 'The Shining' filmi.

Süzer Plaza'nın bu durumunun sevindirici tarafı da bugünleri ta başından hak etmiş olmaları. Tartışmalı bir bina yapacaksın, onu bütün magazin yaratıklarıyla dolduracak, sonra da hayatın hep bu kadar iyi gideceğini düşüneceksin; hayat bu kadar kolay değil işte. Hem hiçbir günah da cezasız kalmaz... Bu sefer galip gelen etik: Çünkü bu binaya karşı olmanın beğeniyle, ticaretle, insanlarla, işletmelerle ilgisi yok. İnsani bir duruşun göstergesi Süzer Plaza'yı boykot etmek: Kürk karşıtlığı gibi. Nasıl ki New York'ta kürk giyenlerin üzerine boya atılıyor, yapabileceğimiz en masum şeydi o binaya gitmemek.

İstanbulluluğumuzla da ilgili bir mesele bu: Şehrimize yakışmayan ne varsa, sırayla mücadele edip ortadan kaybolması için uğraşmak bu kente vefa borcumuz. Nitekim, daha başından İstanbul'a yakışmayan bu binayı İstanbullular istemiyordu. Yasal olarak da istememelerini haklı çıkaracak pek çok gerekçe hazırdı ne de olsa. Şehri yönetenler bu yönde bir adım atmadı, binanın bir bölümünde yer alan Ritz Carlton oteli de o dönemde PR çalışması adına kendisine yandaş gazeteciler buldu. Onları otelin sağlık kulübünde ağırladı, yıkadı, masaj yaptı.

Gökdelenin önünde eylem yapanlar, onları destekleyenler de bu binaya hiç ama hiç gitmediler. Kaç kere pek çok davet reddedildi 'O binaya gitmiyoruz' diye... İstanbullular zaten benimsemedi hiçbir zaman, orayı dolduran da yeni sağ, yeni zengin, yeni şehirli halktı hep. Tırmandılar sosyal sınıf merdivenlerini - buraya kadarmış.

Şimdi, açık bulup faydalandıkları kapitalizmin ta kendisi o binayı şehir atlasımızdan tamamen silmek üzere. Bu kadarmış demek ki yeni şehirli zenginin iktidarı. Oranın müdavimlerinin kendilerine yeni bir yer bulma konusunda zorluk çekeceklerini sanmıyorum.

Hadi binanın durumunu, bütün o tartışmaları bırakalım, Süzer Plaza'yı bugüne asıl müthiş bir işletme beceriksizliği getirdi. İnsanları canından bezdirecek öyle uygulamalar yaptılar ki. Mesela, sırf başka salonlardan birazcık daha rahat koltukları var diye sinema biletlerinde düpedüz kazık attılar. Oradaki restoranlar verdikleri kötü yemekleri/servisi astronomik fiyatlarla süslediler. Özel güvenlik, gerek kapıda, gerekse de dışarıda terör estirdi ve kendisini oranın efendisi gibi gördü. Ve bir de otopark ücretleri var ki, o konuya hiç girmeyelim de öfkelenmeyelim. Yani, iyi ya da kötü bir bina olmasının da ötesinde başarısız bir işletmecilik sicili çizdi Süzer Plaza. Yönetimi ele geçirmeye hevesli, Yener ağabeylerine röportaj verip çapkınlık hikayeleri anlatan Süzer ailesinin genç erkekleri de bu işin Tuğba Özay'la takılmaktan daha zor olduğunu görürler.

Pazar günü, o binaya girer girmez içimdeki küçük Anarşist'i uyandırıp arkadaşlarıma yüksek sesle 'Batmış burası, batmış' dedim, kahkahalarımla. Sonra, 60 küsur milyon TL'ye aldıkları üç sinema biletini iade ettirdim ve biraz daha makul insanların, biraz daha makul fiyatlara yemek yiyebileceğimiz ve ardından film izleyebileceğimiz başka bir yere gittik.

Arabada, Ceki bana Maya Uptown'da sinema biletinin 30 YTL olduğunu söyledi. Sadece 20 koltuk varmış ve salonu ünlü mimar Hasan Mingü yapmış. Ordular ilk hedefiniz Etiler.
Akşam - Oray Eğin

 

Mart 2005 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06
07 08 09 10 11 12 13
14 15 16 17 18 19 20
21 22 23 24 25 26 27
28 29 30 31      
diğer aylar için tıklayın

Ağaçları ormana dönüştürmek, denizleri temizlemek... Doğal çevremiz ile ilgili görüşlerimiz Çevre forumunda...

Arkitera.com/forum

  

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz