Zonaro’nun İstanbul’u
Saray
ressamı Fausto Zonaro’nun 30’u İtalya’daki müze ve aile koleksiyonlarından
olmak üzere 80 resmi sergileniyor.
Çok değil, bundan bir yaz önce Padovalı bir grup tarihçinin
bisikletleriyle Karadeniz’in Amasra kentine geldiğini hatırlıyor musunuz?
Bu Padovalı grup, ataları Enetlerin Karadenizli olduğunu iddia ediyor. Kökleriyle
buluşmak için binlerce yıl sonra tekrar Karadeniz’e geliyorlardı. İlginç
bir tesadüf. Ülkesinden çok İstanbul’da tanınan, II. Abdülhamit döneminin
saray ressamı, bir Türk ressamından daha çok el üstünde tutulan Fausto
Zonaro da Padovalı.
1854’te dünyaya İtalya’nın - Padova kentinde dünyaya
geliyor. 1891’de İstanbul’a geliyor. 1896’da saray ressamı tayin
ediliyor. 1910’a kadar İstanbul’da kalıyor ve sanatının zirvesine İstanbul’da
ulaşıyor. Ne var ki 1908’de II. Meşrutiyet ilan ediliyor. Sultan II. Abdülhamit
tahttan indiriliyor, Zonaro’nun saray ressamlığı görevine de son
veriliyor. Zonaro, İtalya’ya geri dönüyor.
Yapı Kredi Kültür Merkezi Kâzım Taşkent Sanat Galerisi’nde İtalyan Kültür
Merkezi işbirliğiyle açılan sergiye Erol Makzume ile Osman Öndeş’in hazırladıkları
bir kitap eşlik ediyor. Zonaro’yla ilgili ilk kapsamlı yayın olan
"Osmanlı Saray Ressamı Fausto Zonaro" adlı kitapta, Zonaro’nun yaşam
öyküsüyle birlikte, 400’ü aşkın resmi ve eşi Elisa Zonaro’nun o yıllarda
çektiği 200 kadar fotoğraf yer alıyor. Sergidekiler ise 30’u İtalya’daki
müze ve aile koleksiyonlarından olmak üzere özellikle seçilmiş 80 resimden
oluşuyor. Dünyadaki tek "Zonaro eksperi" olan Erol Makzume’nin yıllar
süren araştırmalarının sonucu olan kitapta büyük ölçüde Zonaro aile arşivinden
yararlanılmış.
San Remo’daki atölyesine ziyarete gelen ressamlardan bu çalışmalarını
gizleyip kopya çekerler diye göstermeyen Zonaro için Erol Makzume şöyle
diyor: "19. yy.’ın sonu ve 20. yy.’ın başlarında Zonaro’nun
empresyonist ressamlar grubu arasında anılmamasının nedeni, sanatçının o
yıllarda İstanbul’da yaşıyor olması ve oryantalist konulara ağırlık
vermesidir. Zonaro, 1891 - 1910 yılları arasında, Osmanlı Türkiye’sinde
çalışmak yerine, tüm çalışmalarını Fransız ve İtalyan rivieralarında
gerçekleştirseydi, güçlü bir olasılıkla empresyonist literatüründe, bugün
Monet, Renoir, Sisley, Pisarro, Manet, Degas gibi isimler arasında anılabilecekti".
Milliyet
|