'Kentsel döneklik'ten
dönüldü
Başbakanlık'tan 1 Mart 2005'te TBMM'ye
iletilen ''Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanun Tasarısı'' , komisyonlardaki
görüşmelerde ''dönüşüme'' uğrayarak kısaca ''koruma ve yaşatma'' tasarısı
oldu...
Mimarlar Odası'nın önerilerini de
benimseyen milletvekilleri, tarihsel mirasın ''dönüşüm'' le değil
''sağlıklaştırma'' ile korunabileceğini kabul ettiler.
Bu konudaki ilk yazımızda da
(24.3.2005) belirttiğimiz; ''kentsel dönüşümle yasadışılığın planla
affedileceğini'' dikkate alan TBMM komisyonları, doğrudan ''tarihsel mirası
kurtarmayı'' hedefleyen hükümler getirdiler.
Benzer şekilde, tarihi yapılar için ilk
tasarıda kullanılan ''eskimiş'' tanımı yerine de yine Mimarlar Odası önerisini
benimseyerek ''yıpranmış'' ı kullanmayı uygun gördüler. Tasarıdaki bu
değişiklik, İçişleri Komisyonu 'nun 17.5.2005 tarihli raporunda özetle şöyle
açıklandı: ''Tarih eskimiş sayılamaz; bu yerler tam tersine, prestij
alanlarıdır. Amaç da eski yapıların yıpranmalarının giderilmesidir...''
İşte buna benzer değerlendirmelerle
birlikte uygulamanın doğrudan ''kültür varlıkları'' nı içermesi önerisi de
benimsenince, yeni tasarının adı ''Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz
Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun
Tasarısı'' oldu...
Uygulama sadece 'sit'lerde...
Bu tasarının ilk düzenlemeden en önemli farkı, daha önce adı bile geçmeyen
''kentsel sit'' lerin, yasadaki uygulama alanlarını da artık doğrudan
belirlemesi... Böylece ''kentsel yenileme'' adına sit alanları dışındaki kaçak
yapılaşma bölgelerinde olası haksız rant düzenlemelerine karşı önlem alınırken,
yıllardır ''yıpranmaya'' terk edilen yasal koruma alanlarına sahip çıkılmış
oluyor...
Bir başka önemli değişiklik, bu yasaya
bağlı uygulamalarda da ''mevcut koruma kurulları'' nın bilimsel denetim
görevlerini sürdürmeleri... Tasarının ilk şeklinde ise ''özel koruma kurulları''
oluşturmak vardı ve bu yöntem Mimarlar Odası'nca da ''güdümlü kurullar
yaratabileceği'' kaygısıyla eleştirilmişti... Şimdi ise Kültür ve Turizm
Bakanlığı , bölge koruma kurullarını ''yaygınlaştırarak'' tasarının
uygulanmasını da kolaylaştıracak...
Yine tasarıda düzeltilenler arasında
''alan sınırlaması'' da var. İlk düzenlemede, bu uygulama için en az ''10 bin
m2'lik alan'' öngörülürken, yeni tasarıda ''sit alanı içinde kalmak'' yeterli...
Benzer şekilde önce sadece ''büyükşehir
belediyeleri'' ile diğer ''il belediyeleri'' ne bu uygulama için yetki
verilirken, son düzenlemede ise ''tüm ilçe belediyeleri'' ile ''il özel
idareleri'' de kendilerine bağlı sit alanlarındaki koruma ve yaşatma projeleri
için yasadan yararlanabilecekler...
Böylece, kentlerin dışında ''kırsal
kesimlerdeki'' tarihsel yerleşimlerin de kurtarılması olanağı doğmuş oluyor.
Kaygılar ve çekinceler
Peki, tasarı bütünüyle mükemmel mi? Aksayan ya da şimdiden kaygı veren
düzenlemeleri yok mu?
Ne yazık ki hâlâ var.
Örneğin, bu uygulamalar için, Koruma Yasası'nda da tanımlanan ve sayısız sit
alanımızda hâlâ eksik olan ''koruma planları'' koşulu, tasarının son şekline de
-ısrarlarımıza rağmen- alınmadı.
Oysa, bir sit alanının ''bütünü için''
koruma planı olmadan, herhangi bir kesimi için hazırlanacak ''kentsel yenileme
projesi'' fayda yerine zarar verici ''çelişkiler'' yaratacaktır. Komisyondaki
milletvekilleri bu bilimsel kuralı nedense ''inatla'' göz ardı ettiler.
Bir diğer sakınca ise ''uygulama
alanlarının saptanması'' nda hâlâ çağa aykırı davranılması, ''katılımcı
yöntemin'' dışlanması.
Kentin tarihsel bölgelerindeki kurtarma
çalışmaları için, bu konuda bilimi gözetecek üniversiteler, kente sahip çıkan
meslek odaları ve kültürel mirasa duyarlı sivil kuruluşlarla ''ortak karar
alma'' önerimiz de itibar görmedi.
Tasarıya göre belediye meclisleri bu
alanları saptayacak; ''Bakanlar Kurulu onayı'' ile sınırlar kesinleşmiş
olacak... Peki, ya bu alanlar yanlış ya da ''özel beklentiler'' le belirlenirse?
Yasanın sunacağı kamusal olanakların ''demokratik'' kararlarla sağlanmasına
neden yanaşılmıyor?..
Ne var ki bu gibi kaygılarımıza rağmen,
tarihsel dokuların ''yaşatılarak korunabilmeleri'' yönünde, özellikle ''çok
hisseli mülkiyet'' ler, ''kamulaştırma'' zorlukları ve ''kaynak'' sağlanması
gibi konularda yıllardır ''yasa eksikliği'' ni ileri süren çoğu belediyeler ve
kimi valilikler için artık bu ''bahane'' ler de bir ölçüde kalkıyor...
Umarız TBMM Genel Kurulu'nda
''çekincelerimizi'' de giderecek önergeler kabul edilir. Böylece, geçmişimizi
yok oluşa terk eden imar anlayışına artık ''dur'' diyecek niyetler için yeni bir
yasal dayanak da sağlanmış olur...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci |