Heykelin hüzünlü öyküsü
1981 yılında yerinden koparılan bu anıt Zühtü Müritoğlu'nun eseridir.
1966 yılında dikilmiştir Geçtiğimiz günlerde ortadan kaybolan heykel hakkında,
bilirkişi yaptığı inceleme sonunda kararını verir: ''Atatürk'e
benzememektedir, sanat değeri yoktur.'
Yıl 1981. Büyük Atamızın doğumunun 100. yılı. Ayrıca ülke yönetiminde
'Atatürkçü' lüğü temsil ettiğini söyleyen askeri bir yönetim var. Öyleyse
bu yıldönümü anlı şanlı kutlanmalıdır. Öyle yapılır. Yurdun dört
bir yanında komiteler, kurullar, uzmanlar işbaşı yapar. Bütün olanaklar
seferber edilir. Karınca kararınca herkes, her kuruluş, her birey büyük bir
çabayla ve coşkuyla bu yıldönümünü kutlamaktadır. Eyüp ilçesi de bunun
dışında kalmaz. İlçede bir kurul oluşturulur ve kaymakamın gözetiminde
çalışmaya başlar.
Biçimsiz , tuhaf heykel(!)
Değişik önerilerden biri de: ''Hükümet binası önündeki Atatürk anıtının
yenilenmesidir.'' ''İlçe İlköğretim Müdürü başkanlığı'ndaki
kuruldan'' ''Bu heykelin ilçeye yakışmadığı, Atatürk'ü yeterince temsil
etmediği, daha büyük ve daha görkemli bir anıtın yaptırılması için çalışmalar
başlatılması...'' kararı çıkar. Bu yönde araştırmalar yapılır, pazarlıklar
edilir. Satın alınan bir heykel ilçeye getirilir. 'Bodur, biçimsiz, tuhaf,
heykel dahi sayılmayan' eski anıt, hükümet binasının arkalarında bir yere
konur. Kısacası bu anıt yenisinin de gelmesiyle iyice gözden düşer. Ancak
bu olaya ilçedeki bazı öğretmenler ve yöneticiler tepki gösterirler. Çünkü
''kaldırılan anıtın kitaplarda fotoğrafının bulunduğunun, önemli bir
sanatçının eseri olduğunun'' dile getirilmesi de sonuç vermez.
1981 yılında yerinden koparılan bu anıt Zühtü Müritoğlu 'nun
eseridir. 1966 yılında dikilmiştir. Benzeri bir anıt da Büyükada'ya bir yıl
önce dikilmiştir. Ben bu iki anıta Müritoğlu'nun İkizleri diyorum. Bu anıtlar
rölyeftir. Dönemsel nitelik gösterirler. Kaide kaldırılmış, kütle
hareket ve ışık-gölgeyle doğrudan anlatıma dönüşmüştür. Özellikle
Eyüp'teki rölyef, ilçenin mistik havasına uygun düşmekteydi. Heykelde
soyutlama, niteliği gereği zordur. Yüzeysellikle bu sağlanır. Rölyef
dokunma duyusunu canlı tutar. Evrenin sonsuz varlığı, yüzeyde sonlanır ve
soyutlanır. İnsanda bu, algı yoluyla 'var olma bilinci' doğurur.
İşte bu nitelikteki bir anıt, kaldırılıp bir yana atılmış ve böylece
de hüzünlü yolculuğu başlamıştır. Birkaç yıl öncesine kadar sürünerek
de olsa ayakta kalan bu anıt 'eski hükümet binasının yenilenmesi' kararıyla
bir yolculuğa daha çıkar. Yıkılan binanın enkazı altında kalır ezilir,
dökülür, kırılır. Yapı firması, molozlar arasından çıkan bu tuhaf
cismi ilçe yöneticilerine sorarak kararları doğrultusunda hareket etmek
ister. Kurumlar arası yazışmalar sonucu bilirkişi belirlenerek görüşü
sorulur. Bilirkişi yaptığı inceleme sonunda kararını verir: ''Atatürk'e
benzememektedir, sanat değeri yoktur.'' Bu yazılı belgenin düzenlenmesinden
sonra Müritoğlu'nun ikizlerinden biri olan Eyüp Anıtı, molozlarla birlikte
bir kamyona yüklenir... Eyüp ilçesinde aramadığım park kalmadı. Her söylentiye
inanarak izini sürdüm. Koca Eyüp ilçesinde sığınacak bir köşe dahi
bulamayan bu özgün esere bir yerlerde raslarsanız, bu satırların yazarına
haber veriniz. Mutlu olacaktır.
İkiz kardeşini yerine taşıyın
Gelelim ikizlerden diğerine: 1965 yılından 1998 yılına kadar Büyükada
Emniyet Binası yanındaki parkta bulunmaktaydı. Cumhuriyetimizin 75. yılı
etkinlikleri kapsamında bu anıt da kökünden sökülmüştür. Ama, kardeşinden
biraz şanslı olduğunu görüyoruz: Kendisine Ada'da sığınacak bir köşe
bulabilmiş, sahildeki parka taşınmış.
Ada yöneticilerine sesleniyorum: ''İkiz kardeşini sonsuz bir karanlıkta
kaybeden bu esere özen gösteriniz. Eski yerine taşıyınız. O saygın ve
kimlikli bir eserdir. Başkasının gölgesinde yaşamak ona ağır gelebilir.''
Cumhuriyet
|