Bir Metropol Olarak
Adana Arkitera Platform’da Konuşuldu

Arkitera Platformları’nın sekizincisi
Adana’da gerçekleştirildi. Kale Grubu sponsorluğundaki Platform toplantılarında
mimarlık dar anlamı ile değil, geniş anlamıyla, planlama pratiklerinin de işin
içine girmesiyle ele alınıyor ve her kentin kendine özgü kentleşmesi mimarlığın
bu geniş anlamı ile tartışılıyor. Adana’nın kentleşmesine has özellikler yine bu
çerçevede 14 Mayıs Cumartesi günü Adana Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu’nda
Prof. Mete Tapan, Kaya Arıkoğlu, Hakkı Yırtıcı ve Emre Arolat’ın katılımı ve
İhsan Bilgin’in moderatörlüğünde tartışıldı.
Toplantı İhsan Bilgin’in Adana’nın
İstanbul ve İzmir’le birlikte Türkiye’nin en canlı merkezlerinden biri olduğunu
ve sermayenin Adana’da toplanması, kol gücünün mobilitesi ve etnik göçlerle
kentin artık sadece “büyük bir kent” olmadığı, çevresi ile karmaşık ilişkilere
girmiş bir metropole evrildiğini anlatması ile başladı. Bu süreç içerisinde
Adana’nın kendine özgü katmanlarına eklenen yeni katmanlar aralanmak üzere İhsan
Bilgin tarafından konuşmacılara söz verildi.
İlk konuşmacı Prof. Mete Tapan,
profesyonel ve akademik hayatı içinde Adana ile kurduğu yakın ilişkiler
sebebiyle kendi deneyimlerine dayanarak konuyu ele aldı. Adana’nın gerçek bir
metropol olduğunu, çevresindeki kentlerle kurduğu ilişkiden anlayabileceğimizi
belirten Tapan, İstanbul’un çevresindeki kentler ile kurduğu ilişkinin bir
benzerinin Adana’da görüldüğünü belirtti. Her kentin vizyonu ve misyonunun o
kentin kabuğunu oluşturduğunu vurgulayan Tapan, “Adana’da tarımdan endüstriye
geçilmesi ve kentin göç alması” ile kentin kabuk değiştirdiğini söyledi. Yoğun
göçler esnasında güneydeki verimli topraklar yüzünden kentin kuzeye doğru
genişlemesi, kuzeydeki büyük arazilerin kamulaştırılması ve kamulaştırılan bu
arazilerde toplu konut yapım süreçlerini de değerlendiren Tapan, mimarlığın
çevresinden koparılamayacağını mimarlığın en değerli yanının çevresi ile kurduğu
ilişki olduğunu söyledi ve “Adana’da mimarlık kentleşmenin arkasında kalmıştır”
diye de ekledi.
Adana’ya
sadece sahip olduğu mimarlık bilgisi ile değil Adanalı olması sebebi ile çift
hafızalı olarak yaklaşabileceğini belirten ikinci konuşmacı Hakkı Yırtıcı, göç
alan ve küreselleşen Adana’nın şu anda sadece insan, beton ve yoldan oluşmuş bir
yığıntı alanı olduğunu, birbirinde kopuk bu yığınların kentte kurulacak,
organize bir hizmet sistemi ile anlamlanacağını ve Adana’nın ancak o zaman
tekrar bir kent olacağını belirtti.
Kaya Arıkoğlu da Hakkı Yırtıcı gibi
Adana ile geçmişe dayalı bir ilişkisi olan bir mimar olarak öncelikle “hafızasındaki
Adana” üzerine konuşmaya başladı. Ailesi ile birlikte 10 yaşında Amerika’ya
gittikten 30 sene sonra Adana’ya döndüğünü belirten Arıkoğlu arada geçen bu 30
senelik süreçte Adana’da çok önemli şeylerin değiştiğini söyledi. Jansen’in
ızgara planına ve az katlı, müstakil konutlardan sonra imar planlarındaki
değişikliklerle yoğunluğu yüksek, ölçeği tutarsız bir yerleşmenin Andana’yı
kuşattığına değinen Arıkoğlu, önemli olanın imar planının yapılması değil o plandan ortaya
çıkacak sonucun önemli olduğunu belirtti. Kaya Arıkoğlu, imar planlarının
bir araç olarak kullanılması gerektiğini ancak Adana için tasarım fırsatının kaçmış
olduğunu belirtti.
Emre Arolat, Adana’yı gözlemlediği
zaman planlanmış bir kentle karşılatığını daha önceki konuşmalarında belirttiği
gibi hangi kent olursa olsun anahtar kelimenin “itina” olduğunu, mimarlığa itina
ile yaklaşıldığında dolaysız olarak kente de itina ile yaklaşılacağını da
vurguladı.
Adana’nın kendine has sorunları
çerçevesinde fazla konut stoğu, Türkiye’deki çoğu belediyede olduğu gibi imar
uygulamalarının çok zayıf ve alternatifsiz olması, Adana’nın maruz kaldığı
niteliksiz göç ve dışarıya verdiği nitelikli göç izleyicilerin yoğun ilgisi ve
soruları ile tartışıldı.
Mete Tapan “talep”in önemi üzerinde
durarak mimarlığa bir talep olması ve işverenlerin bu talebi yükseltmesi
gerektiğinden bahsederken, Hakkı Yırtıcı mimarlığa talep yokmuş hissine
kapılarak söylemlerde kullanıcının unutulduğundan, “kısa vadede kar elde etme”
kaygısı ile kentlerin tüketildiğinden bahsetti.
Kent/metropol farkı ve Adana’ya bir
metropol olarak yaklaşılması gerekliliğinin konuşmanın omurgasını oluşturduğu
toplantıda kentsel tasarımın ne olduğu, ne olması gerektiği ve kentsel
tasarımların hiçbir zaman dörtdörtlük kentler yaratmadığı konusu tartışılarak
bitirildi.
Bir sonraki Platform’da masaya
yatırılacak ve üstündeki katmanları kaldırılacak kent İstanbul. 27 Mayıs’taki
toplantı hakkında bilgi almak için
tıklayın.
Arkitera - Gülin Şenol |