Mimarlık Eğitimi
Kabuk Değiştiriyor:
İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin Mimari Tasarım Yüksek Lisans Programı
Şubat ayının sonunda başını Ole Bouman,
Rem Koolhaas and Mark Wigley’in çektiği ARCHIS+AMO+CLAB grupları mimarlığın
artık kendisine biçilen sınırların ve tanımların çok ötesine geçmeye başladığını
belirtip, deyim yerindeyse “kabuk değiştirme” vaktinin geldiğini
vurgulamışlardı. Değiştirilecek kabuğun bir parçasını da “eğitim” oluşturuyordu.
Mimarlığa çizilen saygıdeğer sınırlar
mimarlık eğitimini zaman zaman da olsa hala usta-çırak ilişkisinde tutuyor, bu
sınırlar içerisinde eskimeye yüz tutmuş konular işleniyordu. Oysa herşeyde
olduğu gibi mimarlıkta da iletişim baskınlaşmaya başlamıştı, mimarlık eğitimi
dünya yüzeyinde bir bütün olarak düşünülmeliydi.
Yazıyı okuyan mimarlık öğrencileri iç
geçirebilirler. Üniversite öncesi eğitimi sorunlarının yanı sıra, üniversite
yıllarında yaşanan adaptasyon problemleri, hayalkırıklıkları, mezuniyet
sonrasında öğrenilen bilginin pratikteki karşılığı gibi sorunlar öğrenciler ve
yeni mezunlar üzerinde ağır bir baskı kuruyor. Kısacası üniversitenin güzel,
yeşil, korunaklı bahçesinden dışarı çıkınca dünya tüm gerçekliği ile karşınızda
dururken en acısı da geriye dönüp bakınca o bahçedeki birçok şeyin yapay
olduğunun anlaşılması oluyor.

Eğitimin genel problemlerinden mimarlık
eğitiminin problemlerine odaklandığımızda sanırım daha da çetrefilli bir tablo
çıkıyor önümüze. Doğası gereği hem teoride hem de uygulamada biçimlenen, ne
sosyal bilimlerden uzak durabilen ne de tamamen hesaba yönelebilen, birdenbire
kişiselleşiverirken sonrasında manifestolar yazıp toplumu biçimlendirmeye meyil
eden bir mesleğin eğitiminin ne gibi problemleri olabilir?
İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde
2005-2006 öğretim döneminde başlayacak olan Mimarlık Yüksek Lisans Programı’nın
web sitesinde programın hedefi yürürlükte olan sistemi aşmak olarak konuyor:
“Birinci hedef, eski modellerin
ayrıştırdığı, hatta kutuplaştırdığı farklı beceri türlerini bütünleştirmek
olacaktır.”
Bir problem çözülecekse önce sorunun
tanımını iyi yapmak gerekir; “Kutuplaşma” bu noktada gerçekten sihirli bir
sözcük gibi duruyor. Bu sözcük bir çoğumuzun eğitim hayatında yaşadığı ve hala
yaşıyor olduğu “farklı ders içeriklerinin, dersler içerisindeki konu
başlıklarının, teori ile pratiğin, çizimle yazmanın” birbirleri ile
ilişkilendirilememesine işaret ediyor. Mimarlık için kendi içerisinde
barındırdığı bu çok çeşitli beceri türlerini birbiri ile bağdaştıramayan bir
lisans eğitim modeli sunulurken “mimari kişilik bölünmesini” aşamamış yüksek
lisans öğrencisiyse bir de diğer sosyal disiplinlerle mimarlığı bağdaştırmakla
uğraşıyor ve genelde de film kötü sonla bitiyor.
 |
 |
Mimarlık eğitimindeki kutuplaşma
probleminin yanı sıra Avrupa Birliği’ne uyum sürecinin getirdiği standartlar
çerçevesinde eğitim süresinin mezuniyet sonrası profesyonel yaşamda alınacak
sorumluluklar açısından yeterli olmaması başlı başına bir problem olarak
duruyor. Standartların yakalanmasındaki tek çözüm yolu olan yüksek lisans
eğitimi ise ya akademisyen olmak isteyenler tarafından tercih ediliyor ya da
zaman kazanmak için bir çözüm olarak görülüyor. Yüksek lisansın bu şekilde
tercihi ise yine teori ve pratiğin ayrışması yüzünden meslekteki
yetkinleşememeyi beraberinde getiriyor.
Kabaca bahsettiğim bu problemlere
getirilebilecek çözümler İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin Mimari Tasarım Yüksek
Lisans Programı’nın eğitim modelinin kurulmasının zeminini oluşturuyor.
Programın web sitesinde bu eğitim zemini şöyle açıklanıyor:
“Farklı becerileri birbirleri ile
bütünleştirmenin yolu, bunların karşılıklı olarak birbirlerine test
ettirilmesiyle oluşacak dinamik bir ortamın oluşturulmasından geçmektedir.” Ve
ekleniyor: “... mimarlık eğitiminde bu dinamik ortamın güncel karşılığı atölye
düzenidir.”
Önümüzdeki dönem eğitime başlayacak
olan bu yeni yüksek lisans programında atölye ortamının iki kaynaktan
besleneceği söyleniyor: Birincisi kuramsal dersler ikincisi ise gözlem ağırlıklı
pratik temaslar, konferanslar ve geziler. Problemlerin tanımında ise “eskiyen
sınırlar” yeniden çizileceği ve evrensel gündemlerden ve perspektiflerden
yararlanılacağı ifade ediliyor. Tanımlanan problemlerle beraber atölyelerde
yapılan çalışmalarda ortaya çıkan nihai ürün “proje” olurken problemlerin bu
şekilde esnemesi aynı zamanda düzenli bir şekilde uluslararası ilişki içerisinde
olmayı gerektiriyor.
Direktörlüğü’nü Prof. Dr. İhsan
Bilgin’in yaptığı programın akademik kadrosunu Prof. Dr. Gerhard Fehl, Prof. Dr.
Atilla Yücel, Doç. Dr. Sibel Bozdoğan, Yrd. Doç. Dr. Tansel Korkmaz, Prof. Dr.
Günkut Akın, Prof. Dr. Yıldız Sey, Doç. Dr. Murat Güvenç, Yrd. Doç. Dr. Cem
Altun, Aykut Köksal, Alpaslan Ataman ve Orhan Koçak oluşturuyor. Atölyeler ise
Emre Arolat, Can Çinici, Mehmet Kütükçüoğlu, Nevzat Sayın, Arif Suyabatmaz ve
Han Tümertekin yürütücülüğünde işleyecek. Programın konukları ise Zaha Hadid,
Mehmet Konuralp, Pierre de Meuron, Süha Özkan, Haluk Pamir, Peter Zumthor.
Programın amacı, benimsenen eğitim
modeli ve yürütücüleriyle birlikte yukarıdaki tablo bize teorinin pratikle,
konuşmanın yazıyla, çizimin deneylerle buluşmasını vaad ediyor.
Yapboz tamamlandı, mimarlık eğitimi
için artık bir ümit var...
Arkitera - Gülin Şenol
» 15 Nisan akşamı gerçekleştirilecek olan Tanıtım Toplantısı hakkında
bilgi almak için
tıklayın.
» 15-17 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan
"Mekan Okuma ve Dönüşüm" konulu atölye çalışması hakkında detaylı bilgi almak
için
tıklayın.
» Bilgi Öğrenci Projesi Ödülü hakkında daha fazla bilgi almak için
tıklayın. |