Deprem gerçeği masaya
yatırıldı
17 Ağustos 1999 tarihiyle gündeme oturan ve 50 saniyede 25 bin insanımızı
kaybettiğimiz, etkileriyle 50 milyar dolar maddi kayba sebep olan deprem
gerçeği, ülke gündeminden kolay kolay düşmeyecek gibi görünüyor. Türkiye’nin
dokusu ve oluşumu itibarıyle 15 milyon seneden beri deprem etkilerine maruz
kaldığını belirten bilim adamları, 25-30 kilometre derinlikteki Anadolu
kütlesini güneyden sıkıştıran bir Arap levhasının etkilerini araştırıyor.
Uzmanlar özellikle Doğu Anadolu’da yüksek ve dağlık bir yapıyı oluşturduğunu ve
sıkışmalar sebebiyle levhalar arasında biri kuzey hattında, diğeri Doğu
Anadolu’dan Kıbrıs adasına doğru uzanan fay zonlarının oluştuğunu belirtiyorlar.
“Deprem ne zaman olacak”
Bu sorunun bir anlamı olmadığını belirten uzmanlar, risk taşıyan bölgelerin
öncelikle fay hattı üzerindeki fazla enerji birikmelerinden dolayı depreme sebep
olabileceğinin altını çiziyorlar. Uzmanlar, “Büyük yerleşim merkezlerini tehdit
eden depremin sebep olacağı zararın yüzde 10’u kadar masrafla, gerçekleşecek
etkinin asgariye indirilmesi mümkün. Özellikle kırsal yörelerde bulunan
konutların deprem öncesi rehabilitasyonu şarttır” diyorlar. Yaren-i Harput
Derneği tarafından organize edilen “Elazığ’da Deprem ve Rehabilitasyon
Sempozyumu”, İstanbul’daki Elazığlıları Grand Cevahir Otel’de buluşturdu.
Geçtiğimiz günlerde Bayındırlık yetkililerinin Elazığ’ı “1. derecede tehlikeli
iller” arasında gösteren açıklamalardan sonra söz konusu açıklamaya esas olan
rapor ve bölgenin jeolojik yapısı, Doğu Anadolu illerinde çok önemli
araştırmalar yapmış uzmanlar tarafından bilimsel olarak tartışıldı.
“Bilinçli ve hazır olalım”
Toplantının açış konuşmasını yapan Başkan Gürkan Özensoy, afete eğilimli bir
coğrafyada, afete direnen bir yaşam bilinci ve hazırlığı içerisinde olunmasını
tavsiye etti. Özensoy, şunları söyledi: “Yerel ve merkezi yönetimlerin konuya
ilgisini çekmek ve bölge insanının deprem konusunda bilinçlenmesine yardımcı
olmak için de medya desteği sağlamak üzere yola çıktık. Hemşehrilerimizin,
konuların çözüme kavuşturulması noktasında desteklerine ihtiyacımız var. Daha
güvenli bir hayat için geç kalınmadan gerekli adımların bir an önce atılması
hepimizi mutlu edecektir” dedi. TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi Başkanı ve İTÜ
Maden Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür ise konuşmasına, “Kış için
odun kömürü düşünüyorsak, en az o kadar da depremi düşünmeliyiz...” sözleriyle
başladı. Görür, “Deprem bir yerde olduysa bir daha mutlaka olacaktır. 1874-1875
yıllarında 7’nin üzerinde deprem yaşayan ve yapı stoğu çürük olan Elazığ, günün
birinde 7’nin üzerinde bir deprem yaşayacaktır ve Elazığ’a çok zarar verecektir”
dedi. Görür, şehrin güneyinden geçen ve merkeze 25 km uzaklıkta bulunan “Doğu
Anadolu Fay Zonunun” sebep olabileceği bir depremin yapı stoğu hiç güvenilmeyen
bir şehir olan Elazığ için ciddi tehlike oluşturduğunu da ifade etti.
Yeni bir fay daha bulundu
Fırat Üniversitesi’nden Prof. A. Fevzi Bingöl de yaptıkları incelemelerde,
bilinen faya paralel ve şehir merkezinden doğu-batı istikametinden geçen 80
derece kuzeye yönelimli aktif bir fay tespit ettiğini söyledi. Bingöl, şehir
yerleşiminin ağırlıklı olarak siltli kil, çakıl ve kum ardalanmasından oluşmuş
bir zemin özelliğine sahip olduğunu inceledikleri sondaj kuyularındaki verilere
göre ince taneli killi malzemenin yaklaşık 300 metre kalınlıkta olduğunu
belirtti.
Gakkoşlar büyük ilgi gösterdi
İTÜ’den Prof. Dr. Naci Görür, Prof. Dr. Oğuz Müftüoğlu, Prof. Dr. Alper
Ünlü, Doç. Dr. Derin Ural, Afet İşleri Genel Müdürlüğü’nden Dr. Ramazan Demirtaş
ve Fırat Üniversitesi’nden Prof. Dr. Fevzi Bingöl’ün konuşmacı olarak katıldığı
sempozyuma Elazığ Milletvekili Zülfü Demirbağ, Belediye Başkanı Süleyman
Selmanoğlu ile İstanbul’da yaşayan çok sayıda Elazığlı büyük ilgi gösterdi...
Açılış konuşmasını ise Yaren-i Harput Derneği Başkanı Gürkan Özensoy yaptı.
Çözüm için deprem senaryosu
Bayındırlık Bakanlığı’nın geçtiğimiz günlerde Bingöl, Elazığ, Malatya,
Adıyaman, Kahramanmaraş’tan oluşan 5 şehir ile ilgili kamuoyuna yansıyan ve
endişeye sebep olan açıklamalarına esas teşkil eden söz konusu raporu, Afet
İşleri Genel Müdürlüğü’nden Dr. Ramazan Demirtaş tarafından, Elazığ’da Deprem ve
Rehabilitasyon konulu sempozyumda dile getirildi. Raporun Doğu Anadolu Fayı
üzerinde bulunan ve tehlikedeki bölgeler için muhtemel bir deprem senaryosu
şeklinde hazırlandığını belirten Demirtaş, (Palu-Şincik) hattı olarak
isimlendirilen 135 kilometrelik güzergah üzerinde olabilecek 7 şiddetindeki bir
depremin sebep olacağı kayıpların bilimsel olarak incelendiğine dair bir çalışma
olduğunu bildirdi. Şimdiye kadar mevcut deprem fayı üzerindeki 6 bölge,
Karlıova-Bingöl, Palu-Hazar, Hazar-Sincik, Çelikhan-Gölbaşı, Gölbaşı-Türkoğlu ve
Türkoğlu-Antakya arasındaki bölgeler arasında tespit ediliyordu. Gerçekte ise
Türkiye’de deprem problemi yaşayacak bölge sayısı 15’e kadar çıkabiliyor. Dr.
Demirtaş, “Bölgede 1 yılda tamamlanabilecek bir proje hazırladık. Kırsal
Konutların Rehabilitasyonu projesi ile can kaybının sıfıra yaklaşık seviyeye
inmesi, 2.5 milyar dolar gibi ciddi bir rakamın da tasarruf edilmesi mümkün”
dedi.
Gün AB fonlarından yararlanma günüdür
Gün boyu süren ve 4 oturum halinde gerçekleştirilen Elazığ’da Deprem ve
Rehabilitasyon Sempozmuyunda, “Doğu Anadolu’nun Depremselliği” konulu bir tebliğ
sunan Prof. Naci Görür, bugün insanların sayfiye yeri olarak kullandıkları Hazar
Gölü’nün deprem sonucu oluştuğuna dikkat çekti. Prof. Dr. Görür, tehlikenin
azımsanmayacak boyutta olduğunu, Elazığ’ın 25 km uzağında yer alan fayın her an
için faaliyete geçme riskinin bulunduğunu belirtti. Şehrin değişik alt yapı
sorunları yanında afet ve risk yönetimi, kent bilgi sistemini oluşturma, deprem
güvenliği ve çevre gibi problemleri de olduğunu söyleyen Görür, “Hazar Gölü
bizzat Elazığlılar tarafından yok edilmektedir” dedi. Problemlerin sadece yerel
yöneticilere havale edilmeyeceğini, kilit noktanın “kaynak” meselesi olduğunu
söyleyen Prof. Görür, “Hepimiz okumuş adamlarız. Biz istersek Elazığ’ın bütün
problemlerini AB geçiş sürecinde sunulan çok büyük kaynak imkanlarıyla
çözebiliriz. Yeter ki bilimsel, güvenilir ve kabul edilebilir projelerle AB ve
Dünya Bankası fonlarına müracaat edebilelim. Gün AB fonlarından yararlanma
günüdür. Sivil toplum kuruluşları ve sorumlu bireyler Elazığ’a sahip çıkarak
destekte bulunabilir. AB’ye giriş sürecinde birçok finansal kaynaktan bu
çerçevede faydalanılabilir” diye konuştu.
Türkiye - Sevdican Güneş |