Haberler

Kalıcı Bir Değişim

Tarih: 14 Eylül 2006 Yazan: Didem Yavuz
Son çeyrek yüzyılın “medyalaşmış” toplumu, “gerçek” ve “gerçek olmayan”, hepten iki uçlu bir dünya algısıyla yaşamakta. Bu, fiziksel olan ve fiziksel olmayan ayrışmasında, “temsil” ve “eylem” yaklaşımları açısından ikili durum meydana getiriyor. Sözkonusu ikililik bir kutuplaşmadan ziyade, herşeyi, gerisinde yalnızca “imaj temsiliyeti” tortusu bırakarak eritiyor. 80’lerden bu yana değişen ekonomik yapılanma, serbest piyasa ve içinde bulunduğumuz küreselleşme sürecinde her anlamıyla “medya” yönlendirmesindeki toplum için artık, eskisi tersine yeni hayat tarzları üretiliyor. Pazarlama stratejilerinin hedefini artık “yaşam tarzları” oluşturuyor.

Osmanlı Bankası Müzesi'ndeki, “Aradığınız Kişiye Şu An Ulaşılamıyor: Türkiye'de Hayat Tarzı Temsilleri, 1980-2005” sergisi, son haftasında 13 Eylül 2006 Çarşamba günü saat 18:30'da , “Son 25 Yılda Türkiye'de "Hayat Tarzları", Kültür ve Toplum” başlıklı bir panel gerçekleştirdi. 1980 sonrası dönemde toplumsal ve kültürel dönüşümlerin farklılaştıdığı hayat tarzları tartışıldığı panele, Zafer Yenal, Meltem Ahıska ve Nazan Üstündağ katıldı.

Panelistlerden Zafer Yenal, sergiden hareketle Türkiye’nin ne kadar hızlı bir geçmiş ve tarih ürettiğine dikkat çekti. Yenal’a göre alışılagelmiş şeylerin yakın tarihte ortaya çıkması –tüm bu büyük ölçekli alışveriş merkezleri, “fast – food” kültürü, arazi araçları, cep telefonları ve kredi kartı kullanımının ve psikolağa gidenlerin yaygınlaşması- geçmişi derin olmayan bir değişimi ve geçmişin nasıl da çabucak tarih olduğunu gözler önüne seriyor. Çok sık dillerdirilen bu değişim süreci derin bir sınır kavramını da beraberinde getirdi; korunaklı sitelerle gecekonduların, işportacılarla devasa alışveriş merkezlerinin yanyanalığı gibi. Toplumda genel olarak duruma yabancılaşma hissi hakim ve bu onlar için yeniliklerle ve toplumun geri kalanıyla teması zorlaştırıyor.

Tüm bunların geçmişten radikal bir kopuş olduğu düşünülse de esasen bu kalıcı bir “değişim” döneminin tüm dünyayı belirleyen unsur olduğu söylenebilir. Pek çok siyasi tarafından sözkonusu dönem bir sıçrama, gelişme ve ilerleme olarak adledilse de Yenal, bu retorikleri, arkasında yatan toplumsal, ekonomik, kültürel süreçlerle ilişkisinin önemini vurguladı. Yenal’a göre görünen manzara arkasında 3 yapısal süreç sözkonusu.

Bu yapısal süreçlerden ilki 80 sonrası hararetlenen Neoliberal politikalar. Neoliberalizm’in en belirgin özelliği sosyal devletin geri plana çekilmesi. Bu durum, eğitimden sağlığa devlet insiyatifinin yerini özelleştirme sürecine bırakmasını gerektiriyor. Neoliberalizmin tetiklediği ulusal ekonominin küresel sermaye akışına, bunlara eşlik eden piyasa güçlerine bırakıldığı takdirde bu sorunlara piyasanın kendi çözümünü bulabileceği yaklaşımı, iktisat ve ekonomiyi bir uzmanlık alanına dönüştürüyor. Problemleri anlamamızda en önemli alan ekonomi, kamusal alanın dışına çıkarılarak üzerinde konuşulması zor bir konu haline dönüşüyor. Dünya ekonomisi, birçokları tarafından “küresel kumarhane”ye benzetilmekte. Artık kumarhanede belli bir renge para yatırmakla herhangi bir şirkete yatırım yapmak yapmak arasında bir fark kalmadı.

Yapısal süreçlerin ikincisini 12 Eylül sonrası kurumsallaşan şiddet ve baskı dönemi oluşturuyor. Dönemin yansımalarını halen görmek mümkün. Muhalif kesimi baskı dönemi; kollektif dünya algısı, sınıfsal ilişkiler üzerinden biraraya gelip muhalefet oluşturmanın önünü tıkıyor.

   
Sergiden görünümler
Fotoğraflar: Arkitera Mimarlık Merkezi

Yenal’a göre yapısal süreçlerin üçüncüsünü “tüketim alanlarının görünürlüğünün artması” oluşturuyor. Son 20-25 yıl içinde üretim ilişkilerinin ne kadar doğru olduğu ise tartışmalı. Tüketim kanalları ile oluşan kimlikler ve "hayat tarzı kavramı"nın bu dönemde ortaya çıkması arasında bir paralellik var. Süreç içinde kimlik üzerinde çeşitli çatışmaların görülmesi, bir “bedeni ile uğraşma” hali, “fitness trendleri” tüm bu yabancılaşma, tedirginlik, belirsizlik durunlarıyla bağlantılı meseleler olarak görünüyor. Toplumsal değişim hızını ve niteliğini Türkiye’nin sorunları ile algılamak açısından önemli.

Meltem Ahıska’ya göre 12 Eylül’ün ve hesaplaşılmamış bir dönemin uzantısında yaşıyoruz. 90’lardan bu yana Güneydoğu’da savaş ve tahribat devam ediyor. Yalnızca kültür değil, mekan ve canlılar da yıkımla yüz yüze bırakılıyor. Toplumun genelinde bir kayıtsızlık ve duyarsızlık söz konusu. Bu durum da “toplum” fikrini zedeliyor.

Ahıska, küresel dinamiklerle şekillenen görmezden geldiğimiz dünya ile parıltılı dünyanın biraradalığına dikkat çekti. Bu durum, sorunlar karşısında pasiflikleri doğuruyor. “Uyurken kilo verin”, “Mutluluk Hapı Türkiye’de, Eleme Kedere son”, “Sınırları Aş” gibi reklam sloganlarıyla şekillenen imkanlar manzarası, Zygmunt Bauman’ın “Liquid Modernity” saptamalarını doğruluyor. Bugün artık, sermayenin akışkanlık kazandığı, toprakla kurulan ilişkinin aidiyetlik duygusundan uzaklaştığı ve herşeyin dolaşıma girdiği bir süreç söz konusu. Bauman’ın tezi, sıvılaşmanın yeni “katılık”lara yol açtığı yönünde. Artık, altyapı üst yapıyı belirliyor ve ekonomi dışındaki tüm alanlar ikincil alanlar olarak görünüyor. Belirsizlik içinde beklenmedik özellikleri taşıyan ve şahıslaşan piyasaları ortaya çıkarıyor, piyasaların tepkisi, piyasaların öfkelenmesi gibi...

Ahıska, yeni denetim alanının hareket olduğuna dikkat çekiyor. Yeni iktidar biçimleri bir öncekinin aksine hareket, göçmenlik ve göçebilirliği destekliyor ama onu kontrolü altında tutuyor. Günümüzde hareket ve esneklik fikirleri hakim. Ancak Ahıska, bu kez de hareket içinde bir durağanlığın doğduğunu söyleyerek tüm bu aktiflik içinde pasif çocuklara döndüğümüzü söylüyor. Tüketim toplumunun genel olarak dünya algısı bir kıyaslama, haset, eksiklik duygusuyla besleniyor. Ahıska, toplumsal hakikat toplumsal hakikatin her zamankinden kıt olduğuna dikkat çekerek sıvılaşmanın ortasında hakikati hakikat yapan katılığın aranması gerektiğini vurguladı.

Nazan Üstündağ ise konuşmasında üretilen hayat tarzlarına yer verdi. Üstündağ’a göre dönemin sloganları millet olma hissini farklı biçimlere sokarak yeniden üretiyor. Ulus kimliğimiz Türkiye farklı katmanlaşmalar ve yeni kimlikler kazanıyor. Hiyerarşi normalleştiriliyor ve konuşulmaz hale getiriliyor. Üstündağ’a göre hem paylaştığımız hem de sakladığımız bilgiler yeni ulus kimliğimizi oluşturmaya başladı. Unutulan ve saklanan konular emek ve şiddet başlıkları altında toplanabilir.

Üstündağ’a göre emek artık üzerinde dönen bahislerin “moda”sının geçtiği, unutulan ve saklanan bir gerçek. Üstündağ insanların çok çalıştığını vurguladı ve ona göre ilişkiler artık vahim bir sömürü ortamına sürükleniyor. 18 saat çalışan konfeksiyon işçileri, sosyal sigortası olmayan işçiler, işportacılar, tarım işçileri artık görünmez oldu. Emek üzerinden düşünmeyip sakladığımız, konuşmadığımız, tüm hiyerarşileri yok saydığımız bir bir ortamda mutluluk tablomuzu devam ettiriyoruz.

Üstündağ bu manzara içinde kimi “dozunu kaçıran”ların –ki böyle adledildiklerini söylüyor- yapısal, cinsiyetçi ve sınıfsal düzenin altını çiziyor: “Yorum” şarkılarıyla Popstar'a katılan göç maduru Neriman, konfeksiyon atölyelerinde çalışan kızların tüm maaşlarını kozmetiğe yatırmaları gibi. Toplumca “geri kalmış”, “anlayamamış”, “fazla batılılaşmış” söylemleriyle üzerleri örtülüyor.

Şiddet ise Üstündağ’a göre yükselen faşizmin sermayesi. Erişme güçlüğü çeken ya da reddedenlerin hayatları yaşamaya değer değil ve harcanmaya açık olarak görünüyor ve sunulan hayat tarzlarıyla “ideal yaşamlar” yaratılıyor. Evde doğum yapanlar, AB’yi onaylamayanlar, sitelerde oturmayanlar, F tipi mücadelesini sürdürenler, göç mağdurları, kıllılar, şişmanlar artık değersiz hayatlar olarak görünüyor. Üstündağ, konuyu 12 Eylül “meseleleri”ne bağlayarak artık farklı olan herşeye tüm hıncımızla saldırdığımızı söyledi.

Sergi 17 eylül 2006’ya kadar Osmanlı Bankası Müzesi’nde izlenebilir.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.