Tuz Gölü'nü de
kararttık
Türkiye'nin
tuz gereksiniminin yüzde 70'ini sağlayan Tuz Gölü 30 yıldır evsel ve sanayi
atıklarla kirleniyor. Gölü kurtaracak proje ise Devlet Planlama Teşkilatı
engeline takılıyor.
Türkiye'nin tuz gereksiniminin yaklaşık
yüzde 70'ini karşılayan Tuz Gölü, başta Konya olmak üzere, çevresindeki
Cihanbeyli, Kulu, Şereflikoçhisar, Aksaray, Eskil, Altınekin'in evsel ve sanayi
atıklarıyla tarım ilaçlarının çöplüğüne dönüşmüş durumda. Ayrıca, çevresinde yer
alan bu il ve ilçelere bağlı 28 belde ve 56 köy ile birçok mezranın atıkları da
direkt ya da dolaylı olarak göle karışıyor.
Beyşehir Gölü'nden başlayarak 185
kilometrelik ana tahliye kanalına akıtılan Konya'nın kanalizasyonu Tuz Gölü'ne
ulaşıyor. Ayrıca tarımsal ve endüstriyel atık suları da Uluırmak, İnsuyu,
Peçeneközü dereleri ile Tuz Gölü'ne bırakılıyor. Kontrolsüz yapılan tarımsal
sulamalar ve ruhsatsız kuyular nedeniyle de gölün yeraltı su seviyesi son
yıllarda çok azaldı. Yeraltı su dengesinin bozulması ve topraklarındaki aşırı
sulamadan kaynaklanan tuzlanma nedeniyle çoraklaşma da tarımsal verimliliği
düşürüyor. Bunun yanında tarımsal ilaçların aşırı ve yanlış kullanımı da gölde
ve yeraltı sularında kirlilik yaratıyor. Göl çevresinde TEKEL tarafından
işletilen üç tuzla var. Kirlilik her biri yıllık ortalama 500 biner tonla 1.5
milyon ton tuz üreten Şereflikoçhisar'daki Kaldırım ve Kayacık ile
Cihanbeyli'deki Yavşan tuzlalarını tehdit ediyor.
Göz göre göre yok oluş
Özel Çevre Koruma Kurumu (ÖÇKK) tarafından hazırlanan ve ÇED onayı alınan gölü
kurtaracak arıtma tesisleri ve katı atık projeleri ise Devlet Planlama
Teşkilatı'nın (DPT) engeline takıldı. Türkiye'nin önemli sulak alanlarından biri
olan ve ender bulunabilecek doğal değerleri barındıran Tuz Gölü Havzası, 2 Kasım
2000'de Bakanlar Kurulu Kararı ile 'Özel Çevre Koruma Bölgesi' ilan edildı. ÖÇKK
tarafından çevre illerden kaynaklanan kentsel atıkların yerinde arıtılarak
göldeki kirliliğin önlenmesi, Tuz Gölü ve bağlı göllerin oluşturduğu sulak
alanlar ile yeraltı sularının korunması, buna bağlı olarak topraktaki
çoraklaşmanın giderilmesi, dolayısıyla tarım ile hayvancılığın desteklenmesi
amacıyla yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla 'Tuz Gölü Entegre
Fizibilite Çalışması' ise 2001 yılında tamamlandı. Yine ÖÇKK tarafından
hazırlanan beş arıtma tesisi, üç katı atık depolama alanı ve üç transfer
istasyonunu içeren 'Tuz Gölü Entegre Çevre Projesi' tamamlanarak ÇED onayı
alındı. Ne var ki bütün bu altyapı projeleri yaşama geçirilemedi. Nedeni ise
şöyle:
Kredi için geç kalındı
Projede belirlenen işler için eski Çevre Bakanı Fevzi Aytekin zamanında Ekonomik
ve Mali İşbirliği Mutabakat Zaptı çerçevesinde İspanya hükümeti kredisinin
kullanılması planlandı. Ancak, altyapı yatırımlarında kredi kullanılabilmesi
için DPT ve Hazine Müsteşarlığı tarafından verilmesi gereken izinlerin Tuz Gölü
Özel Çevre Koruma Bölgesi sınırlarının değiştirilmesinin ardından verileceği
bildirildi. Yeni çizilen sınırların yürürlüğe girmesi için Bakanlar Kurulu
kararı gerekiyordu. Söz konusu karar da ancak 8 Ağustos 2002'de çıktı.
Ancak kredinin kullanılabilmesi için işe ait sözleşmenin en geç 19 Temmuz
2002'ye kadar imzalanması gerekiyordu. Hazine Müsteşarlığı'nın da vermesi
gereken iznin ardından yapılması gereken çalışmalar da fiili imkânsızlıklar
nedeniyle yapılamadı ve kredi kullanılamadı.
Belediyeler borç istemedi
ÖÇKK daha sonra Dünya Bankası'ndan kredi buldu ama bu kez de belediyeler
borçlanmak istemedi. ÖÇKK yetkilileri her yıl söz konusu altyapı işlerinin
yatırım programına girmesi için DPT'ye başvuruda bulunduklarını söyledi. DPT ise
ÖÇKK'ya gönderdiği yazıda, 'Kurumun yatırım programına bu işlerin alınması
halinde belediyelerin geri ödeme zorunluğu olmadığını ve devlet bütçesinden
karşılanması gerektiğini' belirterek iki yıldır her başvuruyu reddetti. Sadece
Konya Büyükşehir Belediyesi, Atıksu Arıtma Tesisi için İspanya'dan kredi buldu.
Kredi geçen şubat ayında İspanyol makamları tarafından onaylandı. Hazine
Müsteşarlığı da bir ay önce söz konusu krediyi onayladı. Ancak şimdi de arıtma
tesisinin yapımı için Bakanlar Kurulu kararı bekleniyor.
Bu arıtma tesisiyle de iş bitmiyor.
Çünkü Konya Organize Sanayi Bölgesi'nin de sanayi atıkları için ayrı bir arıtma
kurması gerekiyor. Konya'nın arıtması, eğer onay alırsa evsel atıklar için inşa
edilecek. Kulu'nun arıtma tesisi ise İller Bankası'nın bu yılki bütçesine kondu
ve ihale edilmeyi bekliyor. Cihanbeyli'ninki ise bankanın gelecek yılki
bütçesine konuldu ve geçen hafta ÖÇKK ihale edilmesi için başvuruda bulundu.
Arsenikten cıvaya...
Çevre Bakanlığı'nın 1992 yılında yaptırdığı araştırmaya göre; göle yılda 1944
ton deterjan, 90 bin ton yağ ve gres, 1500 ton organik madde, 228 bin ton
nitrat, 180 bin ton sülfat, 276 ton cıva ile yüksek oranda kurşun, demir, çinko,
arsenik gibi ağır metaller ile bor gibi kirleticiler karışıyor. Bu kirlilik,
Özel Çevre Koruma Kurulu'nun 2001 yılında tamamladığı 'Tuz Gölü Entegre
Fizibilite Çalışması' içerisinde Tuz Gölü'ne ulaşan, gölü besleyen, derelerde ve
yeraltı sularında yaptırdığı analizlere göre daha da artmış durumda.
Bu gölün tek benzeri ABD'de
1665 kilometrekarelik yüzeyiyle Türkiye'nin ikinci büyük gölü olan Tuz Gölü'nün
tek benzeri ABD'de bulunuyor. Gölün 1200 kilometrekarelik alanında yazın
buharlaşma nedeniyle 2 santimetre ile 2 metre arasında tuz tabakası oluşuyor.
Tuz varlığı 210 milyon ton olan göl, aynı anda başta filamingolar olmak üzere
birçok göçmen kuşun ürediği önemli bir sulak alan. Gölden her yıl yaklaşık 1.5
milyon ton tuz elde ediliyor. Türkiye'nin diğer tuz ihtiyacı ise İzmir Çamaltı
Tuzlası'ndan yılda 1.5 milyon tonluk üretimle ve Iğdır Tuzluca, Erzurum, Çankırı
gibi kaya tuzu kaynaklarından elde ediliyor. Ama İzmir Çamalatı Tuzlası da Gediz
Nehri'nin deltasında yer alması ve nehrin Uşak, Manisa ve İzmir'in evsel vee
sanayi atıklarıyla kirlenmesi nedeniyle artık alarm veriyor.
Yedi yıldır aynı sorunlar
1998'den bu yana Tuz Gölü, beş Çevre Bakanı gördü. Her gelen bakan gölü
kurtarmak için proje hazırlattı. Projeler her iktidar değişikliğinde revize
edildi ama yine ortada uygulamaya yönelik bir adım atılmadı.
Ben de 1998'in Şubat ayında Tuz
Gölü'ndeki kirliliği görmek için yola çıkmıştım. Konya'dan başlayarak DSİ Ana
Tahliye Kanalı boyunca göle doğru adım adım gitmiştim. Dönemin Konya Su ve
Kanalizasyon İdaresi (KOSKİ) Genel Müdürü Nurettin Kılıç, gölün kendi
atıklarından kirlendiği iddiasını, "DSİ Ana Tahliye Kanalı'na verdiğimiz
kanalizasyon atıkları, göle kadar 150 kilometre yol kat ediyor. Atıklar, kanal
boyunca hava ile temas ettiği için doğal arıtmaya tabi oluyor" teziyle çürütmeye
çalışmıştı. Kılıç, arıtma için o zaman 12 trilyon lira gerektiğini,
bütçelerinini se yıllık 3.5 trilyon olduğunu açıklamıştı. Göl kenarında bulunan
TEKEL'in Kaldırım Tuzlası yetkilileri de 1998'de, elde ettikleri tuzun her geçen
yıl karardığına dikkat çekmiş, bunun nedenini de göle karışan kurşun, demir
bakıroksit gibi ağır metaller ile yağ ve gres gibi zehirli maddelere bağlamıştı.
Durum bugün için de değişik değil. Kanalın göle ulaştığı en son noktadaki
yerleşim yeri olan Gölyazı'nın o zamanki Belde Belediye Başkanı Mehmet Havutçu
da kanala giren hayvanların öldüğünü söylemişti.
'Bütçemiz sınırlı'
Şu anki Gölyazı Belediye Başkanı Mulla Şimşek de bunu doğrulayarak, durumun her
geçen gün vahimleştiğine dikkat çekti. Şimşek, devletten yardım beklediklerini
belirterek, "Bütçemiz çok sınırlı. İller Bankası'ndan gelen kaynağın bir kısmı
zaten önceki su temini projesi için kesiliyor. Biz halktan su parası
toplayamıyoruz. Arıtma tesisi nasıl yapalım" dedi.
İdam fermanı: 1974
Tuz Gölü'nün 'idam fermanı', Beyşehir Gölü'nden taşan sulardan Konya ve Çumra
ovalarını kurtarmak ve topraktaki sülfat oranını azaltmak için DSİ tarafından
1974'te inşa edilen 185 kilometrelik Ana Tahliye Kanalı'nın açılmasıyla
imzalandı. Konya'nın tüm sanayi, tarım ve evsel atıkları halen bu kanal
aracılıyla Tuz Gölü'ne boşalıyor. Kanal boyunca yer alan tüm yerleşim
birimlerinin atıkları da göle dökülüyor. Konya'daki binin üzerindeki sanayi
kuruluşu ile kentin kanalizasyonu Keçeli Deresi aracılığıyla DSİ kanalına
bağlanıyor ve hiçbir arıtma yapılmadan göle dökülüyor. Ana Tahliye Kanalı
geçtiği güzergâh boyunca sulama amaçlı da kullanılıyor. Daha sonra geri dönen ve
içerisinde yüksek miktarda tarımsal ilaçlar bulunan sular da direnajla tekrar
kanala akıyor.
Radikal - İbrahim Günel |