reklam

11 Mayıs 2005 Çarşamba
Ana Sayfa > Haberler

Madalyonun Öteki Yüzü

TMMOB'un mimarlık mesleğinin hizmet alanını daraltan yönetmeliğin altına imza atmasıyla başlayan tartışma sürecine ilişkin gelişmeleri dünkü yazımda aktarmıştım.

Bugün madalyonun öteki yüzüne, bilhassa tartışmaları bu kadar sert hale getiren notlara dikkat çekmek niyetindeyim.

Taraflar açısından tek tek inceleyelim.

Önce,

Meslek alanları daraltılan ve bunu "mimarlık mesleğine TMMOB eliyle darbe vuruluyor" biçiminde algılayıp aktaran Mimarlar Odası'nı ele alalım.

Konuyu incelemeye ve taraflarla konuşmaya başladığım anda ilk izlenimim, her iki taraf için de, birilerinin akçe derdine düştüğü yolundaydı.

Zira;

Serbest mimarlığın hizmet alanını daralttığınızda, otomatik olarak, bir mimara yaptırabileceğiniz iş türü azalacaktı.

Yani;

Yönetmeliğin yürürlüğe girmesiyle birlikte bir mimar artık,

kentsel tasarım projelerinde tek yetkili olmaktan çıkacak.
İmar planlarında etkin eleman vasfını kaybedecek,
yapı denetimleri yapamayacak,
çevre düzenlemelerinden elini eteğini çekecek.

Dolayısıyla da kazancı düşecekti.

Bu düz bir bakış açısıyla akçe peşinde olmakla yorumlanabilir.

Ve fakat konuyu detaylı inceledikten sonra bu yorumun hakkaniyetli olduğunu düşünmüyorum.

Bu açıdan bakıldığında, taraflı bir yorumla;

Kentlerin mimari denetimden ve de yapılandırmadan yoksun bırakıldığı sonucu da çıkarılabilir.

Ki;

Mimarlar Odası'nın çıkardığı sonuç da zaten bu.

Bilhassa bu bakış açısı nedeniyle eleştirilerinin dozu biraz yükseliyor.

Sonrasında da;

"1960'larda estirilen Amerikan tipi kentleşme politikalarıyla mücadelemize en büyük desteği biz TMMOB'dan beklerdik. Ama bu karar mücadelemiz açısından darbe niteliği taşıyor ve bunun da TMMOB'dan gelmesi bizi yıktı" biçimindeki açıklamaları kaçınılmaz kılıyor.

Gerek TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı ve gerekse Mimarlar Odası Başkanı Oktay Ekinci ile yaptığımız bir dizi görüşme sonrasında anladığım şu;

Mimarlar Odası'nın TMMOB'la aslında bir sıkıntısı yok.

Ama mevcut TMMOB Yönetimi ile aynı paralelde düşünmüyorlar.

Çatışma da buradan çıkıyor.

Mimarlar Odası'na göre;

Bu son yönetmelik mevzuu bir mesleki, dolayısıyla da bilimsel tartışma havasında yürütülmek zorunda. Ama TMMOB bilhassa karşı yazısındaki ağır ifadeleri nedeniyle, daha siyasi bir hava yaratıyor.

Ekinci'nin altını çize çize söyediği bir nokta var.

Bana göre üzerinde durulması,
tartışılması,
sorgulanması,
meselede taraf olunacaksa, mutlaka dikkate alınması gereken bir nokta bu;

Der ki;

"Bu bir kere bir meslek tartışmasıdır. Bizim TMMOB'a karşı çıktığımız yok. Bu tartışmada en önemli konu kent planlaması ile mimarlık arasındaki ilişkidir. Türkiye’deki son yirmi yıl içerisinde geliştirilen eğitim ve uygulama anlayışı kent planlaması ile mimarlığı birbirinden ayırma hedefine dönüktür.

Dünyada iki ülkede bu böyledir.

Biri Amerika, diğeri de Türkiye.

Özellikle Türkiye bir kentler tarihi ülkesidir. Dünyanın en eski kentleri Türkiye'dedir. Bu kentleri yaratan da temelde mimarlık kültürü ve mimarlık sanatıdır. O nedenle biz bu Amerikan tipi kent planlaması anlayışını öteden beri kabul etmiyoruz. Bunun mücadelesini veriyoruz.

Amerika'da bunun böyle olmasının nedeni ise kent tarihinin hemen hiç olmamasıdır. Dünyanın en yeni kentleri Amerika'dadır, bilinir ki en eski kentleri 150 yıllıktır.

Türkiye'de 1960'larda Türkiye'yi küçük Amerika yapmak isteyenler, bu ülkenin tarihi ve kültürel kent değerlerini gözardı ederek kent planlaması anlayışını da Amerika’daki mimarisiz planlama anlayışına devşirmeye başladılar.

TMMOB'nin bu kararı yıllardır mücadele ettiğimiz çok önemli bir konuda en güvendiğimiz kurumun bize vurduğu bir darbe oldu. Bu konuda bize en fazla destek vermesi gereken kuruluştu TMMOB. TMMOB yönetimi de bu darbe sözcüğünü kendilerine küfür olarak algılıyorlar, takdirini kamuoyu verecektir."

Ekinci'nin sözlerini tek başına değerlendirdiğinizde;

Mimarlar haklı sonucuna ulaşabilirsiniz.

Ve fakat...

Çok yönlü incelenmesi gereken bu konuda TMMOB'un savunuları da aslında yeterli ağırlığa sahip.

Bir kere;

Madem mimarlık ana mesleğiyle bire bir ilintili olmakla birlikte rüştlerini ispat eden kimi meslek disiplinleri var, iç mimarlık, tasarımcılık, şehir plancılığı vs. gibi,

O halde, bu meslek gruplarının da kendilerine ait hizmet alanları olması gerekir.

Şayet bu hizmet alanlarında birden fazla meslek disiplini çakışıyorsa öncelik bir tarafa ait olmalı.

Yani;

"Bir mimar elbette iç dekorasyon yapabilir ama şayet ortada bir iç mimar varsa, bu öncelikle onun işidir" deniliyor.

Ya da;

Şehir plancıları diye bir meslek grubu varsa, kentsel planlama, imar planlamaları, tasarım onların işidir, yapıları denetlemek inşaat mühendislerine düşer, çevre tasarımı konuları peyzajcıların işidir...

Dolayısıyla, meslek disiplinlerinin hizmet alanlarını net çizgilerle belirlerseniz, ortadaki haksızlığın önüne geçmiş, geleneklerden kaynaklanan çifte standardı önlemiş olursunuz." demekteler ki, bu bakış açısı da ne yalan söyleyeyim, TMMOB'un haksız olmadığını ortaya koyuyor.

Ve fakat;

Mimarlar Odası tarafından yöneltilen;

"TMMOB birilerine rant sağlamak ve Amerikancı politikalara alet olmak" suçlamaları TMMOB tarafından "Kemalist TMMOB kadroları kimseye alet olmaz"la savunulduğundan olsa gerek, tartışmanın da hesabın da rengi değişiyor.

Yanisi şu;

TMMOB yönetiminin Mimarlar Odası yönetimine yönelik "küfürbaz" yakıştırması, Mimarlar Odası yönetiminin TMMOB Yönetimi'ne yönelik "Amerikancı" yakıştırmasıyla çarpıştığında, ortaya işte bu kayıkçı kavgası çıkıyor.

Oysa;

Mimarlık meseğinin sınırları,
bu sınırların değişen dünya düzenine göre yeniden belirlenmesi,
bu etkinin ya da inisiyatifin kimin elinde olduğu,
ortaya çıkan yeni meslek türlerinin eskilerini etkileyip etkilemeyeceği,
mesleki eğitim veren okullarda, üniversitelerde, ve bu eğitimin şeklini şemalini belirleyen müfredatlarda gerekli değişikliği yapmadan yönetmelik üzerinde kalem oynatmanın hak olup olmadığı...
önceden sorgulanmalıydı.

Hala da sorgulanmalı aslında.

Siz;

Yapı denetimi stajını zorunlu tuttuğunuz bir mimara hayata atıldıktan sonra yapı denetimi yapamazsın diyebilir misiniz?

Şayet, altyapıyı hazırlamadan, yani eğitim sisteminde gereken değişikliği yapmadan, bunu demeye kalkarsanız, gerekçeleriniz haklı bile olsa, derdinizi anlatamazsınız.

İşte TMMMOB'un yaşadığı sıkıntının kaynağı da aslında budur.

Mimarlık fakültelerinde hala ders olarak okutulan konuları hizmet alanı dışında bırakan yönetmeliğe imza yetkisi elbette var ama bu imzanın uygulamadaki karşılığı ne yazık ki eksik.

Tabii bir de bu imzayı savunma noktasında kullanılan üslubun siyasetçileri bile aratmayacak kadar ağır olması, son derece iyi niyetle alınmış bir kararın çirkin tartışmaların merkezine oturtulmasına nedendir ki, bunu da onaylamak mümkün değil.
Bursa Kent Gazetesi – Devrimde Gürler

 

Mayıs 2005 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
          01
02 03 04 05 06 07 08
09 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29
30 31          
diğer aylar için tıklayın

Mimarlık ve tasarım dünyası ile ilgili genel tartışma konuları Mimarlık forumunda

Arkitera.com/forum

  

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz