Köşe Yazısı

Akıl Tutulması ve Mimarlık

Yazan: Selen Morkoç Tarih: 14 Şubat 2008

Max Horkheimer Akıl Tutulması adlı kitabında pozitivizmi1 bir çok yönden eleÅŸtirir. Ona göre pozitivist olarak nitelendirilen bütün ekollerin özelliÄŸi bilimi koÅŸullarından bağımsızlaÅŸtırıp mutlaklaÅŸtırmalarıdır. BaÅŸka deyiÅŸle Pozitivistler mutlak bilimi hakikat sayarlar. Onlara göre tek bilimsel yöntem olguların niceliksel hesaplarla kesinleÅŸtirilmesidir. Bu açıdan pozitivizm düÅŸünceleri otomatikleÅŸtirmeye ve araçsallaÅŸtırmaya eÄŸilimlidir. Horkheimer’ın eleÅŸtisindeki amaç Aydınlanma pozitivizminin gölgesinde kalmış felsefeyi sadece bilimin teorisi olma durumundan kurtarmaktır. Dolayısıyla her türlü basmakalıp düÅŸüncenin sorgulanmasını önerir. Pragmatizmle positivizm arasındaki suç ortaklığının temelinde anımsamaya ve derin düÅŸünmeye vakti olmayan bir toplumun akıl tutukluÄŸu yatmaktadır. Horkheimer’ın yorumunda bu durum düÅŸüncenin mutlak nesnelleÅŸtirme kaygısının peÅŸinde düÅŸtüÄŸü bir bunalımdır; ya bilimsel nesnellik otoritesi sarsılan Tanrı kavramının yerini alır ya da sudan sebeplerle oluÅŸum aÅŸamasındaki düÅŸünsel eylemin yolu tıkanır. Ikisi de akıl tutukluÄŸudur sonuç itibarıyla.2

Bu Horkheimer çözümlemesini yapmaktaki amacım son haftalarda internet aracılığıyla takip ettiÄŸim mimarlar dünyasındaki hareketliliÄŸi yorumlamaktı. Sonuçta seçimleri bu grup kazanmadı. Buna raÄŸmen aldığı ve hala almaya devam ettiÄŸi olumsuz tepkiler—nihai amacına ulaÅŸamasa da—grubun ehemniyetli bir ÅŸeyleri su yüzüne çıkardığını gösteriyor. Grubun genel söylemine bir kere daha bakalım:

“Mimarlar Odası Ä°stanbul Büyükkent Åžubesi’nin yıllardır süregelen yönetim anlayışı, kendisini dar bir alana kapattı, mimarlığın gereksinimlerine yanıt vermekten uzaklaÅŸtı.

Biz aÅŸağıda imzası bulunan mimarlar, yeni bir anlayışla ve genç bir yönetimle mevcut durumun deÄŸiÅŸmesini talep ediyoruz: Mimarlar Odası tüm mimarlarla iletiÅŸime giren açık ve kapsayıcı bir meslek örgütü olmalıdır. Bir projeye karşı çıkmadan önce çözüm için üretilecek alternatiflerin önünü açmalıdır. Mali ve yönetsel ÅŸeffaflığı gerçekleÅŸtirmelidir. Telif haklarının takipçisi olmalıdır. Mimarlık mesleÄŸinin ve mimarların güncel sorunlarına çözüm taşımalıdır. Ve tüm bunları toplum yararını öne çıkararak gerçekleÅŸtirmelidir.

Bu ilkeleri hayata geçirmeye söz veren Mimarlık Ä°çin Mimarlar Grubu’nu destekleyin, Mimarlığa Yol Açın!

Mimarlık Ä°çin Mimarlar”
3

Konuyla uzaktan yakından ilgisi olmayan birisi bile bu metni okuduÄŸunda öne çıkan anlamın atalete gömülmüÅŸ ve iÅŸlevini düzgün yerine getiremeyen bir örgütün üyeleri yararına kadro yenilemesi talebi olduÄŸunu idrak eder. Fakat, ardarda gelen karşı tepkiler grubun meslekî amacından çok—bilinçli ya da bilinçsiz—aslında neye hizmet ettiÄŸi üzerine bir dizi hedefi tamamen belirsiz ve deÄŸiÅŸken suçlamalardan oluÅŸuyor. Politik çalkantılarla sarsılan bir ülkede bir meslek grubunun kendi yararını gözetmeye çalışmasının karmaÅŸadan faydalanmak ya da karmaÅŸa modasına uymak ÅŸeklinde yorumlanması oldukça tuhaf. Bu düÅŸüncede olanlar tarafından metni düz anlamından öte görmeyiÅŸim benim naifliÄŸim olarak yorumlanabilir. ÖrneÄŸin, Ankara Mimarlar Odası “Küresel Sermaye ve Neo - Liberal Sömürüye Karşı /Mimarlar Odasının Yükümlülükleri Üzerine” baÅŸlıklı bildirisinde “Mimarlık Ä°çin Mimarlar” grubunun genel söyleminde direkt dile getirilmemiÅŸ iki alt metin okuyor. Bildiri toplum yerine öznenin, kamu yararı yerine bireysel hakların öne çıkarılmasının melez siyasî erkin ekmeÄŸine yaÄŸ süreceÄŸini ve toplumu kapitalizmin kent mekanını kent sakinlerinin eÅŸit kullanımına kapayan düzenine karşı korumayı üstlenen mimarlar odası örgütlenmesinin altını oyacağını savunuyor.4 Ben bu iki alt metne karşı metnin düz anlamına tekrar dikkat çekiyorum ki aradaki tezat belki farkedilir.

Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki netlik, eÅŸitlik ve adalet duygusu gibi saf ve ortak iyiyi hedef alarak motive olan her eyleme ÅŸüpheyle yaklaşılıyor; öküzün altında sürekli buzağı aranıyor. Åžüphecilik yaratıcılığı ateÅŸliyorsa verimlidir, fakat her farklılığın önünü kapatmak icin kullanılıyorsa bu marazi bir durumdur. EleÅŸtiri, söylem ve ikna üzerine epeyce kafa yormuÅŸ olan Paul Ricoeur’ün Metin Varsayılabilecek Anlamlı Eylem (Meaningful Action Considered as Text) olarak adlandırdığı, eylemin ehemniyetinin kendi baÄŸlamını aşıp genele iÅŸtigal ettiÄŸi bir durum vardır ki “Mimarlığa Yol Açın...” ve sonrasında yazılanlar bunu örneklendiriyor.5 Ortada tartışılan meselenin mimarlık olduÄŸu sanılırken “Mimarlığa Yol Açın...” oluÅŸumuna karşı çıkanlar daha geniÅŸ anlamda mimarlık pratik ve eÄŸitimine hakim olan bir akıl tutulmasının verdiÄŸi alışkanlıkla tepki gösteriyorlar.

Bu alışkanlığın birinci sonucu nesnelliÄŸin sarsılmaz otoritesine olan mutlak inanç ki bir örgüt eleÅŸtiriliyorsa onun baÄŸlı bulunduÄŸu, inandığı ve destek verdiÄŸi her türlü büyük ve küçük çaptaki kurum ve oluÅŸumlar da beraberinde olumsuzlanıyordur kanaatiyle hareket ediyor. Örneklendirecek olursak mimarlar odası ulusçu-sol bireylerden oluÅŸuyorsa, ona karşı eyleme geçen bir grup aslında bu ideolojiye de beraberinde savaÅŸ açmıştır; bu ideolojinin karşıt görüÅŸünden destek alıyordur gibi varsayımlar. Ankara Mimarlar Odasının siyasî bilinçlilik tavrı da sofistike bir söylem kursa da yine bu duruma iÅŸaret ediyor; odanın 23 Åžubat'ta gerçekleÅŸecek toplantısının ilanı ÅŸu ÅŸekilde baÅŸlıyor: “TMMOB Mimarlar Odası varsa Türkiye Karanlığa ve GericiliÄŸe Teslim Olamaz”.6 Siyasî doÄŸruluk takıntısının bu kadar baskın oluÅŸu ve mimarlığa ve kente dair baÅŸka tıkanıklıkların da esas sebebinin ideoloji olarak lanse edilmesi toplantı halka açık olsa da halkla aradaki uçurumun fiziksel yakınlıkla aşılamayacağı kanısını uyandırıyor.

Nesnellik otoritesi bazen bireylerle de özdeÅŸleÅŸtirilir; bilimin tanrıyı alaÅŸağı ettiÄŸi konuma entellektüel ya da yaratıcı üretimi ortalamanın üzerinde bir bilim adamı ya da mimar yerleÅŸtirilir. Söz ve eylem hakkında ayrıcalıklı konumda bulunuyor görünen bu bireyler aslında konuÅŸtuklarında bilimsel nesnellik adına kendilerini deÄŸil de otoriteyi seslendirirler. Saygınlık, üstadlık gibi sıfatlarla donatılan bu bireyler nesnel otorite uÄŸruna bireysel geliÅŸimlerine sınır koyduklarının farkında deÄŸildirler. Ä°ÅŸin acı tarafı bugün pozitivizm bile tamamen kendini yenilemeyen, eleÅŸtirisi kapanmış, tamamlanmış bir ekol deÄŸildir; artık bilimde kesinlik beklentisine daha ÅŸüpheyle yaklaÅŸan operatif neo-pozitivistler var ki onların nesnellik tanımı ve nesnelliÄŸin otoriteyle iliÅŸkisine dair düÅŸünceleri kismi de olsa deÄŸiÅŸime açıktır.7

Alışkanlığın ikinci sonucuysa eylem ve düÅŸüncenin yolunu tıkayan sudan sebepler. Bunların başında bireyselliÄŸin toplumsal kriz anlarında bastırılması geliyor. Kendisini nesnel otoriteyle özdeÅŸleÅŸtiren birey ya da kurumların iktidarını hedefleyen baÅŸka bir topluluk ortaya çıktığında bulunabilecek her türlü bahaneyle oluÅŸum aÅŸamasındakini kötülerler. ÖrneÄŸin genç mimarlar böyle bir eylem yaparlar, çünkü “star” olmak için yanıp tutuÅŸuyorlardır veya talancıdırlar; iÅŸ birlikçidirler; rant düÅŸkünüdürler; emperyalizm ve sermaye yanlısıdırlar; vatan hainidirler vs. Ä°nsanın sözlerin ÅŸiddetini yitirip anlamsızlaÅŸtığı bu noktada durup “bilim ya da mimarlık neden yapılır?” diye kendisine bir kere daha sorması yerinde olur. BaÅŸkalarını kötülerken, farklılığa, deÄŸiÅŸime tahammül edemezken aslında nedir tehlikede olduÄŸunu varsayarak uÄŸruna hedefimizi saşırdığımız? Bu soru yanıt aramaktan çok retorik bir nitelik taşıyor. Mimarlar odası örgütlenmesinin günümüz Türkiye’sinde yapılı çevrenin ÅŸekillenmesindeki rolü ve zorunlu kalabileceÄŸi dönüÅŸüm olasılıkları için Bülent Batuman’ın aydınlatıcı yorumunu okumak ufuk açıcı olur.8 BireyselliÄŸi kötüleyerek toplumsal yarar gözettiÄŸini savlamak toplumun bireylerden oluÅŸan heterojen öz yapısına ve dolayısıyla gerçekliÄŸe aykırıdır. Bireye toplumsal bilinci aşılamak özgüven, tercih seçenekleri ve kafa netliÄŸi saÄŸlamakla mümkündür ki herhalde örgüt etiÄŸi hem mimarlık hem de mimarlar için bireysel özgürlüÄŸü destekleyerek bunu hedeflemelidir aslında.

Ortada olan tek gerçek bütün bu verimsiz suçlamalar, tartışmalar sürüp giderken karşı çıkılan ve her ortamda olumsuz eleÅŸtirilen uygulamalar sürmekte, kent dokusu deÄŸiÅŸmekte, barınma koÅŸullarında sosyal ve bireysel ölçeklerde iyileÅŸme olmamaktadır. Sanki ortalık savrulacak para kaynıyor gibi binalar önce uygunsuzca dikilip sonra alınan kararlarla yıkılmaktadır; elli yıl sonra ferah ekonomisinin düÅŸebileceÄŸi bunalımı ÅŸimdiden dert edecek lükse sahip Avustralya bile bu kadar savurgan deÄŸil (evet biliyorum; buraların ferahlığının yolu oraların sömürüsünden geçiyor). Kontrol mekanizması ve kuralların tuhaf uyaranlara göre iÅŸlediÄŸi fakir ülkemizde Miami’deki ev fiyatlarını talepleriyle artıracak denli zengin insanlarımız da eksik deÄŸildir. EÅŸitsizlik almış başını giderken, insanların yarısından fazlasının açlık sınırının altında yaÅŸadığı bir ülkede yeni mezun ve iÅŸ arayan bir mimar durumunu Allah’a havale etmesin de ne yapsın? Soruya Horkheimer’dan bir yanıt alalım: “Eski doÄŸrulara pamuk ipliÄŸiyle bile baÄŸlı olmadığımız bir dünyada kesinlik tutkusu, nevrotik bir güvenlik ihtiyacının son sığınaklarından biri olmalı. Gördük bir doÄŸru, dolambaçlı serüvenini yanlışlara karışarak da tamamlayabiliyor.”9 Peki bu kesinlik ve deÄŸiÅŸmez düzen takıntısı yeni bir öykü müdür? Bakın üçyüz elli yıl önce Katip Çelebi ne yazmış: “eski nesilleri kıdemli sayıp muasıra itibar etmeyenlere de ki; o eski de bir zamanlar yeniydi; ve bu yeni de sırası gelip eski olacak.”10

-------------------------------------------------------------------------------------

1 Pozitivizm: olguculuk, müspetçilik.
2 Max Horkheimer, Akıl Tutulması, çev. Orhan Kolçak, Metis Yayınları, Ä°stanbul, 1994, 58- 68, 81- 94.
3 http://adelaideedu.facebook.com/group.php?gid=8038737475
4 http://www.dimp.org/index.php?option=com_content&task=view&id=75  
5 Paul Ricoeur, Hermeneutics and the Human Sciences: Essays on Language, Action, and Interpretation, trans. John B. Thompson, New York: Cambridge University Press, 1988, 207.
6 http://www.dimp.org/index.php?option=com_content&task=view&id=96&Itemid=70  
7 http://www.encyclopedia.com/doc/1O88-neopositivism.html  
8 Bülent Batuman, Kim Mimar? Hangi Mimarlık,
http://www.dimp.org/index.php?option=com_content&task=view&id=74&Itemid=81
9 Burada Horkheimer Holocaust’u, ben ÅŸovenist milliyetçi propogandayı kastediyorum. Horkheimer, Akıl Tutulması, 16.
10 Katip Çelebi, KeÅŸfüz-Zünun an Esamiil-Kütübi vel-Fünun.

YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Yazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: büyük harf "T", sayý dört, sayý üç, küçük harf "y", büyük harf "N", küçük harf "d"

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız