reklam

30 Mayıs 2005 Pazartesi
Ana Sayfa > Haberler

İstanbul

Son yıllarda eskisinden daha fazla gündeme gelmekle birlikte İstanbul hala dünyada hak ettiği ilgiyi görmüyor.

Paris, Londra, Viyana, Roma, Prag, Madrid gibi kentlerle boy ölçüşemiyor.

Bu kentlere her yıl milyonlarca insan geliyor, orada yerleşenler bir yana, yalnızca bu kentleri görmeye, gezmeye gelenlerin, kültürel faaliyetlere katılanların, alışveriş yapanların sayısı her geçen yıl artıyor.

Bu kentler, turistlerden inanılmayacak gelir elde ediyor, bu gelirle yine onların ilgisini çeken kültürel varlıklarını geliştiriyor, sanat etkinliklerini destekliyor, yapılarını, sokaklarını, binalarını yeniliyor, ellerindeki değeri korumak için çaba harcıyor.

Doğrusu biz elimizdeki değerleri korumak bir yana mahvetmek için elimizden geleni yapıyoruz. Bir belediye başkanından ötekine koskoca kentin estetiği bile değişiyor. İrili ufaklı belediyelerin kafalarına göre yaptıklarıyla kentin bütün görüntüsü farklılaşıyor. Bir yanda güya merkezden uygulanan 'çivi çakma yasakları'yla eski doku korunmaya çalışılıyor. Öte yanda o korunan yerlerin burnunun dibine bırakın çiviyi koca koca çirkin binalar, mahalleler konduruluyor.

Artık yıllardan beri çeşitli belediye başkanlarının, yardımcılarının, fen işleri görevlilerinin, meclis üyelerinin bu kentin bitmek bilmez yağmasından pay alması haberleri o kadar kanıksandı ki, ilgi bile görmüyor.

Arazi paylaşımından kaldırımcılara, irili ufaklı müteahhitlerden otoparkçılara kadar kentin her yerinde oluşan çetelerin bu yağmayı düzenleyip aslan payını alması da artık haber niteliği taşımıyor.

Dünya mirasının birer parçası olan, bulunmaz değerdeki tarihi eserlerin perişan halleri, en kıymetli parçaların oradan buradan bir gecede yok olması, yanması, çalınması, güya özenle korunan birçok yerin başına 'beklenmedik kazalar'ın gelivermesi filan da yıllardan beri çok alıştığımız olaylar arasında...

Bana çok kızıyorlar ama ben İstanbul gibi, Bodrum, Çeşme, Side gibi dünya mirasının parçası olan, Türkiye için sonsuza kadar gelir kaynağı oluşturan yerlerin seçimle işbaşına gelen insanlar tarafından yönetilmesini doğru bulmuyorum. Bu yerlerin çoğu zaman üstlendikleri işle ilgisi bile olmayan insanların insafına terk edilmesine bir anlam veremiyorum.

Buraların planlamasının, yeniden yapılandırılmasının çok daha yetkin, uzman insanlardan oluşacak kurullarca tasarlanmasını hatta birçok projenin uluslararası yarışmalarla oluşturulması gerektiğine inanıyorum. Türkiye'de bütün bunları yapabilecek akademik birikim de var sanatsal birikim de...

Özel bir şirket, bahçelerinden yapay göllerine kadar bir mahalle inşa edebiliyor, son derece gelişmiş teknikler kullanarak siteler, gökdelenler yapabiliyor. Ama bu bilgiyi, bu beceriyi kentlerin

düzenlenmesine yansıtamıyoruz. Konu yalnızca para değil çünkü dünyanın parası dökülerek yapıldığını bildiğimiz öyle çirkinlikler, öyle beceriksizlikler var ki üç kuruşla çok daha iyisi yapılır.

Sırf çalma çırpmayı engelleyebilsek o parayla İstanbul baştan aşağı yenilenir.

En basitinden, Türkiye'de yaptığı heykeli koyacak yer bulamayan heykelciler dururken en güzel yerlere birbirinden berbat heykellerin dikilmesini anlamakta güçlük çekmez misiniz?

İstanbul gerçekten de dünyanın en çok ziyaret edilen kentlerinden biri ve Türkiye'nin çehresini değiştirmenin anahtarı olabilir.
Akşam - Kürşat Başar

 

Mayıs 2005 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
          01
02 03 04 05 06 07 08
09 10 11 12 13 14 15
16 17 18 19 20 21 22
23 24 25 26 27 28 29
30 31          
diğer aylar için tıklayın

Ağaçları ormana dönüştürmek, denizleri temizlemek... Doğal çevremiz ile ilgili görüşlerimiz Çevre forumunda...

Arkitera.com/forum

  

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz