Haydarpaşa'da
'Muhafazakâr' ve 'Demokrat' Proje!..
Yöneticilerimiz ''muhafazakâr demokrat'' olmakla övündüklerine göre, bunu
sadece ''türban'' da değil, her konuda gözetmeleri gerekmez mi?
Ankara kaynaklı ''Haydarpaşa Projesi'' ni duyduğumdan beri bunu düşünüyorum.
Nasıl oluyor da İstanbul'un en değerli tarihsel peyzajlarından birini
''muhafaza'' etmek yerine ortadan kaldıran bir proje ''muhafazakârlar'' ın ürünü
olabiliyor?
Ve nasıl oluyor da kentin demokratik karar organlarından bile ''gizlenerek''
hazırlanan böylesine dev bir proje ''demokrat'' ların siyasal himayesinde
geliştiriliyor?
'Rant ötesi' bir durum
Soruya hemen ''rant için'' denileceğinden eminim. Ancak bu denli büyük bir
çelişkinin sadece çıkar uğruna olamayacağına, daha da temelde, ''düşünce'' de
ciddi tıkanıklıkların varlığına inanıyorum..
Çünkü, örneğin yine İstanbul'un ''tarikatçı semti'' olarak ün yapan
Çarşamba'daki Osmanlı evlerini yıkarak yerlerine yeşil boyalı apartmanları
dikenler de ''muhafazakâr'' değiller mi?
Bu kişiler, hiç değilse geri kalan eski evleri kurtarmak için bölgeyi SİT
ilan eden Koruma Kurulu'nu da şalvarlı, kaftanlı giysileriyle basıp tehditler
savurmuşlardı... Bir yandan Osmanlı giysilerine bürünecek kadar ''muhafazakâr''
olunurken öbür yandan aynı dönemin kültürel mirasını yıkmak için böylesine
''militan'' kesilmenin, rantın ötesinde sosyolojik bir açıklaması da olmalı...
Benzer şekilde, Dolmabahçe Sarayı'nın sırtına Swiss Otel'i, Yıldız Sarayı'nın
tarihi bahçesi olan parka Conrad'ı diktirenler; hatta Taşkışla'nın önüne de
Gökkafes'i kurduranlar da siyasi yelpazenin ''demokrat'' ları değiller miydi?
Üstelik bunların imar izinlerini de ''12 Eylül dönemi'' ne ait bir yasa ile
''belediye meclislerini devre dışı bırakarak'' vermişlerdi...
Şimdi de Haydarpaşa Projesi'nin ''7 Gökdelenli'' canlandırmasına baktığımda,
ister istemez aklıma o, koruma kurulunu basan sakallı, tespihli
muhafazakârlarla, İstanbul'un siluetini bir ''dikta yasası'' yla delik deşik
eden demokratlar geliyor...
Tarihin yarattığı peyzaj...
Haydarpaşa-Harem arasının Marmara'dan görünümü ve Tarihi Yarımada'nınki
birbirlerini tamamlarlar. Kentin geçmişinden gelen ''Avrupa ile Asya'' nın
buluşmasını yansıtırlar...
Doğudan batıya doğru Haydarpaşa Gar Binası, Haydarpaşa Lisesi (şimdi Marmara
Üniversitesi), Selimiye Kışlası ve Camisi, devamında Salacak sırtlarındaki
konaklar ve eski İstanbul dokusu ile bu peyzajın denizde Kızkulesi ile en zarif
şekilde noktalanışı...
Tarihin yarattığı bu eşsiz kültür ve uygarlık gösterisini ''perdeleyecek''
bir proje hangi düşünceyle üretilebilir, hatta nasıl ''akla'' gelebilir?
Geçen yılın sonlarında TBMM'den geçen ve ne İstanbul'un imarıyla, ne de
şehircilikle ilgisi olmayan bir yasaya ''özel madde'' eklenerek bu alanda
belediye meclislerini de ''atlatıp'' -sadece- merkezi kararla; böylesi bir
projeye olanak sağlamak ise Park Otelleri yaratan 12 Eylül anlayışının hâlâ
sürdüğünü kanıtlıyor...
Doğrusu, Haydarpaşa'da böyle bir projenin gerçekleşebileceğini ben
sanmıyorum. Artık Türkiye kamuoyu ve İstanbul halkı kentsel değerlere karşı o
kadar da ''duyarsız'' ve ''ilgisiz'' değil. Proje onaylansa bile, hukuk gereğini
yapacaktır..
Beni düşündüren, şu ''muhafazakâr demokratlığın'' ne menem bir şey olduğu...
Çünkü yarın kim bilir bunun gibi daha kaç tane ''muhafazakâr ve demokrat proje''
lerle karşılaşacağız...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci |