Haberler

Türkiye'nin Yeni Endişesi Su

Tarih: 24 Ağustos 2006 Kaynak: Birgün Yazan: Bahar Erkum
WWF Türkiye Başkanı Filiz Demirayak'la Türkiye'deki su sorununu ve yapılan yanlışlar ve yapılması gerekenler su politikamızın ne olması cjerekticji üzerine konuştuk. 

Türkiye, su kaynaklarını nasıl kullandı?
Türkiye, özellikle son kırk yılda su kaynaklarını kötü, yanlış ve hiçbir ders çıkarmaksızın kullandı ve bakış açısının değişmesi çok uzun zaman aldığı için, aradaki kayıp en trajiği oldu. 1950'lerde Amik Gölü'nü kurutuyoruz. Bunun arkasında siyaset vardı; orda bir göl var, oysa tarım toprağı kazanılabilir ve çiftçiye dağıtılabilir. Amik Gölü'nün kurutulması bir işe yaramıyor. Gölü kuruttuğumuzla kalıyoruz ve onlarca sorun başlıyor. Toprak tuzlanıyor ve tarım toprağı olma fonksiyonunu yitiriyor. Sadece çevresel değil ekonomik bir felaket. Son kırk yılda 3 Van Gölü büyüklüğünde sulak alan, ekolojik ve ekonomik önemini yitirdi.

Üç Van Gölü büyüklüğünde sulak alan kaybetmemiz ne anlama geliyor?
Yeraltı ve yerüstü su dengesiyle oynamış oluyoruz. Sulak alan, bir taşkın olduğu zaman suyu bünyesinde tutuyor, gerekli zamanlarda da veriyor. Etrafında sazlıklar, içinde balıklar var. İnsanlar balıkçılık, hayvancılık, saz kesimi ve tarım yapıyor. Bir sulak alanı kuruttuğunuzda, insanlar bir süre direniyor. Kurutulan yerde tarımı sürdüremeyen çiftçi, çaresiz ve sefil duruma düşüyor. Ekonomik bir değer kalmadığı için, genç nüfus orada kalamıyor. Yoksulluk ve büyük kente göç başlıyor. Bugün Türkiye'de yoksulluk sınırı yüzde 25 ve sulak alanların yüzde 50'sini kuruttuk. Bütün bu sayıları yan yana koyup düşünmek anlamlı olur. Türkiye'de suyun yüzde 78'ini kullanan tarım, en düşük bedeli ödeyen de tarım. Trajik olan, suyu yönetmesi gerekenlerin "Konya havzasında 50 bin kaçak kuyu var" diye dert yanması. Bu bir sorunsa icabına bakılmalı. Aslında suya bir bedel ödeniyorsa, evler ve endüstri tarafından ödeniyor. 

Su fiyatlarının artırılması sizce bir çözüm olabilir mi?

Suyun kullanıcı için makul bir ederi olmalı. Suyu kullanana önlemler alması gerektiğini söylediğinizde, o zaman anlamlı olur. Tarımda kullanılan yüzde 78'lik suyun yarısından fazlası, yolda kayboluyor. Türkiye hâlâ "vahşi" salma sulama yöntemini kullanıyor. Bu suyla hangi ürünleri suladığına baktığımızda da trajik tablolar çıkıyor. Suya aç bitkiler dediğimiz şeker pancarı, mısır, pamuk suluyor. Şimdi siz kolay kolay şeker pancarı konusuna giremezsiniz, çünkü muazzam dengelere dokunmuş olursunuz. Ortalık ayağa kalkar. Siyasetçinin canı sıkılır. Akıllı bir ülkeyseniz, geleceğinizi düşünüyorsanız, dünyada su savaşlarının çıkacağını öngörüyorsanız, mede-niyederin suyla kurulup suyla yıkıldığını tarih derslerinden biliyorsanız; kendinize su politikaları yaparsınız. 

Devlet Su İşleri yeterli mi? Değilse bir Su Bakanlığı kurulmalı mı?
Neredeyse bir su bakanlığı gücünde olan DSİ'nin politikaları değişmeye başladı. DSİ'yle beraber havza yönetimini, sulak alanların ku-rutulmaması gerektiğini konuşabilmeye baş-ladık.Bundan memnunuz ama kaybettiğimiz çok büyük alanlar var.

Türkiye sulak alanlarla ilgili Ramsar Sözleşmesini imzalayarak, 26 sulak alanı önemli Ramsar alanı ilan etti. Bazı yönetim planları yapmaya çalışıyor. Artık drenajla kurutma yapmıyor. 

Türkiye'de kişi başına düşen su miktarı ne?
Şu anda 1430 metreküp su düşüyor kişi başına. DSİ'nin yaptığı nüfus projeksiyonlarına göre bu 2030'larda kişi başına noo'e kadar düşüyor. Böylece Türkiye Avrupa'nın en su fakiri ülkesi haline geliyor. Şu anda Irak'ta kişi başına düşen su miktarı 2000 metreküpün üstünde. Su zengini olmak için kişi başına 8-10 bin metreküp su düşmesi gerekiyor. Türkiye'nin en büyük sorunudur su. Kimse bu konuyu artık dışlayamaz. Türkiye AB sürecinde, konulardan biri de su. Türkiye çerçeve direktifleri konusuyla ilgilenecek. Bu çerçevede birtakım adımların atılması gerekecek. 2009'da Dünya Su Forumu İstanbul'da yapılacak. Ortaya iyi uygulamalar çıkarmak ve bazı değişimleri gösteren projeler koymak gerekiyor. 

Mavi Tünel hakkında ne düşünüyorsunuz?
Mavi Tünel, Göksu'nun suyunu Konya havzasına taşıyor. Pahalı bir proje. Göksu'nun suyunu alıyorsunuz. Orada bir hayat ve suyun fonksiyonu var. Şimdi o suyu alıp Konya havzasına getiriyoruz. Ben hemen şunu soruyorum Konya havzasındaki suyu ne yaptık? Nasıl bitirdik buranın suyunu da Göksu havzasının suyunu getirmek zorunda kaldık?" 

Şehir suyunun sürdürülebilir kullanımı için ne yapılabilir; iki açıdan soruyorum, idare ne yapabilir, kişiler ne yapabilir?
Su yapamıyorsanız, onu çevirmek, dönüştürmek lazım. Yeniden kullanım teknolojileri, altyapı, yatırım, yasal düzenlemeler, ekonomik araçlar ve fonlar gerekiyor. Kenderin yapısını değiştirmek gerekiyor. Bir tanesi altyapıda yapacağınız değişiklikler. Bunlar çok pahalı, biliyoruz ama yapmak zorundayız. Kamu yatırımları buna dönük olmak zorunda. 

Su kullanımıyla ilgili bir ctik oluşturmak v mümkün mü? Çok güzel bir terminoloji buldunuz, ben de kullanabilir miyim?
Tabi ki su kullanma eriği oluşturmamız lazım. Bugün İngiltere gibi bir ülkede hükümet bir duyuru yayınlayıp artık arabalarınızı aşırı su kullanarak, bahçelerinizi sulamayın diyor. Suyunuz yoksa Akdeniz'de golf alanı yapmakta ısrar edemezsiniz. Bakın Belek; bugün kendi yeraltı suyunu bitirdi. 

Son soru, 2020 ya da 2030 gibi herhangi bir tarihe yönelik projeksiyonunuz var mı?
Var aslında. Rakamlar trajik, 2030'da nüfusa bakıyorsunuz, 2030'da o nüfusa düşecek su miktarına bakıyorsunuz, 2030'da küresel ısınma projeksiyonları var dünyada, onlara bakıyorsunuz ve durum gerçekten çok ürkütücü. O yüzden bu durumu konuşursak, hemen bu günden bir deniz kenarına çekilip Havvai göm-lekleriyle yatmaya başlamak gerekiyor.

Dünyanın Suyunu Nasıl Tükettik?
Türkiye'nin 'yeni' endişesi SU Altı bin yıl önce sulu tarımın başladığı Fırat-Dicle Havzası'nda, o zamanlar su için çatışma çıkıp çıkmadığını bilmiyoruz. Ama bugün su Türkiye, Suriye ve Irak arasında gerilim kaynağı.

Şehirler Tarıma Karşı Dünya suyunun yüzde 70'i tarımsal sulamada, yüzde 20'si sanayide, yüzde 10'u da yerleşimlerde kullanılıyor. Şehirlerle tarım sektörü arasında su rekabetinde, tarım genellikle şehirler karşısında kaybediyor. Tarım dünyanın gittikçe azalan su arzında, hariçten gazel okuyan konumuna düşmeye başladı.

Tarım Suyu Yanlış Kullanılıyor Sulama suyunun her zaman bir kısmı buharlaşıyor, bir kısmı sızıyor, bir kısmı da taşıyor. Sulama verimliliğini arttırmanın yolu, arklarla sulama yerine püskürtme ve "damla" sulama yöntemine geçmek.

Şehirlerde Sürekli Su Dolaşımı Su şehre gelir, bir kez kullanılır ve kirlenerek çıkar. Artık bu model gözden geçirilmeli. "Kullan ve at" sistemi, uzun vadede ayakta kalamayacak. Alternatif sistemlerden biri, insan dışkısını yüksek değerli gübreye dönüştüren kuru tuvaletler. Diğeriyse, şehir su kaynaklarını sürekli dolaşıma sokan sistem.

Kaynak: Dünyayı Nasıl Tükettik -Lester Brown- İŞ Bankası Yay.

Enerji Kaynakları Değişmeli
Bazı ülkeler, fosil yakıt kullanan ve soğutma için çok miktarda su gerektiren termal fabrikalardan rüzgâr ve güneş gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına geçerek, su tasarrufu yapabilir. Çağın doğasını anlamadıkça ve dünyanın doğal sınırlarını tanıyan yeni politikalar oluşturmadıkça dünya güvenliğinden bahsedilemeyecek.

İsrail'in Ortadoğu stratejisinde 'su'dan gerçekler
Eskiden hava gibi doğal bir hak olarak görülen susuzluğu giderme hakkı, artık parası olanın yararlanabileceği ekonomik bir değer. Yenilenemeyen kaynaklardaki hızlı tüketim, suyun çok önemli bir "ekonomik" değer olduğu "realite"sini yaygınlaştırarak; altın ve petrol hırsına bir süredir su hırsını da kattı

İsrail-Filistin barış sürecindeki en önemli anlaşmazlık noktalarından biri de, iki halk tarafından paylaşılan su kaynakları oldu. İsrail'in 1967'de Batı Şeria ve Gazze şeridini işgal ettiği "altı gün savaşı"ndan bu yana, İsrail askeri rejimi Filistin'in su kaynaklarını yönetme ve geliştirme haklarını inkâr etti ve Arapların su kullanımını belirledi. 1967'deki işgalden sonra İsrail yönetimi, Filistin'lilerin Gazze ve Batı Şe-ria'da kuyu kazmalarını, su tesisi kurmalarını ve su transferini kısıtladı.

1967'den bu yana, Batı Şeria'daki suların kontrol ve yönetimi İsrail'in elindedir. 67 Temmuz'undan beri, Batı Şeria'daki hiçbir Arap veya Arap köyü, tarımsal amaçlı kuyu kazma veya çekilen sularını telafi etme iznini elde edemedi. Arap kuyularının derinliği nadiren 100 metreyi aşarken, Yahudi kuyularının derinliği 200-750 metredir.Kuyu kazması yasaklanmış olan Araplar, yaşanan su kıdığından dolayı, dam saçaklarından inen suları toplamaya mecbur kalmışlardır.Batı Şeria'daki bütün İsrailli yerleşimler ve karakollar su şebekesi ile döşenmişken, arap köylerinin yüzde 70-80'ine tankerlerle su sağlanmaktadır.

SU da Yok, Hayat da
Filistinliler ile Araplar arasında bir eşitsizlik de, su için ödenen birim fiyatıdır; Batı Şeria'daki Araplar 6 kat fazla ödemektedir. BM'nin 1992'de yayımladığı bir rapora göre, Gazze şeridindeki mülteci kampı sakinlerinin yüzde 40'ının evinde su yoktur. Batı Şeria'daki bir Yahudi yerleşimci, bir Arap'tan 4 kat fazla su kullanmaktadır. Bir Yahudi için kişi başına düşen günlük su 368 litreyken, bir Arap için bu miktar kabaca 88 litredir.

* Yazar Abdullah Kıran'ın "Ortadoğu'da Su" adlı kitabından özetlenmiştir.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.