reklam

Yazılar
Platform 2003 > Küreselleşme ve Mimarlık > Yazılar

Tarih: 18 Aralık 2003
Yer: Arkitera Forum

Erken Küreselleşme ve Mimarlık
Umut İnan, İstanbul Serbest Mimarlar Derneği Başkanı

Gelişmiş ülkelerde mimarlık-mühendislik hizmetleri' nin tümüne yakını, ister işverene karşı (kamu yada özel), ister onun adına yükümlenilsin, geleneksel olarak bağımsız ve sorumlu uzman şirketler yada sorumlu serbest meslek uygulayıcıları eli ile üretilir. Bu uygulama ve onun hukuku, bir yandan hizmet standartlarının ve niteliklerinin gelişmesini, diğer yandan da yeterü hizmet sermayesi, deneyim ve bilgi birikiminin oluşmasını ve onun tekrar hizmete sunumunu sağlayan modeldir. Bilgi, deneyim, beceri, yetenek ve başarı hizmet üstlenmenin esas ölçütüdür. Bu ülkelerde hizmet sektörleri kurumsallaşmış, çalışanlarının sağlıklı istihdamı ve sunulan hizmetler arasında seçim yapmak olanağı sağlanmıştır.

Her türlü meslek kesitinin yokluğunda kurulan Cumhuriyet' in yetişen her teknik elemanı kadrosuna alması başlangıçta zorunlu idi. Onlarla yeterli hizmet üreten başarılı birimler oluşturuldu. Bu kurguyu zamanla oluşan, yeni kurum ve kuruluşlar da benimsediler. Sonuçta, bugüne kadar kurulan her kurum yada kuruluş, ilk iş olarak kendisine bir inşaat müdürlüğü kurdu. Daha sonra bu bürolar kendilerine yeni alanlar yarattılar, kadrolarını büyüttüler.

Dinazorlaşan bu yanlış sistem 1960'lı yıllardan başlayarak giderek bozuldu. Gerek personelin, gerekse ürettikleri hizmetin niteliği, etkinliği, devletin diğer tüm organlarındaki gibi, hatta onlardan daha önce düştü, sistem kirlendi.

Bu gelişimin iki ayağı vardır:
Birincisi; mesleğin sorumsuz teknik bürokrasi eli ile, kendi evrensel modelleri dışında uygulanmaya çalışılmasıdır.Bu başlangıçta zorunluluktan, sonra bilgisizlikten, daha sonra ise kazanılmış statü, yarar ve iş yerlerini korumak için sürdürüldü.
İkincisi ise; siyasetin, kendine ekonomik, siyasal destek verecek güçlü sermayeyi ve yandaşını inşaat sektörü üzerinden, daha sonra da rant dağıtımından kolayca, iz bırakmadan oluşturabileceğini keşfetmesidir. Bunu sağlamak üzere kamu görevlerindeki işbirliğine direnen nitelikli kadrolar tasfiye edildi. Beraberinde kleptokrasi, inşaat sektöründeki niteliksizlik, hizmetlerdeki kirlenme geldi.

Gelişimin her iki ayağı da doğaları gereği meslek hukukunun oluşmasını, mesleklerin gelişmiş ülkelerdeki gibi kurumsallaşmasını, evrensel modellere ve ulusal gereklere uygun uygulanmasını istemediler, önlediler. Bu bozulma sürecinin başında 3-4 birı civarındaki olan mimar sayısalımız, sürecin sonunda otuz beş bine dayandı ve hala teknik bürokrasi, Mimarlık ve Mühendislik hizmetlerini bu düzende yürütmeye, mevcut konumunu korumaya çalışıyor. Kleptokrasi kendini savunuyor.

Bu gün parsel bazında serbest mesleki hizmet sunan geniş meslektaş sayısalımızın dışında, deneyim gerektiren karmaşık hizmet görevlerini üstlenebilen, ülkemiz için yeterli olmasa da az sayılamayacak sayıda nitelikli hizmet şirketleri, serbest bürolarımız, çok sayıda genç ve yetenekli tasarımcılarımız var. Ama bunlar düzenli ye sağlıklı iş edinme koşullarına sahip olamadıkları için organize kadrolara sahip güçlü hizmet kuruluşları haline gelemediler, dışarıdaki gibi kendi sektör kurumsallaşmalarını henüz sağlayamadılar.

1990'1ı yıllar, tek kutuplu dünya. AB ve liberilazasyon, değişim rüzgarları. Ülkemizin de bu rüzgarları arkasına alacağı, değişimi yakalayacağı, dünyanın bu güne kadar görmediği refah düzeyinden ve özgürlüklerden pay alacağı umutları ve girişimleri, mevcut statükoyu korumayı amaçlayan Devlet kadrolarının direnişi ile boşa çıktı. Dipteki ulusların ulusal gelirlerini üçe dörde katladığı bu süreçte biz yoksulluğu oynuyoruz.
Bu ortamda tüm yapıyı sarsan ve Mimarlık-Mühendislik Hizmetleri Sektörünü istese de istemese de yeni koşullara taşıyacak üç gelişme oldu :

Birisi deprem felaketidir; bu felaket ulusumuzu; kendi kurumları eli ile nasıl soyulduğunun, birikimlerinin nasıl heder edildiğinin, artık besleyemeyeceği bir bürokrasiyi nasıl bir ur gibi vücudunda taşıdığının bilincine vardırdı. Manşette olan kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler eli ile yapılan, yaptırılan, yönlendirilen, denetlenen, onaylanan teknik hizmetlerdir. önüne bakanlar meslek kurumlarıdır.
İkincisi; AB yönündeki yeni ufuk ve AB 'direktiflerine Uyum Süreci' dir. 2000 yılından beri artık yasalarımızda bunlara uyum zorunluluğu aranıyor.
Üçüncüsü ise ; tam yukandaki iki konu uyutulma sürecine sokulurken ekonomik olarak yıkılışımız, İMF, DB ve DTÖ önünde diz çöküşümüzdür. Rahmetli İnönü' nün Lord Curzon' a verdiği yanıtı bilen onurlu, gururlu Kemalist kuşağın bugün yüzü kıpkırmızı, ulusal onuru kırık. Çoğumuz ise bu arada neler yitirdiğimizin henüz tam farkında bile değiliz. Böylece küreselleşme artık bir olgu olarak yaşamımıza girdi. Şimdi biz ona hükmetmeyi beceremezsek, o bize hükmedecek. Devlet ihale Kanunu 2003 yılında yürürlüğe giriyor ve sektörümüzün buna hazırlanması için süre yok gibi.

Klaus Schwab Davos' ta; "Büyük balığın küçük balığı yuttuğu dünyadan, hızlı balığın yavaş balığı yuttuğu dünyaya geçtik" demişti. Kanımca yutulmamak, yeniden ayağa kalkabilmek için iki koşulumuz var: gerçekçi olmak ve hızlı davranmak.

Öyle olabilirsek bu kara tabloyu, aydınlık yarm için bir olanağa dönüştürebiliriz diye düşünüyorum. Bizi çağdaşlıktan alıkoyan kabuklarımızı kırmamız, 21. yy'ın küresel değerlerine bizim de sahip olabilmemiz için bu bir şans olabilir. Ama bunun gerçekleşebilmesi için topluluğumuzun her kesimiyle, konuyu ve yeni koşulları öğrenmemiz, eski saplantılardan sıyrılmamız, birbirlerimizden öğrenecek şeylerin olduğu bilincinde olarak işbirliği yapmamız gerekiyor.

Eğer bu seferde bir şey yapmaz, yine yalnızca yapıyor görünürsek;
2003'de başlayarak uluslararası hizmet ve sermayesi, uluslararası ticaret hukukunun güvencesi.uluslararası kredi kuruluşlarının ve yabancı inşaat malzemeleri endüstrisinin desteği altında piyasamıza girecek. Ticari nitelik taşıyabilen bütün kamu hizmetlerimizi onlara sunmak zorundayız.

Sektörümüz bu haliyle aranacak standartları tutturamaz, onlarla rekabet edemez. Daha yeni Kanada Büyükelçilik Binası işinde olduğu gibi, önce bürolanmız yabancı fırmalara referans dosyası sunmak için sıraya girecekler. İlk başlarda taşeronları olacağız. Sonra o da kalkacak, çünkü zaten gereksizdir. Şantiyelerimiz günlük işlerini doğrudan bilgisayarlarına dışarıdan talimat olarak alacaklar. Mimarlık-Mühendislik şirketlerimizin isim listeleri Bağdat Caddesi tabelalarma dönüşecek. (SOM-Türk Ltd.Şti., Arup-Türk A.Ş.) Sonra güçlü kredi kuruluşları, hazır bina endüstrileri yeni toplu yerleşimler, alt yapılı alanlar üzerinden rant konusuna el koyacak.

Köşe yazarlarımız, politikacılarımız yine "otomobil yapmayı da böyle öğrendik" diyecekler.Ama iş sonunda Toyota'daki gibi olacak ve o zaman konunun kendisini niçin ilgilendirdiğini anlayamayan parsel bazında hizmet veren serbest meslek erbabımız işsizliğinin nedenini pek geç anlamaya başlayacak.

İnşaat endüstrimiz kendi ülkemizde taşeron olacak, yapı malzemesi üreticilerimiz ithalatçı fırmalara dönüşecek. Kültürümüzü, kimliğimizi yitireceğiz. Kleptokrasimiz tereddütsüz yeni işvereninin hizmetine girecek. Bir ayağı dış ülkelerde, verdiği işlerin takibinde yeni tip bürokratlarımız olacak. Halkımız daha çok, daha da çok vergi ödeyecek. Ve olasılıkla başbakanımız hala hem ayakta durabilecek ve hem de konuşabilecek. Bizler de Meslek Odalarımızın 30-40 kişilik "genel kurullarmda nostaljik konuşmalar; çetin tartışmalarla böyle yarını kurtarmaya devam edeceğiz.

"Uygun yazılımınız ve iletişim sisteminiz olmadan küreselleşmeye bağlanırsanız, göz açıp kapayıncaya kadar ekonominizi çökertir. Uygun çevresel regülatörleriniz olmadan küreselleşmeye bağlanırsanız, ne olduğunuzu anlamadan ormanlarınız betona dönüşür. Koruyucu filtreleriniz olmadan sınırlarmızı küreselleşmenin kültürel saldırısına açarsanız, bir gece kendinizi Hintli, israilli, Mısırlı Çinli yada Brezilyalı sanarak yatağınıza yatar, ertesi sabah uyandığınızda bütün çocuklarınızın Spice Girls'e benzediğini görürsünüz" diyor Friedmann. Haklıdır;
- Uygun yazılımımız yoktu; küreselleşmeye bağlanmaya kalktık, ekonomimiz çöktü.
- Uygun çevresel regülatörlerimiz yoktu, kıyılarımız, kentlerimiz betona dönüştü.
- Uygun filtrelerimiz yoktu; böyle giderse mimarlığımızın geri kalanı da SpiceGirls'e dönecek yakında.

Uygun yazılım, uygun regülatörler ve uygun filtreler. Bunları tez elden edinmeliyiz.
Doksanlı yılların ortalarından bu yana dünya temel sorun olarak "Erken Küreselleşme" yi tartışıyor. Elektronik dolaşımdaki sermayeden yararlanmadan ve süper piyasalara bağlanmadan ilerlenemeyeceği, ama zayıf yanlarını koruyacak önlemlere, donanımlara sahip olmayanların ayakta kalamayacağı artık anlaşıldı. Serbest ticarete açılmanın kolay, ama adil ve uygulanabilir yasalarla ticaret kurallarına, vahşi kapitalizmden insanları koruyacak yargı organlarına sahip olmanın zor olduğunu; borsaların açılmasının kolay ama haksız kazancı, Devlet' teki yolsuzlukları, hortumcuları, ortaya çıkartacak, işbirlikçi olmayan özgür bir basına sahip olmanın zor olduğunu ulus olarak gördük, öğrendik.
Bu nedenle getireceği tehlikelerin bilincinde olarak Erken Küreselleşme' ye karşı gereken önlemleri daha da gerekmeden almak zorundayız..

Meslekte uygun yazılım her şeyden önce dışarıdan gelecek hizmetin almaya talip olduğu işi yapacak, onunla rekabet edecek, onu denetleyecek nitelikteki, güçteki hizmete ve koşullara sahip olmamızı içerecektir. Bunun için sektörde çalışan firmalarımızın, bürolarımızın hizmet standartlarını uluslararası nonmlara yükseltecek, kapasitelerini, donanımlarını ve organizasyonlarını yükseltecek düzenlemelere gereksinmemiz var. Kesin zorunlu olanlar dışındaki tüm hizmetleri aşamalı olarak teknik bürokrasiden alıp, sorumlu serbest hizmet
sektörümüz eli ile üreterek bu sektöre düzenli iş akışıni sağlamamız ve onu oluşturmamız gerekiyor. Sektörün istihdam yaratacak, nitelik ve kapasite arttıracak, deneyim biriktirecek, uzmanlaşacak şekilde gelişmesi sağlanmalıdır.

Rekabette eksikliklerimizi dengeleyecek en önemli gücümüz tasarım becerimizdir. Belirli bir eşik üzerindeki tüm hizmetlerin ihalesinde bu nedenle tasarım bir iş alma ölçütü olarak kullanılmalı, kamu yatırımlarında üstlenici artık kesinlikle tasarım yarışmaları ile saptamalıyız. Bu nedenle yarışmalar kurumuna düzenli, güvenli ve hızlı çalışan bir kimlik kazandırmamız gerekiyor. Bir yandan mesleğin uygulayıcısı serbest kuruluşlar, şirketler ve büröları, diğer yanda zorunlu kamu hizmeti üreticilerini gelişmiş ülkelerdeki modellere uygun sektörler olarak, yasal ve kurumsal açıdan yeniden yapılandırmamız ve onların yasal düzlemde kendileri tarafından temsil edilmelerini, sektörlerini ilgilendiren düzenlemelerde kesinlikle taraf olarak alınmalarını sağlamamız gerekiyor..

Meslek Hukukunu oluşturmamız, Meslek Kurumunu yapılandırmamız, Sorumlu Hizmet'i, Meslek Sigortası'nı getirmemiz gerekiyor. İnşaat sektörünü kleptokrasi kıskacından arındırmak üzere ihale yasasındaki bırakılan delikleri kapatmalıyız. Sektörü kirlenmenin, rant dağıtımının, siyasetin hizmetine sokabilecek kanallan kapayan, denetleyen mekanizmalar geliştirilmek, regülatörlerimizi kurmak zorundayız.

Mimarlık ve Mühendislik Hizmetleri Sektörü ile, Ulusal İnşaat Endüstrimiz, İnşaat Malzemesi Endüstrimiz gibi ilgili sektörler arasında ortak üst platformlar oluşturmalı, tasarım gücümüzü onların hizmetine seferber etmeliyiz. Meslek çalışanlarının oluşan yeni düzende yer almalarını, girişimde bulunabilmelerini ve kalıcı istihdamlarını sağlayacak meslek içi uzmanlık eğitimine ağırlık vermeliyiz. Referans kurumunu oluşturmalıyız. Bilgi, yetenek ve becerinin emekle birlikte başarıya götürdüğü, teşvik gördüğü ve kolayca iş üstlenmenin kapısını araladığı ve girişime dönüştüğü mesleki platformlar geliştirmeliyiz.

Yapılacak yeni düzenlemeleri, önce kendi hizmet piyasamızı savunacak, sonra dışa açılacak şekilde programlamalıyız. Böylesi temelden bir değişim, dönüşüm nasıl sağlanacak ? Üstelik yakın tarihteki başarısızlıklarımızdan sonra. Var olan statükocu direnci, bir yeniden
yapılanma coşkusuna nasıl dönüştürebiliriz ? Bunu biz kendimiz mi yapacağız, yoksa yine dışımızdan birileri, siyasilerimiz, ya da başka erkler mi ? Yanıtı gerçekten bilmiyorum, ama onun gerçekleşeceğine inanıyorum. Bence geleceğimiz için onu biz kendimiz yapmalıyız. Bu kolay olmayacak. Hem içimizden hem dışımızdan çıkacak zorluklarla karşılaşacağız. Bir örneği sunmak istiyorum;

Geçen yıl sonunda Devlet ihale Kanunu tasarısı üzerinde Mimarlar Odası'nda yapılan bir komisyon çalışmasında bir rapor hazırladık. Burada taslakta değişmesi gerektiğini düşündüğümüz önemli noktaları belirttik. Bunların arasında şunlar vardı:
-Yabancı firmaların katılımı için karşılıklılık koşulunun getirilmesi,
-Kurumların işleri kanun kapsamı dışına kaçırabilecekleri deliklerin tıkanması,
-Kamu görevlilerinin idari yönetimleri altında yapılan, ama bizzat yapmadıkları mesleki hizmetleri kendi deneyimleri gibi gösterememeleri,
-İdarelerin, kendi kanılarına dayanarak dilediklerini ihale dışında tutamamaları,
-Bir eşikten sonra tüm mesleki hizmet alımlarının tasarım yarışmalarıyla yapılması.
Sonradan Mimarlar Odası Gn.M. i TMMOB'ye nasıl bir rapor sundu bilmiyorum, ama TMMOB' nin sunduğu raporu inceledim. Karşılıklılık konusu dışındaki önerilerimizin hepsi rapordan çıkartılmıştı. Kendi kendime şunu sordum ; "Nasıl bir bakış açısı bunları istemez?"
Kanımca "savaşımların artık küreselleşme ve onun karşıtları arasında geçeceği görüşü" ülkemiz bağlamında eksik kalıyor. Anlaşılıyor ki bizdeki savaşım daha bir süre, küreselleşmeyi kendisine karşı kullanmak üzere yazılımlannı geliştirmek isteyen Erken Küreselleşme karşıtı Değişimciler ile, sorunu yalnızca küreselleşmenin yandaşı yada karşıtı düzeyine indirgemek isteyen "statükocular" arasında geçecek.

"Küreselleşme tek bir pazar yeri yarattığı için ve bu pazar aynı anda dünyanın her yerinde aynı işi yapmayı veya aynı ürünü satmayı ödüllendiren olağanüstü ölçek ekonomileri sağladığı için tüketim, aynı anda bütün dünyayı birbirine benzetebilir. Kültürel bir homojenleşme ve çevresel bir tahrip unsuru olarak küreselleşme, bu kadar hızlı yayıldığı için de, insani ve biyolojik evrimin milyonlarca yılda ortaya çıkardığı ekolojik ve kültürel çeşitliliğin sadece birkaç on yıl içinde yeryüzünden silinmesi gibi bir gerçek tehlike söz konusu."
"Beni korkutan şey Malezya ve Tayland' m, Hindistan ve İsrail' in, Katar ve Endonezya' nın da bir gün o eski köşe fırınlarını, geçmişe ait görüntüleri, kokuları, renkleri, küçük dükkanları, mimariyi ve manzarayı canlandırmak isteyecekleri bir gelişim noktasına ulaşmaları. Kendi özgün kültürleri, kendi zeytin ağaçları buralarda dikilmiş, buralarda büyümüştü.

Ama o gün geldiğinde, bunların geri gelmemek üzere silindiğini keşfedebilirler; tarih boyunca hep olduğu gibi, eski kültürterinin yenilenmiş/değişmiş bir biçimi tarafından değil, toplumların tepesine inen steril bir küresel kültür tarafından".
Diyor Friedmann ve Tzvi Marx'ın
'Tıpta, kanser virüsünün bir hücreye girme yollarından birinin şekil değiştirmek olduğu söylenir. Böylece hücre onun orada olduğunu anlamaz ve onu kendisinin organik bir parçası olduğunu sanır. Virüs sonunda hücre çekirdeğine yerleştiğinde ise artık iş çoktan geçmiş olur ve kanser birden bire bütün hücreyi sarar." sözüne gönderme yaparak;
"Bu gerçekleştiğinde ve insanlar kültürel kimliklerini yitirmeye başladığında, sonunda kendi ülkelerinde asimülasyona uğrarlar. Kendi ülkeleri, başkalarının ve başka kültürlerin gelip geçtiği bir yere dönüşür". diyor. Buna izin vermeyeceğiz.

En önce özel bölgelerimizi, doğal, tarihi ve kültürel mirasımızı sinsi homojenleştirici gelişimlerden korumak için imar yasalarımızı, koruma yasalarımızı, bunların uygulayıcı kurumlarını güçlendirecek, koruma bilincini halkımıza kazandırmak üzere yapılan çalışmalarımızı arttırarak sürdüreceğiz.

Kendi topraklarımızda yabancı kültürlere asimile olmayacağız. Onun için hem bu kültür toprağını, hem de bu toprakta yeşerecek sürdürülebilir mimarimizin yaratıcı gücü olan özgür düşünce ve özgür tasarımımızı her türlü iç ve dış baskılara karşı özenle koruyacağız.

Avrupa Mimarlar Konseyi Bildirgesi' nin bir bölümünde şöyle deniyor;
"Avrupa' nın kent geleneği tarihin ve kıtamızın iki bin yıllık tarihini kapsar ve tüm diğerlerinden farklıdır. Yangın, sağlık ve estetik nedenlerle yapıları kontrol eder. Yapıların cephe tasarımları en az 700 yıldır denetlenmektedir. Bu gelenek; amaçlarla araçları dengeleyerek, yerel iklime, geleneğe ve kültürel içeriğe uygun çözümler getirerek ve ortaya doğru bir görsel sentez çıkartarak kültürel süreklilik sağlar."
700 yıllık özenle denetlenen cepheleriyle oluşan bir mimarlık mirası. Biz gelecek kuşağa kendimizden ne bırakıyoruz ? Mimarlıkla ilgisi olmayan kat mülkiyetli beton kentler, yozlaşan, yok edilen kıyılar, çevreler. Onlar ne olacak ?

Avrupalı meslektaşlarımız ülkelerinde bina yapımının sınırlanmasını tartışıyorlar. Bizim ise durumumuz farklı.Toplumumuzun daha iyi, daha sağlıklı, daha güzel yaşam koşullarını sağlayan yapılara olacak taleplerinin önüne geçilmesi ve vatandaşlarımızın bu yoz yapılarla mutlu kalacağını var saymak olasımı ? Bir depremde onlarla gömüleceklerini unutmaları olasımı ? Hayır.

O halde enformasyonun uygulayacağı programlarla çok yakın bir gelecekte
doğurtulabilecek olağanüstü boyutlu bir toplumsal talebe hazırlıklı olmalıyız. Bu talebi
yaratacak olan enformasyonu, arza yanıt verecek küresel sermaye yönlendirecek. Kanımca yakın geleceğimizin asıl sorunu budur. Avrupalı meslektaşlarımızın kaleme aldıkları, özlemlerimizi içeren metin, bir yandan da insanın içine sızı veriyor;

"Hollanda Hükümeti Mimarlık Politikası". Var mı böyle bir şey ?
'Türk Hükümeti Mimarltk Politikası", duysanız kulaklarınıza inanabilir misiniz ?
Bizim böyle hükümetlerimizin daha uzun süre olamayacağını hepimiz biliyoruz. Onun için Küreselleşen dünyada geride bıraktığımız dev boyutlu sorunları bizim gibi genç mimarlarımız da kendileri çözmek zorundalar. Bizim onlara yapabileceğimiz en büyük yardım; küresel rekabete karşı koyup onu kullanabilecek, evrensel modellere ve ulusal gereklerimize uygun, Meslek Hukuku ve onun kurumlarına sahip, düzeyli bir Mimarlık Ortamı'nı hazırlamaktır..
Bunu yapmalıyız.

Küreselleşme ve Mimarlık

Platform 2003

Platform 2002

Küreselleşme ve Mimarlık

Forum

Yazılar

Fotoğraflar

Linkler

Toplantı Kayıtları

Video Görüntüleri

Toplantı Salonu

Katılımcılar

Süha Özkan

Cengiz Bektaş

Mehmet Konuralp

Ömer Madra

Murat Tabanlıoğlu

 

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz