reklam

26 Mayıs 2005 Perşembe
Ana Sayfa > Haberler

'Kentsel döneklik'ten dönüldü

Başbakanlık'tan 1 Mart 2005'te TBMM'ye iletilen ''Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanun Tasarısı'' , komisyonlardaki görüşmelerde ''dönüşüme'' uğrayarak kısaca ''koruma ve yaşatma'' tasarısı oldu...

Mimarlar Odası'nın önerilerini de benimseyen milletvekilleri, tarihsel mirasın ''dönüşüm'' le değil ''sağlıklaştırma'' ile korunabileceğini kabul ettiler.

Bu konudaki ilk yazımızda da (24.3.2005) belirttiğimiz; ''kentsel dönüşümle yasadışılığın planla affedileceğini'' dikkate alan TBMM komisyonları, doğrudan ''tarihsel mirası kurtarmayı'' hedefleyen hükümler getirdiler.

Benzer şekilde, tarihi yapılar için ilk tasarıda kullanılan ''eskimiş'' tanımı yerine de yine Mimarlar Odası önerisini benimseyerek ''yıpranmış'' ı kullanmayı uygun gördüler. Tasarıdaki bu değişiklik, İçişleri Komisyonu 'nun 17.5.2005 tarihli raporunda özetle şöyle açıklandı: ''Tarih eskimiş sayılamaz; bu yerler tam tersine, prestij alanlarıdır. Amaç da eski yapıların yıpranmalarının giderilmesidir...''

İşte buna benzer değerlendirmelerle birlikte uygulamanın doğrudan ''kültür varlıkları'' nı içermesi önerisi de benimsenince, yeni tasarının adı ''Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun Tasarısı'' oldu...

Uygulama sadece 'sit'lerde...
Bu tasarının ilk düzenlemeden en önemli farkı, daha önce adı bile geçmeyen ''kentsel sit'' lerin, yasadaki uygulama alanlarını da artık doğrudan belirlemesi... Böylece ''kentsel yenileme'' adına sit alanları dışındaki kaçak yapılaşma bölgelerinde olası haksız rant düzenlemelerine karşı önlem alınırken, yıllardır ''yıpranmaya'' terk edilen yasal koruma alanlarına sahip çıkılmış oluyor...

Bir başka önemli değişiklik, bu yasaya bağlı uygulamalarda da ''mevcut koruma kurulları'' nın bilimsel denetim görevlerini sürdürmeleri... Tasarının ilk şeklinde ise ''özel koruma kurulları'' oluşturmak vardı ve bu yöntem Mimarlar Odası'nca da ''güdümlü kurullar yaratabileceği'' kaygısıyla eleştirilmişti... Şimdi ise Kültür ve Turizm Bakanlığı , bölge koruma kurullarını ''yaygınlaştırarak'' tasarının uygulanmasını da kolaylaştıracak...

Yine tasarıda düzeltilenler arasında ''alan sınırlaması'' da var. İlk düzenlemede, bu uygulama için en az ''10 bin m2'lik alan'' öngörülürken, yeni tasarıda ''sit alanı içinde kalmak'' yeterli...

Benzer şekilde önce sadece ''büyükşehir belediyeleri'' ile diğer ''il belediyeleri'' ne bu uygulama için yetki verilirken, son düzenlemede ise ''tüm ilçe belediyeleri'' ile ''il özel idareleri'' de kendilerine bağlı sit alanlarındaki koruma ve yaşatma projeleri için yasadan yararlanabilecekler...

Böylece, kentlerin dışında ''kırsal kesimlerdeki'' tarihsel yerleşimlerin de kurtarılması olanağı doğmuş oluyor.

Kaygılar ve çekinceler
Peki, tasarı bütünüyle mükemmel mi? Aksayan ya da şimdiden kaygı veren düzenlemeleri yok mu?

Ne yazık ki hâlâ var.
Örneğin, bu uygulamalar için, Koruma Yasası'nda da tanımlanan ve sayısız sit alanımızda hâlâ eksik olan ''koruma planları'' koşulu, tasarının son şekline de -ısrarlarımıza rağmen- alınmadı.

Oysa, bir sit alanının ''bütünü için'' koruma planı olmadan, herhangi bir kesimi için hazırlanacak ''kentsel yenileme projesi'' fayda yerine zarar verici ''çelişkiler'' yaratacaktır. Komisyondaki milletvekilleri bu bilimsel kuralı nedense ''inatla'' göz ardı ettiler.

Bir diğer sakınca ise ''uygulama alanlarının saptanması'' nda hâlâ çağa aykırı davranılması, ''katılımcı yöntemin'' dışlanması.

Kentin tarihsel bölgelerindeki kurtarma çalışmaları için, bu konuda bilimi gözetecek üniversiteler, kente sahip çıkan meslek odaları ve kültürel mirasa duyarlı sivil kuruluşlarla ''ortak karar alma'' önerimiz de itibar görmedi.

Tasarıya göre belediye meclisleri bu alanları saptayacak; ''Bakanlar Kurulu onayı'' ile sınırlar kesinleşmiş olacak... Peki, ya bu alanlar yanlış ya da ''özel beklentiler'' le belirlenirse? Yasanın sunacağı kamusal olanakların ''demokratik'' kararlarla sağlanmasına neden yanaşılmıyor?..

Ne var ki bu gibi kaygılarımıza rağmen, tarihsel dokuların ''yaşatılarak korunabilmeleri'' yönünde, özellikle ''çok hisseli mülkiyet'' ler, ''kamulaştırma'' zorlukları ve ''kaynak'' sağlanması gibi konularda yıllardır ''yasa eksikliği'' ni ileri süren çoğu belediyeler ve kimi valilikler için artık bu ''bahane'' ler de bir ölçüde kalkıyor...

Umarız TBMM Genel Kurulu'nda ''çekincelerimizi'' de giderecek önergeler kabul edilir. Böylece, geçmişimizi yok oluşa terk eden imar anlayışına artık ''dur'' diyecek niyetler için yeni bir yasal dayanak da sağlanmış olur...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci

 

Mayıs 2005 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
          01
02 03 04 05 06 07 08
09 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29
30 31          
diğer aylar için tıklayın

Platform

Arkitera Platform 2004 - 2005 toplantılarının dokuzuncusu
27 Mayıs 2005 tarihinde İstanbul Bilgi Üniversitesi Dolapderre Kampüsü BS1 no'lu Salon'da gerçekleşecek.

Yönetici: İhsan Bilgin
Davetli Tartışmacılar: 
Günkut Akın, Murat Güvenç, Mehmet Kütükçüoğlu, Han Tümertekin, Cem Yücel


Kale Grubu'nun  katkılarıyla

  

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz