27 yaşına kadar
sörfçüydü sonra ünlü bir tasarımcı oldu
Ona filozof tasarımcı diyorlar. Çünkü
tasarım yaparken bir yandan da hikaye anlatıyor. Teknolojik malzemeler
kullanarak şiirsel ürünler yaratıyor. Arik Levy (42) aslında bir sörfçü.
27 yaşına kadar hayatının en önemli
şeyi sörfken, 27 yaşından sonra endüstri tasarımı eğitimi almış. Mezun olunca
bir süre Tokyo’da yaşamış. 12 yıldır Paris’te serbest tasarımcı olarak
çalışıyor. Koltuk, kanepe, sehpa, tabak, bina kısacası her şeyi tasarlıyor.
Kablolarla yarattığı aydınlatma elemanları fahiş fiyatlara alıcı buluyor. Yakın
zamanda Türk markası Gai&Gino için yemek takımı ve bardak tasarlayacak. Arik
Levy, Garanti Galeri’de ‘Görmeden Önce Hisset’ başlıklı bir sergi açtı. 3
Mayıs-11 Haziran arasında açık kalacak sergiye gidip tasarımcıyı
hissedebilirsiniz.
Bu sergi daha önce hangi ülkelerde
açıldı?
- Hiçbir ülkede. Bu sergideki ürünler parça parça dünyanın çeşitli
yerlerinde sergilenmişti ama ilk defa Türkiye için bir araya getirildi.
Serginin ismi ‘Görmeden Önce
Hisset.’ Bu dediğinizi yapmak çok kolay değil farkında mısınız?
- Tabii farkındayım. Ama tam da bu noktaya dikkat çekmek istiyorum. Her
şeyin görsel olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Duygular en aza indirilmiş durumda.
Oysa ben gözle görünenin değil yüreğimizle hissettiğimizin önemli olduğunu
düşünüyorum. Tasarımlarımda da fiziksel değil duygusal bir ergonomiyi ön planda
tutuyorum.
Siz nasıl bir çocuktunuz? Küçükken
bir gün tasarımcı olacağınızın ipuçlarını verir miydiniz?
- Çok garip ve anlaşılmaz bir çocuktum ben. Zamanımın büyük bölümünü
birtakım cisimleri parçalayarak geçirirdim. Komşuların kapılarını çalıp ‘Lütfen
bozulan aletlerinizi bana verin’ diye yalvarırdım. Bozuk makinelerin parçalarını
yeni bir şeyler üretmek için kullanırdım. Bozuk arabanın motoruyla başka bir
makineyi çalıştırırdım mesela. Beş yaşındayken de hiçbir şeyin ölmeyeceğine
inanırdım, hálá da aynı fikirdeyim.
Deniz Çağırdı Sörfçü Oldum
Profesyonel anlamda yaptığınız ilk
iş neydi?
- Sörf. Deniz beni çağırdı ve sörfçü oldum. Sörfle birlikte tasarım yapmaya
başladım. Sörf tahtası ve sörf kıyafetleri tasarladım. İşleri büyüttüm, bir
grafik tasarım stüdyosu açtım.
Peki okul?
- 27 yaşındayken İsrail’den İsveç’e gidip endüstri tasarımı eğitim aldım. Çünkü
daha fazla fikre sahip olmak istiyordum. Okul bana tasarım yapabilmek için
gerekli araç kutusunu verdi. Artık yanımda bir araç kutusuyla geziyorum.
Okuldan mezun olduktan sonra Seiko
Epson tasarım ödülünü aldınız ve çalışmak için Tokyo’ya gittiniz. Bu ödül sizin
hayatınızda bir dönüm noktası mı?
- Yok o kadar önemli değildi. Bir kere bu ödülü aldığımda çok gençtim.
Ne oldu da siz ünlü bir tasarımcı
oldunuz peki?
- Birkaç şey birden oldu. Birincisi 1996’da Paris’de Light Light (Hafif
Işık) diye bir sergi açtım. Ve bu sergiye herkes çok ilgi gösterdi. O zamanlar
güzel objelerle değil, malzemelerin güzelliğiyle ilgileniyordum. İkincisi ise
Cartier’in Paris’deki merkez binasının tasarımı oldu. Cartier bunun için büyük
bir yarışma açtı. Onlarca mimar ve tasarımcıyla görüştüler, hiçbirini
beğenmediler. Beni seçtiler. 800 kişinin çalıştığı 20 bin metrekarelik bir alanı
tasarladım. Ambiyans yarattım.
Tasarımlarımda Çorba Yapmıyorum
Cartier binasında neyi farklı
yaptınız da sizi seçtiler?
- Yarışmaya katılan diğer sanatçılar normal ve sıradan şeyler tasarladı. Ben
onlara anormal ve farklı çözümler yaptım. Cartier çalışanlarına bir vizyon
sundum. Fikirlerim heyecan yarattı. Çalışanlar mutlu oldu ben de kazandım.
Size neden filozof diyorlar?
- Tasarım o objenin ne olduğuyla değil, o objenin hikayesinin ne olduğu ile
ilgili bir şey. Ben tasarım yaparken bir yandan da hikaye anlatmaya bayılıyorum.
Tasarladığım her şeyle duygusal bir bağ kuruyorum. Sanıyorum bu yüzden bana
filozof diyorlar. Ama ben öyle olduğumu düşünmüyorum. Zaten günümüzde insanlar
birtakım adlar takmaya bayılıyorlar. Masaya da masa demişler zamanında mesela.
Halbuki masa dediğiniz şey yüzeyi olan ve eşyaların yere düşmesini engelleyen
bir şey.
İyi bir tasarım yapabilmek için ilk
şart nedir?
- Dürüst ve namuslu olmak. Ben sadece bir tek mesaj veren, tek bir fikri
savunan tasarımlar yapıyorum. Her şeyi aynı anda vermeye çalışıp çorba
yapmıyorum. Bir makale eğer bir fikri savunuyorsa anlaşılır, birden fazla fikri
savunuyorsa kafa karıştırır. Tasarım da böyle bir şey.
Marka Gibi Davranmalıyım
Kendi tasarım stüdyonuzu açalı kaç
yıl oldu?
- 12 yıl önce.
Tasarlamaktan en çok keyif aldığınız
ürün nedir?
- Şimdiye kadar tasarlamadığım her şey.
Aydınlatma tasarımlarınız çok ilgi
görüyor? Bu başarıyı neye bağlıyorsunuz?
- Bilimsel çalışmaya.
Kendinizi de tasarlıyor musunuz?
- Günümüzde hareketlerinizi, sözlerinizi, davranışlarınızı kontrol altında
tutmalısınız. Bu kaçınılmaz. Ben bir markayım. Ve marka gibi hareket etmeliyim.
İsmime zarar gelmemesi için kaliteli markalarla çalışıyorum. Arik Levy denilince
kötü bir şey çağrıştırmayı istemem.
Neden Paris’te yaşıyorsunuz?
- Bilmiyorum. Bu benim kontrolümde değil. Altı ay önce İstanbul’da sergi
açacağımı da bilmiyordum. Hayatım bir sonraki adımımı hesaplamamak üzerine
kurulu.
Hürriyet -
Sibel Arna |