İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş Genel Müdürlüğünün kentin kültürel değerlerini İstanbullulara tanıtmak, sevdirmek ve bu yolla kentlilik bilinci oluşturmak amacıyla başlattığı “İstanbul kültür gezileri” büyük ilgi görüyor. Kültür Tarihçisi Dursun Gürlek’in rehberlik ettiği gezilerde, kentin gezilecek mekanları Sultanahmet, Fatih ve Beyazıt olmak üzere 3 bölgeye ayrıldı. Haftanın iki günü cumartesi-pazar 25 kişilik gruplar halinde gerçekleştirilen gezilerde her gün bir bölge ziyaret edildi.

Yeterince Tanınmıyor
Dursun Gürlek, ‘’İstanbulluların büyük bir bölümü, yaşadıkları bu tarihi şehri yeterince tanımıyor. Tanımadığı için de sevmiyor. Avrupa’dan, Amerika’dan gelen araştırmacılar, turistler, gezginler bizden daha iyi bu kenti tanıyorlar. Hatta onların yazdığı kitaplardan okuyarak İstanbul’un özelliklerini ve güzelliklerini tanımaya çalışıyoruz. Doğu Roma, Bizans ve Osmanlı gibi 3 medeniyete beşiklik etmiş İstanbul’un güzellikleri ayrıntılarda gizli’’ dedi. Dursun Gülek sözlerine şöyle devam etti: ‘Oysa kentin kuruluşundan itibaren çok sayıda tarihi eser, kentin tam göbeğinde bulunuyor. Eski Mısır’dan Doğu Roma’dan, Bizans ve Osmanlı’dan eserler bir arada yüzyıllardır yaşıyor. Burası bir medeniyetler mozaiği. Dünyanın ortası, dünyanın başlangıç noktası kabul edilen ‘Milion Taşı’ Ayasofya Müzesinin önünde, İstanbul’un ortası kabul edilen taş da Şehzadebaşı’nda. At Meydanı, Hipodrom Meydanı ve Sultanahmet Meydanı aynı mekanda.”

Hacer-ül Esved Burada
Gürlek, Süleymaniye Camii’nin önünden her gün birkaç kez geçtiği halde onu tanımayanlar, hatta görmeyenlerin bulunduğunu ve bunların sayıca çoğunlukta olduğunu ileri sürdü. Oysa içeri girilip, caminin tüm özellikleri ve güzelliklerinin yakından görülmesi halinde, ‘’Mimar Sinan nasıl bir dehaymış. Eserin güzelliğine bakın’’ denileceğini ifade eden Gürlek, “Süleymaniye Camii, kültürel zenginliğimizin tam bir simgesidir. Etrafında hamamı, hastanesi, kütüphanesi, kervansarayı ile tam bir külliyedir. Kanuni Sultan Süleyman’ın Türbesinin giriş kapısı üzerinde Kabe’den (Hacer’ül Esved’den) getirilen bir taşın bulunduğunu İstanbulluların çok azı biliyor. Ayrıca Sokollu Mehmet Paşa Camii’nde de yine Hacer’ül Esved’den parçalar bulunduğunu bu gezilerimiz esnasında anlatıyoruz. Şehirli olma bilinci, yaşadığı kenti tanımak ve korumaktır. İstanbul hepimizin evi. Evimizi tanımamız gerekiyor” dedi.