|
reklam |
|
|
||||||||||
Yeni Öneriler, Yeni Önermeler sergisi, sanat ortamına çıkmaya hazırlanan genç sanatçıları keşfetme, destekleme ve tanıtma amacını taşıyor. Bu zamana yayılmış bir amaç değil, bir aciliyet. Üniversitelerin Sanat Fakültelerini bitiren sanatçı adayları yakın geleceğin sanat ortamını oluşturmak üzere profesyonelliğe adım atarken, aşılması güç engellerle kaşı karşıya olduklarını biliyorlar, ama kendilerini bize kabul ettirme gibi bir kaygıları yok; çünkü toplumsal çözülmeler, ekonomik-siyasal çöküntüler ve çevresel felaketlerin sarstığı bir dünyada, gelecek boyutunun odağında olduklarını da biliyorlar. Tam tersine, onlara böyle bir dünyayı hazırlayan bizlerin, onların bu koşullarda neden ve nasıl sanat yaptıklarını öğrenmek ve anlamak gibi bir zorunluluğumuz var; hem onlara karşı sorumluluklarımızı anımsamak, hem de bizden sonra dünyada neler olabileceğini düşünmek/düşlemek gereksinimizi karşılamak için... Bugüne değin bütün sanatçıların yaptığı gibi, onlar da bu yüzyılın sanatının dizgeleri ve yöntemleri içinde, bilgilerini, yeteneklerini ve deneyimlerini kullanarak, yaşanan dünyayı temsil eden, taklit eden ya da dönüştüren bir üretim ortaya koymaya hazırlanıyorlar. Yeni kuşaklar, sürekliliği olmasına karşın, sanat üretiminde kopuşlar, aşamalar, dönemeçler yaratır. Bu değişimleri olup bittikten ve "kurumlaştıktan" sonra tanımak ve anlamakla, olup biterken tanımak ve anlamak arasındaki ayrıma burada değinmek gerekir. Birincisi, tüketim ve iletişim sisteminin dışına çıkamayan, ruhunu ve bedenini dış etkilerin yönlendirmesine terk etmiş insanın sanat ile arasına koyduğu uzaklığı gösterir; ikincisi ise, kimliğini dış etkenlere teslim etmeye niyeti olamayan insanın, bu kimliği zenginleştirici bir olgu olan sanata, oluşum sürecinde katılımını. Genç sanatçıların yapıtlarını görmek ve tanımak isteyenler, geleneksel üsluplar ve sınıflamalardan, önyargılar ve katı yorumlardan kaçınmalı, şaşırtıcı yenilikler ve öncülükler aramamalı, siyasal ve toplumsal olaylarla doğrudan bağlantılar kurmamalı. Buna karşın, yapıtın, bilgi, deneyim, karşılaştırma ve özümseme içerip içermediğine bakmalı, yapıtın neden yapıldığını sorgulamalı, düşünsel ve estetik nitelikler aramalı ve herşeyden önce yapıtın yaşadığımız dönem/an için önemli olup olmadığını araştırmalı. Bütün bu süreçler, sanatçıların da, yapıtı üretirken yaşadığı süreçlerdir. Günümüzde sanat yapıtının, izleyicinin önüne hazır bir reçete olarak sunulmadığı bir gerçek. Genç sanatçılar, yaşadığımız dünya koşulları içinde ve bu aşamada ancak "öneriler" getirebilir; bu önerilerin gerçekleşmesi sanatı izleyen kitlelerin bu önerileri önce günlük yaşama, sonra da toplumsal yaşama taşımasıyla olasıdır. Bu uzun bir süreçtir ve süreklilik gerektirir. Borusan Sanat Galerisi, genç sanatçıları "kurumsal" bir galeri ortamına çağırarak ve onlara önerilerini geniş kitleye gösterme ve anlatma olanağı vererek, bu sürece ve sürekliliğe bir katkıda bulunmaktadır. Bu yıl Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümünden Tümay Günaydın, Fotoğraf Bölümünden Gökay Sarıöz, Resim Bölümünden Ebru Alpagut, Emek Can Tülüş ve Erdem Karavit, Grafik Bölümünden Barış Atilla ve Serhat Akavcı galeride ilk sergilerini açıyorlar. Sinema TV Bölümünden Zekeriya Kurtuluş, Nilüfer Ulkügüner ve Uğur İçbak'ın kısa filmleri de Borusan Kültür Merkezi'nin etkinlik salonunda gösteriliyor. Serhat Akavcı "Rorschach Testi ve Açılımıyla Portreler" adlı video yapıtında, çok bilinen bu ruh çözüm testini, deneklerle ilişki kurarak bilgisayar ortamında beklenmedik imgelere dönüştürüyor. Bu, bir bakıma testin sırrının çözülmesi için gerçekleştirilen bir görselleştirme deneyimi. Barış Atilla, Borusan Sanat Galerisi için oluşturduğu projesinde, kentte bir yerden başka bir yere gidişi belgeliyor. Kent insanının ayrıntılı devinimini çözümleyen günü, saati, dakikası, saniyesi belirtilmiş bir dizi fotoğraftan oluşan yapıtla, Atilla hem kendisini bu devinimin içinde sınıyor, hem de izleyiciyi gündelik yaşamın mekan ve zaman boyutu konusunda bilinçlendiriyor. Gökay Sarıöz, izleyiciyi, önce ellerini temizlemesini isteyen bir kullanma talimatıyla, üç ayrı görüntüden (kent karmaşası, izleyicinin kendi ayakları, bulutlu gökyüzü) oluşan video ortamına çağırıyor; amacı, onu kendi iradesi dışında kabul ettiği ve etkilendiği medya ortamının dışına çekmek, ve denetleyebileceği bir "medya" ortamında farklı algı ve bellek süreçlerinin deneyimini yaşamasını sağlamak. Sergiye resimleriyle katılan üç sanatçı, Mimar Sinan Üniversitesi Resim Bölümü'nün gerçekçi ve soyut anlatım dilleri üstüne yapılanmış geleneğinin özelliklerini taşıyor. Emek Can Tülüş'ün tual üstüne akrilik resimleri bir yandan toplum ve birey arasındaki gerilimin imgeleri denilebilecek varoluşçu dışavurumu içeriyor ve figürü resmin odağına yerleştiriyor. Öte yandan da devinim-zaman ve renk-biçim arasındaki ilişkileri irdeliyerek soyut alanına giriyor. Erdem Karavit de resimlerinde bireyi ele alıyor; adlandırılmayan mekan içine adlandırılmayan insanları dizerek, modernizme damgasını vurmuş "yabancılaşma"nın günümüzde de sürdüğünün altını çiziyor. Ebru Alpagut'un sıradan iç mekanlarda insanı sıradan olamayan konumlarda gösteren resimleri, gerçekçiliği Popart sınırlarına getiren bir anlatım içeriyor. Alpagut, izleyiciye, sanki görülmemesi gereken yaşam anlarını gösteriyor ve yaşam gerçeklerine gitmek için bir "gözetleme" davranışı öneriyor. Tümay Günaydın'ın Borusan Sanat Galerisi için önerdiği için önerdiği yapıt, İstiklal caddesi üstündeki işyerleri ve dükkanlardan topladığı kartvizitlerden oluşuyor; dolayısıyla, sanatçı yapıt öncesinde, Beyoğlu'nun ticari dokusu ile ilişkiye girerek, bir "performans" gerçekleştiriyor. Kartvizitler çok yönlü ve karmaşık bir iş dünyasını "mikro-evren" olarak sunarken, bunların galeride oluşturduğu yüzey mekanın bir öğesi gibi yorumlanarak tekdüzeleşiyor, tarafsızlaşıyor ve değerler sorgulanıyor. |
|
Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]