İznik Gölü bağırıyor
Hikâye İznik Gölü ve
çevresi'nde geçer. Dört imparatorluğa başkentlik etmiş olan İznik ve civarı
Roma'nın Kültür Dünyası Bayramları'na, Hıristiyan aleminin önemli dini-siyasal
konsül toplantılarına, Osmanlı'nın önemli yapılarına, çinisine, tapınaklarına,
türbelerine, ayazmalarına, hamamlarına ev sahipliği yapar. Coğrafya, göldeki
canlı faunası, çevresindeki bitki örtüsü ve tarım topraklarının özel mahsul
alanı olmasıyla yerkürenin önemli topraklarına sahiptir. İznik Gölü ve
etrafındaki bu medeniyetin oluşmasında yerin stratejik konumunun yanı sıra
ekolojik değerlerinin de katkısı vardır. Ekolojik ve doğal değerlerinin
zenginliği o kadar yoğundur ki insan algısının bazen üstüne çıkan efsanelere de
neden olur. Dilden dile dolaşan efsanelerde bölgenin fay hattı üzerinde
olmasından kaynaklı, deprem öncesi gölün bağırdığı söylenir. Ekolojik
zenginliğinin yanında göl aynı zamanda kendi insanlarına felaketi de haber
verir.
Derken yıl 1997, bir ABD
şirketi olan Cargill, İznik Gölü'nün çevresindeki Gemiç ve Gürle köyleri
mevkiine bir nişasta fabrikası kurmak ister. Bu sanayi tesisinde mısır kökenli
glikoz ürünleri üretilecektir. Uzmanlar, sivil toplum kuruluşları, meslek
odaları konu hakkındaki raporlarını, bilgilerini ve yorumlarını açıklamaya
başlarlar. Tesisin atık sularının Gölyatağı ve Karsak Deresi yoluyla Gemlik
Körfezi'ne ulaşıp Marmara Denizi'nin doğal dengesini etkileyeceği belirtilir.
Tesiste kullanılacak yeraltı suyunun Karsak Köyü sınırları içinde ve Cargill
tesislerine 3 km uzaklıkta mesafede açılacak üç adet derin kuyu ile sağlanacağı,
bunun da gölde ve Karsak derelerinde ciddi miktarda su azalması yaratacağı
açıklanır. Bölgedeki zeytinciliği tehdit etmesinin yanı sıra tarım arazileri ve
sulama kanalları açısından da risk taşıdığı vurgulanır. Ayrıca bölgenin üst
ölçekli planlama kararlarında tarım dışı faaliyete açık olmadığı, yapılan
uygulamanın planlama, şehircilik esasları açısından da hukuk dışı olduğu
belirtilir.
Başbakanlığı dava
Ve Başbakanlık, Yüksek Planlama Kurulu (YPK) kararıyla gerekli mevzii imar
planları yapar ve inşaat ruhsatı verir. Arkasından mücadele başlar. Bursa
Barosu, Bursa SMMM Odası, İznik Ziraat Odası, TMMOB'a bağlı Elektrik
Mühendisleri Odası, Makine Mühendisleri Odası, Kimya Mühendisleri Odası,
Mimarlar Odası, Orman Mühendisleri Odası, Ziraat Mühendisleri Odası Bursa
Şubeleri ve Bursalı yurttaşlar yürütmenin durdurulması ve inşaat ruhsatının
iptali konusunda dava açarlar. Davacılar, tarım alanlarının Tarım Dışı Kullanım
Yönetmeliği'nin kişiye özel değiştirildiğini, kurulan tesisin mısırdan glikoz
üretimiyle tarımsal amaçla üretimi değil tarım ürünü kullanan kimya sanayi
olduğunu, ÇED raporu olmadan plan değişikliğine gidildiğini, YPK'nın plan
değişikliği yetkisinin olmadığını, Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma
Kurulu'ndan onay alınmadığı, üst ölçekteki 1/100 000 Bursa Strateji Planına
uymadığını, İmar Yasası'nın 3. maddesine aykırı olduğunu, 3573 sayılı
Zeytinciliğin Islahı Hakkındaki Yasa'ya aykırı olduğunu, 1992 Rio Çevre
Zirvesi'ndeki kararlara uygunsuz olduğunu ve kamu yararının gözetilmediğini
iddia ederler. Davalı olan Başbakanlık ise, 540 sayılı KHK'nın 5. maddesine göre
YPK'nın; "ülkenin yurtiçi ve yurtdışı ekonomik hayatıyla ilgili konularda yüksek
düzeyde kararların alınması" ile görevlendirildiğini, Çevre Bakanlığı'nın
04.08.1998 tarihli yazısına istinaden ÇED raporuna gerek olmadığını, 03.08.1998
tarihinde Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı İl Müdürlüğü'nün YPK'ya başvurusuyla
1/1000 ölçekli mevzi imar planının İl İdare Kurulu'nca onaylandığını, korunması
gerekli kültür ve tabiat varlığının tescilinin bulunmadığını, Cargill'in tarım
amaçlı imalat yapan bir kuruluş olduğunu iddia eder.
Sonuç, Bursa 2. İdare
Mahkemesi 08.11.2004 tarihinde inşaat ruhsatının iptali yönünde karar verir. Bu
sonuçla, Cargill dosyasına ait, çevreye zarar verir mi vermez mi, ülkenin
geleceği hakkındaki yüksek kararlar nasıl alınır, planlama ve imar nedir, İznik
Gölü'nün geleceğini etkiler mi etkilemez mi gibi tüm tartışmalar biter. Yargı
karar verir ve tesisin inşaat ruhsatı iptal edilir.
Bundan sonra ne
olacak?
Dünyanın önemli özel mahsul niteliğine sahip tarım alanlarından, aynı
zamanda da sulama alanı olan bu alana bir sanayi tesisi kurmak nasıl bir
akıldır? Bu akıl ve sonuçları kendini yargı süreciyle selim ellere teslim
ederken, bedenden nasıl atılacak? Sorun burada. Yargı kararları nasıl
uygulanacak?
Bursa Barosu Çevre
Komisyonu, yargı kararlarının uygulanmadığı hususunu 13.01.2005 tarihinde Bursa
Valiliği ve Başbakanlık makamına, 14.01. 2005'te de Başbakanlık AB Genel
Sekreterliği ve Cumhurbaşkanlığı makamına bildirdi. Bu arada Cargill'in olduğu
alan, 23.07.2004 tarihli 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu'na göre Bursa
Büyükşehir Belediyesi sınırlarına dahil olur. Bursa Büyükşehir Belediyesi, her
ne kadar sürecin davalısı olmasa da bugün yetki alanında olan bu yargı kararını
uygulamakla yükümlüdür. Davacı olan taraflar yapılması gerekli olan uygulamayı
beklerler. Bu uygulamanın gerçekleşmemesi ve yaşanılan gecikme karşısında hukuk
devleti ilkesi de zarar görme riskine sahiptir. İlgili yetkililerin biz
yurttaşlarda ve kamuoyunda böyle bir riskin psikolojisini yaşatmaya hakları var
mıdır? Peki sivil toplum kuruluşlarının, meslek odalarının, Bursalı yurttaşların
tüm bu çabaları sanki gölün sesi gibi değil mi? Deprem öncesi insanlarına
felaketi haber veren İznik Gölü sanki yine bağırıyor, sesini duyan yok mu?
Radikal - İkbal Polat |