Haberler

Ayasofya konusu

Tarih: 11 Temmuz 2006 Kaynak: Radikal Yazan: Murat Belge
Ayasofya ile ilgili birtakım sevimsiz gelişmeler olduğunu duyuyorum. Sabah'ın pazar ekinde bunlarla ilgili birkaç şey söyledim. Ama gazeteye bakınca, sözlerin sayfaya sığmadığını ve kısaltıldığını gördüm. Ne dediğim anlaşılmayacak şekilde kısalmış; onun için, burada tekrar konuyu anlatmaya karar verdim.

Ayasofya bütün insanlık mirasının önemli bir parçası olduğu için, bugünün dünyasında bir müze olarak var olması bence en iyi durum. Ama birileri bunu bütünüyle camiye dönüştürme projesinin peşinde. Her zaman olmuştur böyle bir kesim, şimdi olması da normaldir. O kesimden olanlara pek fazla dert anlatılabileceği kanısında değilim, ama genel kamuoyunun bu konuda net bir tutum edinmesi iyi olur.

Şu yaşadığımız çağda dünyaya 'fütuhat' değerleri çerçevesinden bakma konusuna gelip dayanıyor, sürüp giden şu Ayasofya teranesi. Bunun ne kadar yanlış, ne kadar çağdışı bir özlem olduğu üzerinde söz söylemek fuzuli görünüyor. Ama o türlü değerlerden yana olanların, 'mantıki' değil, 'duygusal' bir ihtiyacı var böyle bakmaya. Bunun önemli bir kısmı da halen yürürlükte olan eğitim sistemimizin insanlara aşıladığı bir ruh hali. Bunlar hepsi çok önemli sorunlar.

Ancak, öncelikle söylemek istediğim şey şu: bütün bu marazi duygular içinde Ayasofya'yı cami yaptığımızda, atalarımızın mirasına uygun davranmış, onların 'ruhunu sevindirmiş' olmayız. 15. yüzyılın ideolojisinde onlar fethettikleri yerin kiliselerini camiye çevirirken, 'ehl-i kitab' insanların ibadethanelerine saygı göstermiş oluyorlardı. Yukarıda dediğim, 'insanlık mirasına sahip çıkma'nın 15. yüzyıldaki karşılığı buydu çünkü. Ama 21. yüzyıldaki biçimi bu değil. 21. yüzyılda Ayasofya'yı ve benzerlerini cami yaptığınızda, söylemek istediğiniz, 'Ben güçlüyüm, yayılırım, fethettiğim her şeyi de gücümün kanıtı olarak kendi meşrebime uydururum' demek oluyor.

Pazar ekinde kısaltmadan ötürü kaybolan kısım, Vefa Kilise Camii hakkındaydı. Bunun bir adı da Molla Gürani'dir. Camiye çeviren, Fatih'in hocası Molla Gürani'yse gerçekten, daha da ilginç. Yanına bir minare eklenmiş, ama sanki ta başından birlikte yapılmışlar gibi, eklenen öylesine uygun ana binaya. Minarenin şerefesinde, içeriye bakan, yani dışından görünmeyen bir tavus rölyefi vardır. Belli ki bir Bizans ürünü ve muhtemelen kilisenin bir parçasıydı. 'Suret', malum, İslam'a aykırı. Ama ne yapmış, bir rölyefini yok olmasın diye şerefede kullanmış, 'insanlık mirası'nı böyle korumuş. Atalarımızdan bu insanlık dersini mi alalım, yoksa 'Mılıcımla kazandım' böbürlenmesini mi?

Söz konusu binanın giriş (narteks) kısmında, epey silikleşmiş halde, freskler seçilebilirdi. 80'lerde buraya atanan hoca badanayla örttü bunları. İstanbul'un fethinden 1980'lere kadar, 'atalarımız', o fresklerin üstüne badana çekme gereği duymamıştı (18. yüzyıla kadar Ayasofya içinde de bunu yapmadıkları gibi). Bu durumda, 80'lerde o badanayı yapan hoca, 'atalarının geleneği'ne mi uyuyor? Yoksa böyle yaptığını sanarak, bu çağın komplekslerinden, öfke ve düşmanlıklarından oluşmuş, yaşatan değil, tahrip eden yeni bir gelenek mi başlatıyor. Kamuoyunun net tavır alması gereken seçme bu.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.