Eskişehir’e
giderseniz çok şaşıracaksınız
Bir ülkede ‘Ben böyle sanatın içine
tükürürüm’ diye heykelleri kırıp atan belediye başkanları baş tacı edilirken,
belediye başkanlığı yaptığınız ili Avrupa kentlerini bile kıskandıracak ölçüde
heykellerle donatırsanız...
Baleyi belden aşağı sanat sayan,
operayı fuzuli bulan, resmi günah olarak kabul eden, tasavvuf ve mehterden başka
müzik dinlemeyen bir iktidarın yönetimindeki bir ülkede kentinizde 4 tiyatro
sahnesi, bir opera, bir senfoni orkestrası kurarsanız...
Bütün bunları yapmak için uyku
dışındaki bütün yaşamınızı kentinize adarsanız...
Yılda devletten il payı olarak
aldığınız topu topu 30 trilyona akıl almaz bir beceriyle 40 trilyon kaynak
yaratarak bütçenizi büyütürseniz...
Kentin tam ortasından geçen ve lağım çayı olarak akan suyu temizleyip, çevresini
kafelerle doldurur, görkemli köprüler ve heykellerle küçük bir Seine Nehri’ne
dönüştürürseniz...
Modern tramvay ağını kurarak ulaşım
sorununu çözerseniz...
Kentin meydanlarını fıskıyeli şık
havuzlarla güzelleştirirseniz...
6 yılda kronik sorunlarıyla boğuşan,
kaderiyle baş başa kalmış tipik bir Anadolu kentini Avrupa kentlerinin
görünümüne kavuşturursanız...
Üstelik, evet üstelik bütün bunları
çalmadan, çaldırmadan yaparsanız...
Kusura bakmayın ama Türkler sizi olağan
bir insan olarak kabul etmez
Ve yaptıklarınıza da pek akıl
erdiremez.
Eskişehir’i ve bu kentin Belediye
Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in yaptıklarını dilim döndüğü kadar anlatmaya
çalışıyorum.
Ama başarılı olduğumu sanmıyorum.
Çünkü Eskişehir’i görmek, oradaki
kentsel değişime, halkın zevk düzeyinin yükselerek yaratılan değerleri nasıl
benimsediğine tanık olmak gerekir.
Başlangıçta Prof. Yılmaz Büyükerşen’in,
Porsuk Çayı’nı küçük bir Seine Nehri görünümüne kavuşturma, kenti heykellerle
donatma tutkusuna dudak büken kent aydınlarının ve ilgisiz kalan halkın bugünkü
tutumunu ciddi şekilde gözlemlemek gerekir.
Şu olay sanırım bir şeylerin ipucunu
veriyor.
Kentin varoşlarında oturanlar,
şimdilerde Yılmaz Büyükerşen’i gördükleri her yerde ‘Hocam, bizim mahalleye ne
zaman havuz yapıcan, heykel dikicen?’ diye soruyorlarmış.
Büyükerşen’le kenti dolaşırken
kafasındaki bazı projeleri de öğrendim.
Bir yıl içinde 12 kilometrelik Porsuk projesi tamamlanacak. Gezi botlarıyla kent
boydan boya dolaşılabilecek. Ayrıca lokanta botlarda yemek yenebilecek.
Şu anda kentin çeşitli noktalarını 60
heykel süslüyor. Bu 200’e çıkacak.
Kentin göbeğinde kalan fabrikalar
bölgesi ticaret ve eğlence merkezine dönüştürülecek.
İki büyük park yapılacak. Yerleri
belirlenmiş. Bunlardan biri Londra’nın ünlü Hyde Park’ı gibi olacak, öteki de
Disneyland..
Kentin göbeğinde kalan Toprak
Mahsulleri Ofisi silosu 5 yıldızlı otel haline getiriliyor.
Yılmaz Hoca bütün bunları önündeki 3.5
yılda bitecek şekilde programlamış.
Hiç kuşkunuz olmasın elini tutan
olmazsa dediğini yapar.
Bütün bunların ötesinde 2.5 trilyon
harcayarak yaptığı nefis Sanat ve Kültür Sarayı gerçekten görülmeye değer.
İçinde görkemli bir kokteyl ve sergi
salonu, bir opera ve konser salonu ve bir tiyatro salonu var.
Evet, Yılmaz Büyükerşen bizim
bildiğimiz, tanıdığımız yönetici tipi değil.
Yolunuz düşerse ya da bir olanak
yaratırsanız gidip görün Eskişehir’i.
Şaşıracaksınız.
Hüriyet - Tufan Türenç |