Nazmi
Ziya adına hiç kapanmayacak bir sergi
İlk
bakışta, resim ve edebiyat arasındaki ilişkinin biraz zorlama gibi görünmesini
yadırgamamak gerekiyor.
Bizde, sanatın bu iki dalı, tekil örnekler
dışında, birbirlerini pek beslememiş olsalar da, belli akımları
izlemelerindeki zamandaşlık açısından yakın sayılabilirler. Özellikle, Türk
sanatındaki, Batı etkisiyle oluşan köklü değişim sırasında, edebiyat ve
resim arasında bu tür bir benzerlik gerçekleşmişti. Örneğin, izlenimcilik
(empresyonizm) akımı, 20. yüzyılın başlarında, edebiyatta Ahmet Haşim'in,
Cenap Şahabettin'in şiirleriyle kendini gösterirken, bir ressam, sessiz sedasız,
bu akımın etkisiyle resimler yapıyordu. Adı daha sonra, Türk resim sanatındaki
"en başarılı izlenimci" diye anılacak olan bu ressam, Nazmi
Ziya'ydı. Yapıtları bugüne dek yeterince tanınmayan bu öncü ressamın dünyası,
geçenlerde yayınlanan kapsamlı bir çalışmayla biraz daha aydınlandı.
Atila Taşpınar'ın hazırlayıp kendi çabalarıyla yayınladığı
"Nazmi Ziya" adlı çalışma, ressamın, son sergisinde yer almasını
istediği hemen hemen tüm yapıtlarını içeriyor.
Resim sanatına duyduğu ilgi, yurtdışına
yaptığı bir geziyle başlayan ve kendisini profesyonel uğraşlara yönlendiren
Atila Taşpınar, bu çalışmanın, uzun ve zorlu bir dönemin sonucunda ortaya
çıktığını söylüyor. Ona göre, Nazmi Ziya, Türk resim sanatındaki önde
gelen birkaç sanatçıdan biri ve yapıtları, dünya sanatı içinde anılabilecek
nitelikler taşıyor. Taşpınar, bu kapsamlı çalışması için şunları söylüyor:
"Kitap, özgün belirleme ve irdelemelerin dışında, başlıca iki önemli
konuyu dile getiriyor. Öncelikle, Nazmi Ziya, genel kanının aksine, sadece
bir empresyonist ressam değil, aynı zamanda modern resmin bir uygulayıcısıdır.
Genelde onun, post-empresyonist ve geç-empresyonist çalışmaları görmezden
gelinmiştir. Bu, büyük bir değerlendirme hatasıdır. İkinci olarak,
kitapta, sanatçının 1937 yılında, tüm resimlerinin yer aldığı bir sergi
anlatılmaktadır. Bu sergideki eserlerin hemen hemen tümü kitaba konulmuştur."
Taşpınar, kitabın arı bir dille yazıldığını ve konuların akademik bir
düzen içinde titizlikle ele alındığını da sözlerine ekliyor.
Batı'da ilk kez resimde görülen
izlenimcilik akımının bizde, önce edebiyatta görülmesi doğaldı; dikkate
değer olan, Türk resim sanatı gelişme aşamasındayken, bir ressamın, yeni
açılımlara öncülük yapmasıdır. Dönemin şairleri bu akımı, Batı'daki
kötü örneklerinden izlerken, Nazmi Ziya, ilk elden tanımış ve yetkin örnekler
vermişti. Onun yaşamı da, dönemin zihinsel dönüşümlerinin neredeyse
hepsine tanıklık etmesine olanak verecek bir süreci kapsıyor. Bu yüzden,
ressamın yapıtlarında, yüzyıl başındaki savaşlar ve onların ardından
gelen çöküntülerin meydana getirdiği zorluklar görülebiliyor. Ayrıca,
ressamın yaşamındaki, Paris'te Batı sanatını tanıyışı, felsefe
dersleri alması, yapıtlarına ilgisizliğin getirdiği yıkım gibi dönüm
noktalarının, sanatına yansımalarını da kitapta bulabiliyoruz. Kuşkusuz,
edebiyata da ilgi duyan sanatseverler, söz konusu resimlerde, dönemin havasıyla
ve şairleriyle örtüşmeleri de göreceklerdir. Nazmi Ziya'nın neredeyse tüm
resimlerine sinen buğu, durgun denizler, uzak ağaçlar ve hüzünlü yüzler
pek çok dizeyi de çağrıştırıyor. "Sonbaharda Havuzlu Bahçe"
adlı resim, değişmez bir açıklıkla, Yahya Kemal'in, "Hayâlinden
bakar pûşide-î evrâk olan havza" dizesini anımsatıyor, örneğin. Ya
da ressamın bütün resimlerinden, Haşim'in "O Belde"sinin havası
esiyor.
Bu kapsamlı çalışmadan ortaya, döneminin
havasını yansıtan, bir Batı akımının takipçisi olduğu halde yerelliği
de elden bırakmayan, ilgisizlikten incinmiş, lirizmi kendine yakıştırmış,
ister istemez gününün havasından ve koşullarından uzak kalamayan bir geçiş
dönemi ressamının portresi çıkıyor. Görebildiğim kadarıyla, Nazmi Ziya
hakkında yapılan bu çalışma, duyarsızlık engelini yine aşamadı; kimse,
kısacık da olsa kitaba değinme gereği görmedi. Fakat kuşkusuz, bu durum,
duyarsızlığın her alanda iyice boy verdiği günümüzde, yapılan çalışmanın
önemsiz olduğu anlamına gelmiyor.
En başarılı izlenimci ressam
1881 yılında İstanbul'da doğan Nazmi Ziya, Fatih Sultan Mehmet'in hocası Akşemsettin'in
ailesinden geliyor. Profesyonel anlamda, ilk özel dersini Hoca Ali Rıza'dan
alan ressam, 1902 yılında girdiği Sanayi-i Nefise Mektebi'nde Valery, Varnia
ve Oskan Efendi'den ders aldı. Fransa'ya giderek Academia Julian'da Marcel
Bachet ve Royer'in hocalık ettiği atölyeye devam etti, izlenimci anlayışı
benimsedi. Sanatçı, "benekleme" ve "noktalama" tarzında
yapıtlar meydana getirdi, renkleri birbirine karıştırmadan yan yana sıralayarak
kompozisyonlar oluşturdu. Nazmi Ziya, 1937 yılında öldüğü zaman, Türk
resim sanatına, "En Başarılı Empresyonist" olarak adını yazdırmıştı.
Zaman - M. İlhan Atılgan
|