Madalyonun Öteki Yüzü
TMMOB'un mimarlık mesleğinin hizmet
alanını daraltan yönetmeliğin altına imza atmasıyla başlayan tartışma sürecine
ilişkin gelişmeleri dünkü yazımda aktarmıştım.
Bugün madalyonun öteki yüzüne, bilhassa
tartışmaları bu kadar sert hale getiren notlara dikkat çekmek niyetindeyim.
Taraflar açısından tek tek inceleyelim.
Önce,
Meslek alanları daraltılan ve bunu
"mimarlık mesleğine TMMOB eliyle darbe vuruluyor" biçiminde algılayıp aktaran
Mimarlar Odası'nı ele alalım.
Konuyu incelemeye ve taraflarla
konuşmaya başladığım anda ilk izlenimim, her iki taraf için de, birilerinin akçe
derdine düştüğü yolundaydı.
Zira;
Serbest mimarlığın hizmet alanını
daralttığınızda, otomatik olarak, bir mimara yaptırabileceğiniz iş türü
azalacaktı.
Yani;
Yönetmeliğin yürürlüğe girmesiyle
birlikte bir mimar artık,
kentsel tasarım projelerinde tek
yetkili olmaktan çıkacak.
İmar planlarında etkin eleman vasfını kaybedecek,
yapı denetimleri yapamayacak,
çevre düzenlemelerinden elini eteğini çekecek.
Dolayısıyla da kazancı düşecekti.
Bu düz bir bakış açısıyla akçe peşinde
olmakla yorumlanabilir.
Ve fakat konuyu detaylı inceledikten
sonra bu yorumun hakkaniyetli olduğunu düşünmüyorum.
Bu açıdan bakıldığında, taraflı bir
yorumla;
Kentlerin mimari denetimden ve de
yapılandırmadan yoksun bırakıldığı sonucu da çıkarılabilir.
Ki;
Mimarlar Odası'nın çıkardığı sonuç da
zaten bu.
Bilhassa bu bakış açısı nedeniyle
eleştirilerinin dozu biraz yükseliyor.
Sonrasında da;
"1960'larda estirilen Amerikan tipi
kentleşme politikalarıyla mücadelemize en büyük desteği biz TMMOB'dan beklerdik.
Ama bu karar mücadelemiz açısından darbe niteliği taşıyor ve bunun da TMMOB'dan
gelmesi bizi yıktı" biçimindeki açıklamaları kaçınılmaz kılıyor.
Gerek TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı ve
gerekse Mimarlar Odası Başkanı Oktay Ekinci ile yaptığımız bir dizi görüşme
sonrasında anladığım şu;
Mimarlar Odası'nın TMMOB'la aslında bir
sıkıntısı yok.
Ama mevcut TMMOB Yönetimi ile aynı
paralelde düşünmüyorlar.
Çatışma da buradan çıkıyor.
Mimarlar Odası'na göre;
Bu son yönetmelik mevzuu bir mesleki,
dolayısıyla da bilimsel tartışma havasında yürütülmek zorunda. Ama TMMOB
bilhassa karşı yazısındaki ağır ifadeleri nedeniyle, daha siyasi bir hava
yaratıyor.
Ekinci'nin altını çize çize söyediği
bir nokta var.
Bana göre üzerinde durulması,
tartışılması,
sorgulanması,
meselede taraf olunacaksa, mutlaka dikkate alınması gereken bir nokta bu;
Der ki;
"Bu bir kere bir meslek tartışmasıdır.
Bizim TMMOB'a karşı çıktığımız yok. Bu tartışmada en önemli konu kent planlaması
ile mimarlık arasındaki ilişkidir. Türkiye’deki son yirmi yıl içerisinde
geliştirilen eğitim ve uygulama anlayışı kent planlaması ile mimarlığı
birbirinden ayırma hedefine dönüktür.
Dünyada iki ülkede bu böyledir.
Biri Amerika, diğeri de Türkiye.
Özellikle Türkiye bir kentler tarihi
ülkesidir. Dünyanın en eski kentleri Türkiye'dedir. Bu kentleri yaratan da
temelde mimarlık kültürü ve mimarlık sanatıdır. O nedenle biz bu Amerikan tipi
kent planlaması anlayışını öteden beri kabul etmiyoruz. Bunun mücadelesini
veriyoruz.
Amerika'da bunun böyle olmasının nedeni
ise kent tarihinin hemen hiç olmamasıdır. Dünyanın en yeni kentleri
Amerika'dadır, bilinir ki en eski kentleri 150 yıllıktır.
Türkiye'de 1960'larda Türkiye'yi küçük
Amerika yapmak isteyenler, bu ülkenin tarihi ve kültürel kent değerlerini
gözardı ederek kent planlaması anlayışını da Amerika’daki mimarisiz planlama
anlayışına devşirmeye başladılar.
TMMOB'nin bu kararı yıllardır mücadele
ettiğimiz çok önemli bir konuda en güvendiğimiz kurumun bize vurduğu bir darbe
oldu. Bu konuda bize en fazla destek vermesi gereken kuruluştu TMMOB. TMMOB
yönetimi de bu darbe sözcüğünü kendilerine küfür olarak algılıyorlar, takdirini
kamuoyu verecektir."
Ekinci'nin sözlerini tek başına
değerlendirdiğinizde;
Mimarlar haklı sonucuna
ulaşabilirsiniz.
Ve fakat...
Çok yönlü incelenmesi gereken bu konuda
TMMOB'un savunuları da aslında yeterli ağırlığa sahip.
Bir kere;
Madem mimarlık ana mesleğiyle bire bir
ilintili olmakla birlikte rüştlerini ispat eden kimi meslek disiplinleri var, iç
mimarlık, tasarımcılık, şehir plancılığı vs. gibi,
O halde, bu meslek gruplarının da
kendilerine ait hizmet alanları olması gerekir.
Şayet bu hizmet alanlarında birden
fazla meslek disiplini çakışıyorsa öncelik bir tarafa ait olmalı.
Yani;
"Bir mimar elbette iç dekorasyon
yapabilir ama şayet ortada bir iç mimar varsa, bu öncelikle onun işidir"
deniliyor.
Ya da;
Şehir plancıları diye bir meslek grubu
varsa, kentsel planlama, imar planlamaları, tasarım onların işidir, yapıları
denetlemek inşaat mühendislerine düşer, çevre tasarımı konuları peyzajcıların
işidir...
Dolayısıyla, meslek disiplinlerinin
hizmet alanlarını net çizgilerle belirlerseniz, ortadaki haksızlığın önüne
geçmiş, geleneklerden kaynaklanan çifte standardı önlemiş olursunuz." demekteler
ki, bu bakış açısı da ne yalan söyleyeyim, TMMOB'un haksız olmadığını ortaya
koyuyor.
Ve fakat;
Mimarlar Odası tarafından yöneltilen;
"TMMOB birilerine rant sağlamak ve
Amerikancı politikalara alet olmak" suçlamaları TMMOB tarafından "Kemalist TMMOB
kadroları kimseye alet olmaz"la savunulduğundan olsa gerek, tartışmanın da
hesabın da rengi değişiyor.
Yanisi şu;
TMMOB yönetiminin Mimarlar Odası
yönetimine yönelik "küfürbaz" yakıştırması, Mimarlar Odası yönetiminin TMMOB
Yönetimi'ne yönelik "Amerikancı" yakıştırmasıyla çarpıştığında, ortaya işte bu
kayıkçı kavgası çıkıyor.
Oysa;
Mimarlık meseğinin sınırları,
bu sınırların değişen dünya düzenine göre yeniden belirlenmesi,
bu etkinin ya da inisiyatifin kimin elinde olduğu,
ortaya çıkan yeni meslek türlerinin eskilerini etkileyip etkilemeyeceği,
mesleki eğitim veren okullarda, üniversitelerde, ve bu eğitimin şeklini şemalini
belirleyen müfredatlarda gerekli değişikliği yapmadan yönetmelik üzerinde kalem
oynatmanın hak olup olmadığı...
önceden sorgulanmalıydı.
Hala da sorgulanmalı aslında.
Siz;
Yapı denetimi stajını zorunlu
tuttuğunuz bir mimara hayata atıldıktan sonra yapı denetimi yapamazsın diyebilir
misiniz?
Şayet, altyapıyı hazırlamadan, yani
eğitim sisteminde gereken değişikliği yapmadan, bunu demeye kalkarsanız,
gerekçeleriniz haklı bile olsa, derdinizi anlatamazsınız.
İşte TMMMOB'un yaşadığı sıkıntının
kaynağı da aslında budur.
Mimarlık fakültelerinde hala ders
olarak okutulan konuları hizmet alanı dışında bırakan yönetmeliğe imza yetkisi
elbette var ama bu imzanın uygulamadaki karşılığı ne yazık ki eksik.
Tabii bir de bu imzayı savunma
noktasında kullanılan üslubun siyasetçileri bile aratmayacak kadar ağır olması,
son derece iyi niyetle alınmış bir kararın çirkin tartışmaların merkezine
oturtulmasına nedendir ki, bunu da onaylamak mümkün değil.
Bursa Kent Gazetesi – Devrimde Gürler |