reklam

Haberler
Temmuz 2004

Nazmi Ziya adına hiç kapanmayacak bir sergi

İlk bakışta, resim ve edebiyat arasındaki ilişkinin biraz zorlama gibi görünmesini yadırgamamak gerekiyor.

Bizde, sanatın bu iki dalı, tekil örnekler dışında, birbirlerini pek beslememiş olsalar da, belli akımları izlemelerindeki zamandaşlık açısından yakın sayılabilirler. Özellikle, Türk sanatındaki, Batı etkisiyle oluşan köklü değişim sırasında, edebiyat ve resim arasında bu tür bir benzerlik gerçekleşmişti. Örneğin, izlenimcilik (empresyonizm) akımı, 20. yüzyılın başlarında, edebiyatta Ahmet Haşim'in, Cenap Şahabettin'in şiirleriyle kendini gösterirken, bir ressam, sessiz sedasız, bu akımın etkisiyle resimler yapıyordu. Adı daha sonra, Türk resim sanatındaki "en başarılı izlenimci" diye anılacak olan bu ressam, Nazmi Ziya'ydı. Yapıtları bugüne dek yeterince tanınmayan bu öncü ressamın dünyası, geçenlerde yayınlanan kapsamlı bir çalışmayla biraz daha aydınlandı. Atila Taşpınar'ın hazırlayıp kendi çabalarıyla yayınladığı "Nazmi Ziya" adlı çalışma, ressamın, son sergisinde yer almasını istediği hemen hemen tüm yapıtlarını içeriyor.

Resim sanatına duyduğu ilgi, yurtdışına yaptığı bir geziyle başlayan ve kendisini profesyonel uğraşlara yönlendiren Atila Taşpınar, bu çalışmanın, uzun ve zorlu bir dönemin sonucunda ortaya çıktığını söylüyor. Ona göre, Nazmi Ziya, Türk resim sanatındaki önde gelen birkaç sanatçıdan biri ve yapıtları, dünya sanatı içinde anılabilecek nitelikler taşıyor. Taşpınar, bu kapsamlı çalışması için şunları söylüyor: "Kitap, özgün belirleme ve irdelemelerin dışında, başlıca iki önemli konuyu dile getiriyor. Öncelikle, Nazmi Ziya, genel kanının aksine, sadece bir empresyonist ressam değil, aynı zamanda modern resmin bir uygulayıcısıdır. Genelde onun, post-empresyonist ve geç-empresyonist çalışmaları görmezden gelinmiştir. Bu, büyük bir değerlendirme hatasıdır. İkinci olarak, kitapta, sanatçının 1937 yılında, tüm resimlerinin yer aldığı bir sergi anlatılmaktadır. Bu sergideki eserlerin hemen hemen tümü kitaba konulmuştur." Taşpınar, kitabın arı bir dille yazıldığını ve konuların akademik bir düzen içinde titizlikle ele alındığını da sözlerine ekliyor.

Batı'da ilk kez resimde görülen izlenimcilik akımının bizde, önce edebiyatta görülmesi doğaldı; dikkate değer olan, Türk resim sanatı gelişme aşamasındayken, bir ressamın, yeni açılımlara öncülük yapmasıdır. Dönemin şairleri bu akımı, Batı'daki kötü örneklerinden izlerken, Nazmi Ziya, ilk elden tanımış ve yetkin örnekler vermişti. Onun yaşamı da, dönemin zihinsel dönüşümlerinin neredeyse hepsine tanıklık etmesine olanak verecek bir süreci kapsıyor. Bu yüzden, ressamın yapıtlarında, yüzyıl başındaki savaşlar ve onların ardından gelen çöküntülerin meydana getirdiği zorluklar görülebiliyor. Ayrıca, ressamın yaşamındaki, Paris'te Batı sanatını tanıyışı, felsefe dersleri alması, yapıtlarına ilgisizliğin getirdiği yıkım gibi dönüm noktalarının, sanatına yansımalarını da kitapta bulabiliyoruz. Kuşkusuz, edebiyata da ilgi duyan sanatseverler, söz konusu resimlerde, dönemin havasıyla ve şairleriyle örtüşmeleri de göreceklerdir. Nazmi Ziya'nın neredeyse tüm resimlerine sinen buğu, durgun denizler, uzak ağaçlar ve hüzünlü yüzler pek çok dizeyi de çağrıştırıyor. "Sonbaharda Havuzlu Bahçe" adlı resim, değişmez bir açıklıkla, Yahya Kemal'in, "Hayâlinden bakar pûşide-î evrâk olan havza" dizesini anımsatıyor, örneğin. Ya da ressamın bütün resimlerinden, Haşim'in "O Belde"sinin havası esiyor.

Bu kapsamlı çalışmadan ortaya, döneminin havasını yansıtan, bir Batı akımının takipçisi olduğu halde yerelliği de elden bırakmayan, ilgisizlikten incinmiş, lirizmi kendine yakıştırmış, ister istemez gününün havasından ve koşullarından uzak kalamayan bir geçiş dönemi ressamının portresi çıkıyor. Görebildiğim kadarıyla, Nazmi Ziya hakkında yapılan bu çalışma, duyarsızlık engelini yine aşamadı; kimse, kısacık da olsa kitaba değinme gereği görmedi. Fakat kuşkusuz, bu durum, duyarsızlığın her alanda iyice boy verdiği günümüzde, yapılan çalışmanın önemsiz olduğu anlamına gelmiyor.

En başarılı izlenimci ressam
1881 yılında İstanbul'da doğan Nazmi Ziya, Fatih Sultan Mehmet'in hocası Akşemsettin'in ailesinden geliyor. Profesyonel anlamda, ilk özel dersini Hoca Ali Rıza'dan alan ressam, 1902 yılında girdiği Sanayi-i Nefise Mektebi'nde Valery, Varnia ve Oskan Efendi'den ders aldı. Fransa'ya giderek Academia Julian'da Marcel Bachet ve Royer'in hocalık ettiği atölyeye devam etti, izlenimci anlayışı benimsedi. Sanatçı, "benekleme" ve "noktalama" tarzında yapıtlar meydana getirdi, renkleri birbirine karıştırmadan yan yana sıralayarak kompozisyonlar oluşturdu. Nazmi Ziya, 1937 yılında öldüğü zaman, Türk resim sanatına, "En Başarılı Empresyonist" olarak adını yazdırmıştı.
Zaman - M. İlhan Atılgan

 

 

Arşiv

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz