Boğaziçi, bazı yörelerde birbirleriyle dik açıya yakın keskinlikte zigzaglar çizen bir kanal görünümünde. Boğazın çok özel ve güzel bir doğaya sahip olmasında da bu niteliğinin rolü büyük. Çünkü zigzaglar, her iki yakada, her yöne bakan yüzeylerin gelişmesine neden olmuş. Boğaziçi'ni özel kılan niteliklerinden birisi ise yamaç açıları. Her iki yakada da yüksek açılı olan yamaçlarda karşılıklı taraçalar yer alıyor.
Haliç ise kara içinde kalmış, dalgadan ve rüzgârdan oldukça korunan, emsalsiz bir deniz cebi, bir koy konumunda bulunuyor. Haliç'in eski bir akarsu yatağı olduğu kolaylıkla anlaşılıyor. Çünkü günümüzde birer akarsu olan Alibeyköy ve Kağıthane derelerinin birleştiği kavşak, hemen denize kavuşuyor. Deniz düzeyinin sadece birkaç metre düşmesiyle bu alandaki akarsu / deniz sınırı Marmara'ya doğru gerileyecek. Aslında "Haliç" adı, içini denizin bastığı bir akarsu ağzını tanımlamak için kullanılan bir coğrafya terimi. Yani, bu genel isim, bu koya özel isim olarak verilmiş. O halde Haliç'in, içine denizin sokulduğu eski bir akarsu yatağı olduğu eskiden beri bilinmekteydi denebilir. Bilimsel araştırmalar, bu oluşumun sadece 7500 yıl önce gerçekleştiğini gösteriyor. Yücel Yılmaz'ın bu konferansının, korunması gerekli doğal ve kültürel değerleri bünyesinde taşıyan İstanbul için değişik bir bakış açısı oluşturması amaçlanıyor.