reklam

28 Mart 2005 Pazartesi
Ana Sayfa > Haberler

Mimarlık Eğitimi Kabuk Değiştiriyor:
İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin Mimari Tasarım Yüksek Lisans Programı

Şubat ayının sonunda başını Ole Bouman, Rem Koolhaas and Mark Wigley’in çektiği ARCHIS+AMO+CLAB grupları mimarlığın artık kendisine biçilen sınırların ve tanımların çok ötesine geçmeye başladığını belirtip, deyim yerindeyse “kabuk değiştirme” vaktinin geldiğini vurgulamışlardı. Değiştirilecek kabuğun bir parçasını da “eğitim” oluşturuyordu.

Mimarlığa çizilen saygıdeğer sınırlar mimarlık eğitimini zaman zaman da olsa hala usta-çırak ilişkisinde tutuyor, bu sınırlar içerisinde eskimeye yüz tutmuş konular işleniyordu. Oysa herşeyde olduğu gibi mimarlıkta da iletişim baskınlaşmaya başlamıştı, mimarlık eğitimi dünya yüzeyinde bir bütün olarak düşünülmeliydi.

Yazıyı okuyan mimarlık öğrencileri iç geçirebilirler. Üniversite öncesi eğitimi sorunlarının yanı sıra, üniversite yıllarında yaşanan adaptasyon problemleri, hayalkırıklıkları, mezuniyet sonrasında öğrenilen bilginin pratikteki karşılığı gibi sorunlar öğrenciler ve yeni mezunlar üzerinde ağır bir baskı kuruyor. Kısacası üniversitenin güzel, yeşil, korunaklı bahçesinden dışarı çıkınca dünya tüm gerçekliği ile karşınızda dururken en acısı da geriye dönüp bakınca o bahçedeki birçok şeyin yapay olduğunun anlaşılması oluyor.

Eğitimin genel problemlerinden mimarlık eğitiminin problemlerine odaklandığımızda sanırım daha da çetrefilli bir tablo çıkıyor önümüze. Doğası gereği hem teoride hem de uygulamada biçimlenen, ne sosyal bilimlerden uzak durabilen ne de tamamen hesaba yönelebilen, birdenbire kişiselleşiverirken sonrasında manifestolar yazıp toplumu biçimlendirmeye meyil eden bir mesleğin eğitiminin ne gibi problemleri olabilir?

İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde 2005-2006 öğretim döneminde başlayacak olan Mimarlık Yüksek Lisans Programı’nın web sitesinde programın hedefi yürürlükte olan sistemi aşmak olarak konuyor:

“Birinci hedef, eski modellerin ayrıştırdığı, hatta kutuplaştırdığı farklı beceri türlerini bütünleştirmek olacaktır.”

Bir problem çözülecekse önce sorunun tanımını iyi yapmak gerekir; “Kutuplaşma” bu noktada gerçekten sihirli bir sözcük gibi duruyor. Bu sözcük bir çoğumuzun eğitim hayatında yaşadığı ve hala yaşıyor olduğu “farklı ders içeriklerinin, dersler içerisindeki konu başlıklarının, teori ile pratiğin, çizimle yazmanın” birbirleri ile ilişkilendirilememesine işaret ediyor. Mimarlık için kendi içerisinde barındırdığı bu çok çeşitli beceri türlerini birbiri ile bağdaştıramayan bir lisans eğitim modeli sunulurken “mimari kişilik bölünmesini” aşamamış yüksek lisans öğrencisiyse bir de diğer sosyal disiplinlerle mimarlığı bağdaştırmakla uğraşıyor ve genelde de film kötü sonla bitiyor.

Mimarlık eğitimindeki kutuplaşma probleminin yanı sıra Avrupa Birliği’ne uyum sürecinin getirdiği standartlar çerçevesinde eğitim süresinin mezuniyet sonrası profesyonel yaşamda alınacak sorumluluklar açısından yeterli olmaması başlı başına bir problem olarak duruyor. Standartların yakalanmasındaki tek çözüm yolu olan yüksek lisans eğitimi ise ya akademisyen olmak isteyenler tarafından tercih ediliyor ya da zaman kazanmak için bir çözüm olarak görülüyor. Yüksek lisansın bu şekilde tercihi ise yine teori ve pratiğin ayrışması yüzünden meslekteki yetkinleşememeyi beraberinde getiriyor.

Kabaca bahsettiğim bu problemlere getirilebilecek çözümler İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin Mimari Tasarım Yüksek Lisans Programı’nın eğitim modelinin kurulmasının zeminini oluşturuyor. Programın web sitesinde bu eğitim zemini şöyle açıklanıyor:

“Farklı becerileri birbirleri ile bütünleştirmenin yolu, bunların karşılıklı olarak birbirlerine test ettirilmesiyle oluşacak dinamik bir ortamın oluşturulmasından geçmektedir.” Ve ekleniyor: “... mimarlık eğitiminde bu dinamik ortamın güncel karşılığı atölye düzenidir.”

Önümüzdeki dönem eğitime başlayacak olan bu yeni yüksek lisans programında atölye ortamının iki kaynaktan besleneceği söyleniyor: Birincisi kuramsal dersler ikincisi ise gözlem ağırlıklı pratik temaslar, konferanslar ve geziler. Problemlerin tanımında ise “eskiyen sınırlar” yeniden çizileceği ve evrensel gündemlerden ve perspektiflerden yararlanılacağı ifade ediliyor. Tanımlanan problemlerle beraber atölyelerde yapılan çalışmalarda ortaya çıkan nihai ürün “proje” olurken problemlerin bu şekilde esnemesi aynı zamanda düzenli bir şekilde uluslararası ilişki içerisinde olmayı gerektiriyor.

Direktörlüğü’nü Prof. Dr. İhsan Bilgin’in yaptığı programın akademik kadrosunu Prof. Dr. Gerhard Fehl, Prof. Dr. Atilla Yücel, Doç. Dr. Sibel Bozdoğan, Yrd. Doç. Dr. Tansel Korkmaz, Prof. Dr. Günkut Akın, Prof. Dr. Yıldız Sey, Doç. Dr. Murat Güvenç, Yrd. Doç. Dr. Cem Altun, Aykut Köksal, Alpaslan Ataman ve Orhan Koçak oluşturuyor. Atölyeler ise Emre Arolat, Can Çinici, Mehmet Kütükçüoğlu, Nevzat Sayın, Arif Suyabatmaz ve Han Tümertekin yürütücülüğünde işleyecek. Programın konukları ise Zaha Hadid, Mehmet Konuralp, Pierre de Meuron, Süha Özkan, Haluk Pamir, Peter Zumthor.

Programın amacı, benimsenen eğitim modeli ve yürütücüleriyle birlikte yukarıdaki tablo bize teorinin pratikle, konuşmanın yazıyla, çizimin deneylerle buluşmasını vaad ediyor.

Yapboz tamamlandı, mimarlık eğitimi için artık bir ümit var...
Arkitera - Gülin Şenol

» 15 Nisan akşamı gerçekleştirilecek olan Tanıtım Toplantısı hakkında bilgi almak için tıklayın.
» 15-17 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan "Mekan Okuma ve Dönüşüm" konulu atölye çalışması hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın.
» Bilgi Öğrenci Projesi Ödülü hakkında daha fazla bilgi almak için tıklayın.

 

Mart 2005 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06
07 08 09 10 11 12 13
14 15 16 17 18 19 20
21 22 23 24 25 26 27
28 29 30 31      
diğer aylar için tıklayın

ARKIMEET

ARKIMEET Konferans Serisinin davetlisi olarak,  Rem Koolhas 17 Mayıs 2005 tarihinde saat 19:00'da Askeri Müze Kültür Sitesi Büyük Konferans Salonu'nda konferans verecek.


 
Philips Armatür'ün katkılarıyla

  

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz