reklam

Meslek Yasaları
Platform 2002 > Platform 2003 > Yazılar

Tarih: 04 Mart 2003
Yer: Arkitera Forum

Gelişmiş ülkelerdeki mesleklere ve onların uygulanmalarına ilişkin yasal düzenlemeler üzerinde 1990 yılından itibaren yapılan incelemeler, ülkemizdeki uygulamalarımızın temelden gözden geçirilmesi gerektiğini ortaya koydu. Bu durumun göçerlikten ve mesleksizlikten devraldığımız farklı değer yargılarımızdan kaynaklandığı görüldü.

Gelişmiş toplumlarla aramızdaki bu fark, her şeyden önce konuya ilişkin kullandığımız aynı sözcüklerin kafalarımızda oluşturduğu ayrı kavramlardan başlıyor.
- Örneğin bir "Meslek" (mimarlık, mühendislik, doktorluk gibi) sözcüğünden onlar; "yasası ile belirlenmiş, güvence verilerek ve sorumluluk altında yapılabilen bir hizmet uğraşısı" nı anlarken, biz aynı sözcükten; "üzerinden geçim sağlanan bir "iş yapma yetkinliği" ni anlıyoruz.
- Bir başka örnekde "Meslek Erbabı" (mimar, mühendis, doktor) sözcüğüdür. Biz bundan; "edinilmiş bir diploma sayesinde hayat boyu geçerli olacak bir statüye sahip olup, belirli bir mesleği yapma ayrıcalığı elde etmiş, bilen, muktedir yetkili kişi" yi anlarken, onlar bundan ; "yeterlilik, güvenirlilik ve kendisine rucu edilebilirlik koşulları altında o hizmeti yapmak üzere kayıt altına alınmış denetlenen sorumlu kişi" yi anlamaktadırlar.

Böylece bu anlayış farklarından ötürü, onlar bir "Mesleki Hizmet' i yalnızca yükümlülükler ve sorumluluklar ile tanımlarken, biz onu hep yetkilileri ni belirleyerek tanımlamaya çalışıyoruz. Tabii her yetkilinin daha yetkilisi oluyor, yetmezse bir daha yetkilisi belirlenerek daha çok kişiye iş buluyoruz. Ve sonuçta işler ters gidip de " Sorumlu kim ? " diye sorulunca bizde ayağa kalkan yoktur. Herkes yerinde oturmaya devam ediyor. Bedelini ödeyen yok.
Siyasette de bu böyle. O da bir meslek ya!

Gelişmiş ülkelerde kişi hangi eğitim kurumunu bitirmiş olursa olsun meslek ünvanını hemen kullanamaz. Bir süre meslekte yardımcı olarak başarı ile çatışıp yeteri düzeyde deneyim edinmesi şarttır. Ancak bundan ve güvenilir bir kimliğe sahip olduğunu kanıtladıktan sonra ve çoğu kez yapılan bir sınavda başarı göstermesi üzerine mesleğe kaydı yapılır. Bu işlemi Meslek Kurumu yapar ve üye artık mesleki ünvanı kullanabilir, mesleki hizmet sunabilir. Mesleki hizmetler ancak bir meslek sigortası güvencesi altında halka götürülebilir.
O ülkelerde mesleki hizmet Meslek Yasaları ile tanımlanmış ve meslek sorumlu olmayan kişilerin tecavüzünden korunmuştur.

Meslek yasaları ( Mimarlık Yasası, Mühendislik Yasası gibi);
- mesleki hizmetin tanımını
- meslek erbabının yükümlülük ve sorumluluklarını
- meslek etiğini
- meslek kurumunu
- mesleki yargıyı düzenler.

Bazıları var gibi görünseler de biz bunların varlığından henüz yoksunuz.
Örneğin bizdeki okulunu bitiren her diplomalıyı üye kaydetmek zorunda olan Meslek Odaları, mesleğin gelişimi ve daha iyi uygulanması için öngörülmüş, ancak uygulamada daha çok üyelerinin yarar ve ayrıcalıklarını koruyup kollayan, sendikal ağırlıklı, sivil toplum kuruluşu niteliğindeki birer "Dayanışma örgütü" iken, onlardaki; mesleğin gelişmesi, iyi tanınması ve muhataplarının yararları riske sokulmadan mesleki hizmetin en iyi düzeyde sunulmasını sağlamak üzere kurulmuş olan ve meslek erbabına karşı yararlarını nasıl savunacakları hakkında halkı bilinçlendirme görevi ile yükümlü birer "Kurum" dur. Onlar sanki meslek erbabına karşı oluşturulmuş gibidirler. Meslek erbabının Meslek Kurumu çatısı altında, mesleğin ve halkın yararına karşı kendi öz çıkarları için dayanışmaya girmesi yasaktır.

Yapılan karşılaştırmalarda görüldü ki bizdeki Meslek Odaları'nın üyelerini, o ülkelerdeki Meslek Kurumları'ndan birine üye kaydettirmek istesek, büyük bir çoğunluğunun kabul edilmesi kesinlikle olası değildir. Söz gelişi örneğin İngiltere'de ki Meslek Kurumu'na Mimarlar Odamız'ın mevcut 36.000 üyesinden 300 - 500'ünün bile kabul edilebilmesi kuşkuludur.

Mesleklerinde en değerli, en deneyimli tüm uzmanlarımız, bunca ulusal servetimizin, doğal ve kültürel mirasımızın heder edilmesinin, fiziki ve kentsel çevremizin sağlıksız oluşmasının, toplum sağlığı, eğitim gibi sorunlarımızın çözülememesinin temelinde, hep yeterli nitelikte ve düzeyde, güvenceli ve sorumlu mesleki hizmetlerin sunulamamasının yattığını bildiriyorlar.

Nitekim geçenlerde Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nda yapılan bir uygulama bunun tipik bir örneğidir. Bir büyükelçilik binası proje işi %66 tenzilatla bir mimara ihale edildi. Bir mal ihalesi değil, bir hizmet, yani belirli bir minimum iş saati toplamında yapılabilecek bir mesleki hizmettir söz konusu olan. Nasıl olur da ulusal servetimiz, çevremiz, kültürümüz, gereğinin üçte biri kadar harcanacak bir emeğin değerlendirmesine ve onun sonuçlarına layık görülebilir ?

Tıpkı gelişmiş ülkelerin toplumları gibi, kuşkusuz halkımız da bir gün bilinçlenerek, kendisine mesleki hizmetleri sunanlardan hakkı olan düzeyi ve güvenceleri talep edecektir. Duçar olacağı zararlardan ötürü eksik, kusurlu ve düzeysiz verilmiş mesleki hizmetlerin sahiplerine rücu etmek ve kayıplarının bedellerini tazmin ettirmek haklarını o da elde edecektir.

Çünkü buna bizzat meslek erbabının kendisinin de gereksinimi var. Doktor ise evini yapan mimarı, mimar ise sağlığını emanet ettiği doktoru sorumlu tutmayı o da isteyecek ve bunun ancak bizzat kendisinin de YETKİLİ gömleğini çıkartıp SORUMLU gömleğini giymesi ile olası olabileceğini bir gün o da idrak edecek. O zaman bizim de Meslek Yasalarımız olacak ve canımız yanıp " Sorumlu kim?" dediğimizde, mutlaka birisi ayağa kalkıp yaptığının bedelini ödeyecek.
Dileriz çok gecikmeden.
Avrupa Birliği' ne katılım bu süreci kısaltacaktır.

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz