IKEA notları
Dün İsveç mobilya firması IKEA'nın
sadece basına özel açılışı vardı. Kısıtlı sayıda davetli için IKEA'nın İstanbul
şubesini açtılar ve dahası 'birkaç ayrıcalıklı adam'a, bize, alışveriş fırsatı
da sundular. Türk mobilya sektörü başta olmak üzere (güle güle Kelebek,
İstikbal, Tepe vs...) hayatlarımızı büyük ölçüde değiştirecek, en basitinden
geçenlerde Zeynep Göğüş'ün yazdığı gibi tek başına eve çıkma cesareti verecek
bir yer IKEA. Bu arada hayatını katalogdan mobilya seçen IKEA-Boy'lara da
hazırlanın. Bir kültürel sıfat olarak. İşte ilk gün notları.
-IKEA'nın New Jersey, Chicago ve
Brüksel mağazalarını gördüm. İstanbul onların yanında epey ufak kalmış. Açık
otoparkı bile Carrefour'a kıyasla daha küçük. İzdiham olunca, ya da sıradan bir
haftasonu yer bulmak epey zor olabilir.
-Basın için satış saat 12:00 - 15:00
arasındaydı ama medyanın para harcadığını gören yetkililer bu saati 17:00'ye
kadar uzattılar. Kapanış saatinde hala müşteriler vardı.
-Türksün değil mi? İlk gün daha
açılmamış bir mağazada bile kavga çıkartmayı başaran bir millet olduğumuzu da
gösterdiler.
-Personel muhteşem, çok sıcakkanlı, çok
iyi niyetli. İki ay eğitim görmüşler, yönetim kadrosu da tam dört aydır
hazırlanıyormuş.
-Amerika'daki IKEA'da 'Bize soru
sormayın, size yardım edemeyiz' diye afişler bulunur. Çünkü IKEA'da müşterilerin
peşinden koşan görevlilerin her birinin alınacak ürüne maliyet olarak ekleneceği
fikri vardır. En az soru, mümkün olan en ucuz ürün. Burada, bu felsefeye henüz
geçilmemiş.
-Soru sormak bizim alışkanlığımız olsa
gerek, zira daha ilk gün her şey açıkça yazılmış olmasına rağmen görevlileri
peşimize takmadan, sormadan, konuşmadan edemedik.
-Kataloğa aldanmayın. Büyük ölçüde
fotoğraf gerçeği yansıtıyor ama bazı ürünlerde gerçeğini görüp karar vermekte
fayda var.
-Mağazaya önce üst kattan giriliyor.
Orada uygulamalar sergilenmiş. Aşağıdan yassı kutular alınıyor.
-Bazı ürünlerin fiyatı çok ucuz
olmasına rağmen (özellikle mutfak eşyaları) bazı ürünler de epey pahalı.
Mobilyalar ise son derece makul. Özellikle pahalı malzemelerden oluşan parçaları
özel olarak yaptırmaya kalktığınızda üç-dört misli maliyeti buluyor.
-Türkiye'nin DIY (Do-It-Yourself /
Kendin Yap) sistemine alışması zor görünüyor. Paketleri eve taşımakta da
zorlanacağımız öngörülebilir. Bunun ilk gün örnekleri yaşandı. Kutular arabalara
sığmadı vs. Ancak IKEA'nın 40-50 milyon liraya taşıma, monte edilecek ürünün
yüzde 10'u bir fiyata da montaj servisi var.
-IKEA'da bir süre yabancıları da görmek
mümkün. Herhalde Türkleri alıştırana kadar kalacaklar. Özellikle kütüphaneleri
monte etmenin 'Çok kolay' olduğunu söylüyor yabancı çalışanlar. 'Boşuna nakliye,
montaj ücreti ödemeyin' diye ekleyerek.
-Otopark problemli. Alışveriş
arabalarını aracınızın yanına götüremiyorsunuz. Dünyanın her yerinde böyle bir
uygulama mı vardı, hatırlayamadım.
-2.5 milyona beş parça İsveç köftesi
yiyebiliyorsunuz. İsveçliler'in Osmanlı'dan öğrendiği ve bizim kuru köftenin bir
benzeri olan bu yemeği İsveçliler şimdi bize satıyor.
-Yaygın bir Türkçe hatasından IKEA da
mustarip. Dış cephede kocaman 'evinizin herşeyi' yazıyor, oysa güzel Türkçemizde
'şey' eklenince ayrılır: her şey, bir şey, hiçbir şey gibi.
-IKEA'ya TEM otoyolundan girmek kolay,
çıkmak biraz daha karmaşık. Avrupa yakasından gelecekler Şile çıkışını
kullanacak, çıkarken yol biraz döndürüyor.
-IKEA dört yılda dört mağaza daha
açacak; İstanbul (Avrupa yakası), İzmir ve Ankara'da.
-Basın mensupları arasında birbirine
görünmeme çabası dikkat çekiciydi. Herkes birbirini tanıyor, herkesin birbirinin
evine girip-çıkma olasılığı var ya, kim ne aldığı görülsün istemedi.
-Radikal'in yayın yönetmeni İsmet
Berkan, Elçin Yahşi, Hürriyet'ten İhsan Yılmaz, Sebati Karakurt, Sabah'ın okur
temsilcisi Yavuz Baydar (ki bir dönem İsveç'te yaşamıştı), CNN Türk'ten Tayfun
Ertan, Cosmopolitan yayın yönetmeni Leyla Melek, gazeteci-yazar Soner Yalçın ve
şaşırtıcı bir isim, şair-yazar Murathan Mungan IKEA'nın özel davetinde alışveriş
yapanlar arasındaydı.
Akşam - Oray Eğin |