reklam

09 Mayıs 2005 Pazartesi
Ana Sayfa > Haberler

27 yaşına kadar sörfçüydü sonra ünlü bir tasarımcı oldu

Ona filozof tasarımcı diyorlar. Çünkü tasarım yaparken bir yandan da hikaye anlatıyor. Teknolojik malzemeler kullanarak şiirsel ürünler yaratıyor. Arik Levy (42) aslında bir sörfçü.

27 yaşına kadar hayatının en önemli şeyi sörfken, 27 yaşından sonra endüstri tasarımı eğitimi almış. Mezun olunca bir süre Tokyo’da yaşamış. 12 yıldır Paris’te serbest tasarımcı olarak çalışıyor. Koltuk, kanepe, sehpa, tabak, bina kısacası her şeyi tasarlıyor. Kablolarla yarattığı aydınlatma elemanları fahiş fiyatlara alıcı buluyor. Yakın zamanda Türk markası Gai&Gino için yemek takımı ve bardak tasarlayacak. Arik Levy, Garanti Galeri’de ‘Görmeden Önce Hisset’ başlıklı bir sergi açtı. 3 Mayıs-11 Haziran arasında açık kalacak sergiye gidip tasarımcıyı hissedebilirsiniz.

Bu sergi daha önce hangi ülkelerde açıldı?
- Hiçbir ülkede. Bu sergideki ürünler parça parça dünyanın çeşitli yerlerinde sergilenmişti ama ilk defa Türkiye için bir araya getirildi.

Serginin ismi ‘Görmeden Önce Hisset.’ Bu dediğinizi yapmak çok kolay değil farkında mısınız?
- Tabii farkındayım. Ama tam da bu noktaya dikkat çekmek istiyorum. Her şeyin görsel olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Duygular en aza indirilmiş durumda. Oysa ben gözle görünenin değil yüreğimizle hissettiğimizin önemli olduğunu düşünüyorum. Tasarımlarımda da fiziksel değil duygusal bir ergonomiyi ön planda tutuyorum.

Siz nasıl bir çocuktunuz? Küçükken bir gün tasarımcı olacağınızın ipuçlarını verir miydiniz?
- Çok garip ve anlaşılmaz bir çocuktum ben. Zamanımın büyük bölümünü birtakım cisimleri parçalayarak geçirirdim. Komşuların kapılarını çalıp ‘Lütfen bozulan aletlerinizi bana verin’ diye yalvarırdım. Bozuk makinelerin parçalarını yeni bir şeyler üretmek için kullanırdım. Bozuk arabanın motoruyla başka bir makineyi çalıştırırdım mesela. Beş yaşındayken de hiçbir şeyin ölmeyeceğine inanırdım, hálá da aynı fikirdeyim.

Deniz Çağırdı Sörfçü Oldum

Profesyonel anlamda yaptığınız ilk iş neydi?
- Sörf. Deniz beni çağırdı ve sörfçü oldum. Sörfle birlikte tasarım yapmaya başladım. Sörf tahtası ve sörf kıyafetleri tasarladım. İşleri büyüttüm, bir grafik tasarım stüdyosu açtım.

Peki okul?
- 27 yaşındayken İsrail’den İsveç’e gidip endüstri tasarımı eğitim aldım. Çünkü daha fazla fikre sahip olmak istiyordum. Okul bana tasarım yapabilmek için gerekli araç kutusunu verdi. Artık yanımda bir araç kutusuyla geziyorum.

Okuldan mezun olduktan sonra Seiko Epson tasarım ödülünü aldınız ve çalışmak için Tokyo’ya gittiniz. Bu ödül sizin hayatınızda bir dönüm noktası mı?
- Yok o kadar önemli değildi. Bir kere bu ödülü aldığımda çok gençtim.

Ne oldu da siz ünlü bir tasarımcı oldunuz peki?
- Birkaç şey birden oldu. Birincisi 1996’da Paris’de Light Light (Hafif Işık) diye bir sergi açtım. Ve bu sergiye herkes çok ilgi gösterdi. O zamanlar güzel objelerle değil, malzemelerin güzelliğiyle ilgileniyordum. İkincisi ise Cartier’in Paris’deki merkez binasının tasarımı oldu. Cartier bunun için büyük bir yarışma açtı. Onlarca mimar ve tasarımcıyla görüştüler, hiçbirini beğenmediler. Beni seçtiler. 800 kişinin çalıştığı 20 bin metrekarelik bir alanı tasarladım. Ambiyans yarattım.

Tasarımlarımda Çorba Yapmıyorum

Cartier binasında neyi farklı yaptınız da sizi seçtiler?
- Yarışmaya katılan diğer sanatçılar normal ve sıradan şeyler tasarladı. Ben onlara anormal ve farklı çözümler yaptım. Cartier çalışanlarına bir vizyon sundum. Fikirlerim heyecan yarattı. Çalışanlar mutlu oldu ben de kazandım.

Size neden filozof diyorlar?
- Tasarım o objenin ne olduğuyla değil, o objenin hikayesinin ne olduğu ile ilgili bir şey. Ben tasarım yaparken bir yandan da hikaye anlatmaya bayılıyorum. Tasarladığım her şeyle duygusal bir bağ kuruyorum. Sanıyorum bu yüzden bana filozof diyorlar. Ama ben öyle olduğumu düşünmüyorum. Zaten günümüzde insanlar birtakım adlar takmaya bayılıyorlar. Masaya da masa demişler zamanında mesela. Halbuki masa dediğiniz şey yüzeyi olan ve eşyaların yere düşmesini engelleyen bir şey.

İyi bir tasarım yapabilmek için ilk şart nedir?
- Dürüst ve namuslu olmak. Ben sadece bir tek mesaj veren, tek bir fikri savunan tasarımlar yapıyorum. Her şeyi aynı anda vermeye çalışıp çorba yapmıyorum. Bir makale eğer bir fikri savunuyorsa anlaşılır, birden fazla fikri savunuyorsa kafa karıştırır. Tasarım da böyle bir şey.

Marka Gibi Davranmalıyım

Kendi tasarım stüdyonuzu açalı kaç yıl oldu?
- 12 yıl önce.

Tasarlamaktan en çok keyif aldığınız ürün nedir?
- Şimdiye kadar tasarlamadığım her şey.

Aydınlatma tasarımlarınız çok ilgi görüyor? Bu başarıyı neye bağlıyorsunuz?
- Bilimsel çalışmaya.

Kendinizi de tasarlıyor musunuz?
- Günümüzde hareketlerinizi, sözlerinizi, davranışlarınızı kontrol altında tutmalısınız. Bu kaçınılmaz. Ben bir markayım. Ve marka gibi hareket etmeliyim. İsmime zarar gelmemesi için kaliteli markalarla çalışıyorum. Arik Levy denilince kötü bir şey çağrıştırmayı istemem.

Neden Paris’te yaşıyorsunuz?
- Bilmiyorum. Bu benim kontrolümde değil. Altı ay önce İstanbul’da sergi açacağımı da bilmiyordum. Hayatım bir sonraki adımımı hesaplamamak üzerine kurulu.
Hürriyet - Sibel Arna

 

Mayıs 2005 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
          01
02 03 04 05 06 07 08
09 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29
30 31          
diğer aylar için tıklayın

Platform

Arkitera Platform 2004 - 2005 toplantılarının sekizincisi
14 Mayıs 2005 tarihinde Adana Şehir Tiyatrosu Salonu'nda gerçekleşecek.

Yönetici: İhsan Bilgin
Davetli Tartışmacılar: 
Kaya Arıkoğlu, Emre Arolat, Aykut Köksal, Mete Tapan, Hakkı Yırtıcı


Kale Grubu'nun  katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz