Haberler

Su Üstündeki Kent: Venedik

Tarih: 21 Eylül 2006 Derleyen: Nilgün Ersoy

330 yılına kadar Bizans eyaleti olan Venedik, ilk önce Hunlar’dan daha sonra Langobard’lardan kaçan yerleşimcilerin, kuşatmaların uzun süreceğini göz önüne alarak 453 yılından itibaren lagünün kumluklarına ve adalarına yerleşmesiyle bugünkü şeklini aldı. Venedik lagünlerinin yerleşimcileri hakkında yapılan ilk kapsamlı betimleme Romalı Cassiodoro tarafından MS 6.yüzyılda yapılmıştır:

Kayıklarınızla, geniş kanallarda sanki çayırlardan farkı olmayan kumluklar üzerinde süzülüyor gibisiniz… ve ev kapılarının önüne normalde hayvanlar bağlanırken, sizler saz ve saman kulübelerinizin önüne kayıklarınızı bağlıyorsunuz.

O dönemde bile kent ve su arasındaki ilişki kendisini göstermektedir. Bu öyle bir ilişkidir ki Venedik ve sakinlerinin yaşamını belirledi.

Venedik, 1.600 yıllık tarihinin ilk yıllarından beri en önemli gelir kaynağı olarak kullandığı ve kullanmakta olduğu suyla yaşamını birlikteliğini sürdürüyor. Kentin gelişimi doğal ortamının kesin değişimini de beraberinde getirmiştir. Venedik’in büyümesi için suya, sebze bahçelerine, çamura ve kumluklara el konulmalıydı. Yeni alanların kazanılması için Dalmaçya kıyılarından getirtilen milyonlarca karaağaç ve karaçam kazığı çamura saplandı ve bu yolla elde edinilen kurutulmuş alanlar, inşaat için gerekli olanakları sağladı. Suyu kontrol altında tutmak ve kent ile lagünün yaşaması için yüzyıllar boyunca Brenta, Dese, Sile ve Piave’nin nehir akışlarına bir çok fiziksel müdahaleler yapıldı hatta nehirlerin denize birleştiği yerler dahi değiştirildi.

Venedik, henüz 8. yüzyılda bir deniz gücüne dönüşmüştü. Yüzyıllar boyunca denizler üzerindeki kontrol ve bununla ilgili yukarı Adriyatik’ten başlayarak orta Adriyatik üzerinden Dalmaçya’ya ve en sonunda aşağı Adriyatik’e kadar olan ticaret adım adım ilerledi. Akdeniz bir “Venedik Körfezi’ne” dönüştü.

11. yüzyılda, Dük’lerin yönettiği, ihtiyarlar meclisi bulunan bağımsız bir kent cumhuriyeti olarak şekillenen Venedik’in 15. yüzyılda 200.000 yerleşimcisi bulunuyordu. Venedik’in o yüzyılın sonuna doğru Anadolu’ya kadar ulaşan tüm Akdeniz alanında eşsiz bir hakimiyeti vardı. Venedikliler, yedinci yüzyıldan itibaren ticaret yollarını keşfettiler ve yol, zaman ve riskleri kestirmedeki ustalıkları sayesinde tüm diğer rakiplerinden daha üstün konuma geçtiler. Cenova gibi kentlere göre, Venedik’ten Anadolu’ya ulaşımın daha kısa olması nedeniyle Haçlı Seferleri de buradan yapıldı.

Baharat, esir ve cam eşya ticareti ilk sırayı teşkil ediyordu. Baharatlar Anadolu üzerinden, esirler her yerden ve cam eşya, dolgun maaşlı cam ustalarının “Serenissima’ya”, sanat eserleri yaratmak için ömürlerini geçirdikleri Venedik önlerinde bulunan Murano adasından getirtilirdi. Ustalar bu işi pek de gönüllü yapmıyordu. Camcılık sanatının sırrını açıklamaları ihtimaline karşı adayı terk etmeleri yasaktı, buna karşı çıkanlar ölümle cezalandırılırdı.

Bu zorbalık, ticari anlayış ve siyasi kararlılığının emsalsiz kombinasyonu, Venedik’in yükselmesini sağlayan en önemli etkendi ve 16. yüzyıla kadar mükemmel bir şekilde işledi. Venedik’in arması San Marco’da her taraftan görülebilen bir yere yerleştirilen kanatlı aslan oldu.

1492’de Kolomb’un yeni bir dünyayı ve 1498’de Vasko de Gama’nın Doğu Hindistan’a giden deniz yolunu keşfetmesiyle ibre her zaman Venedik’in baş rakibi olan Ceneviz lehine kaydı. Doğu Hindistan ve Levanten ticareti bundan sonra Cenevizliler tarafından idare edilmeye başlandı. Venedik, Kuzey ve Güneydoğu Akdeniz bölgesinin kontrolüne yoğunlaştı ve bu statükoyu korumaya çalıştı. Bu bölge ülkeleriyle canlı ticaret ilişkileri kuruldu. Hıristiyanlıkta faizin yasak olması nedeniyle çok sayıda Yahudi kente yerleşti ve Venedik’te bankacılık sistemi gelişti.

1571’deki Lepanto deniz savaşından sonra ellerinde yalnız Doğu Adriyatik bölgesi ve Yunan Adaları kaldı. Osmanlıların ısrarı ile Yahudiler kentten çıkarıldı, bankacılık sarsıldı ve Venedik’in çöküşü önlenemez oldu. 1797’de Venedik Cumhuriyeti Fransız askerleri tarafından lağvedildi. 1815’te Avusturya’ya (Lombardiya-Venedik krallığı), 1866’da İtalya’ya bağlandı.

Kürek Çeken Kent
Venedik 118 adaya dağılmıştır ve (bugün bile kısmen) önemli trafik yollarının kanalların (150 civarı) oluşturduğu ve mantık gereği tüm trafiğin su üzerinde gerçekleştiği bir kenttir.
Tüm eşraf kentleri iki girişe sahipti: birisi “kara yolu” (sokağa ya da meydana ulaşmak için) ve bir kanalla bağlantılı, daha önemli ve ihtişamlı olan diğeri. Burada gondoller, ihtiyaç halinde sahiplerin ve misafirlerinin kenti hayranlıkla izlemek için hazır bulunurdu.

Kürek Çekmenin Venedik Tarzı
Kayık ve gemilerin hareketini sağlamak için Venedikliler becerikli denizcilere ve mükemmel kürek çekenlere dönüştüler. Rüzgarların, akıntıların ve gelgitlerin tanınması ve kullanılmasında gerçek birer usta oldular. Etraftaki ortam (lagün), kayık çekmenin navigasyon türünü ve çeşidini belirledi. Nispeten sığ su, dolambaçlı kanallar ve kumluklar, altları düz ve karinası olmayan kayıkların kullanımına yol açtı. İlgili su derinliğini mümkün olduğu kadar iyi tespit etmek için ayakta durarak kürek çekilmeye başlandı ki bu Voga’nın karakteristiği oldu. Dar kanallar nedeniyle tek kürek kullanım gerekliliği bunu imkanlı hale getiren asimetrik kayıkların gelişimine yol açtı. Serbest hareket eden ve küreğin problemsiz kullanım ihtiyacı Forcolla denilen bir Dolle fikrini geliştirdi. Bu nedenle dümenden vazgeçilerek yerine kürek kullanıldı.

Gondolcular
Gondolcular, kendilerini tamamen turizme adamadan önce kayık çeken şoför özellikleri nedeniyle kentin şanıydılar. Ekmeklerini ya bir eşraf ailesinin yanında ya da resmi hizmette çalışarak elde ederlerdi. Kentte daha fazla düzenlenmeye başlanan görkemli kayık yarışlarına katılmak için kentin sembollerinden birisine dönüşen bu meslek grubundan yüzyıllar boyu faydalanıldı.

Bir Kayık Yarışının Meydana Gelişi
Venedikliler’in en tipik yarışı olan Regatta, her zaman yerli ve yabancıların ilgisini çekmiştir. İlk tarihi kanıtlar Regatta’yı, Marien şölenlerine kadar dayandırır. Her ne kadar hakkındaki ilk bildiriler 13. yüzyılın ikinci yarısına dayanmış olsa da o zamanda bu görkemli yarış büyük olasılıkla alışılmış, genel, folklorik bir yarıştı çünkü Venedik en başta denize dönük bir kentti ve bu nedenle usta denizcilerin eğitilmesi önemli bir gereklilikti.

Regatta kelimesinin etimolojisi tartışılmaktadır: bazıları bunu riga (sıra), diğerleri aurigare (bir yarışa katılan) ve diğer bazıları ramigium (kürek)’ten türetiyorlar. Ancak Venedik kelimesi Regatta’nın Avrupa’nın en önemli dillerine yerleşmiş olması ve “kayıklar üzerinde yarış” anlamına geldiği kesindir. Regatta’lar, Rönesans’ta daha ziyade Compagnie della Calza (genç eşraflar birliği) tarafından düzenlenirdi. 16. yüzyıldan itibaren yönetim tarafından görevlendirilen ve Direttori di Regata (Regatta yöneticileri) denilen soyluların eline geçti.

Yarış
Regatta, o zamandan beri belirli özellikteki kayıklarla gerçekleştirilen bir çok yarışa bölümlendirilmiştir. Böyle bir olayda Marcus havzası ve Canal Grande, şehir sakinlerinin büyük bir heyecanla yarışmaları izlediği her çeşit, muhteşem süslenmiş kayıkla kaynardı. Herhangi bir karışıklığı önlemek ve gerekirse müdahale etmek için Regatta’lar eski zamanlarda kendilerine has uzun şekilleri olan tören kayıkları, Bissone’ler tarafından yönetilirdi. Pruvada oturan eşraf, genel düzeni bozan kayıkları normalde su tavuklarının avlanmasında kullanılan pişmiş toprak topları fırlatan bir çeşit yay kullanırdı. Artık düzeni koruma görevi bulunmayan Bissoneler bugün artık Regata Storica’yı (tarihi regatta) başlatıyor. Bugünkü şekliyle Regata Storica, daha fazla turist atraksiyonu sunabilmek için üçüncü sanat bienali vesilesiyle 19.yüzyılın sonunda hayata geçirildi.

Venedik’in “en”leri
Piazza San Marco

9. yüzyılda kurulan bu meydan, 12. yüzyılda meydanı bölen Rio Batario’nun kurutulmasıyla bugünkü büyüklüğüne ve bugünkü görünümüne 18. yüzyılda kavuştu. 13. yüzyıldan kalma kırmızı tuğla yer döşemesi, bugünkü göze çarpan beyaz mermer desenli gri trakit ile değiştirildi.

Basilika di San Marco
11.yüzyılda iki öncü yapının yerine kuruldu. Aziz Markus, şehrin koruyucusudur ve 828 yılında İskenderiye’den çalınan kutsal emanetleri, bu kilisede saklanır. Plan Yunan haçı şeklindedir, ve beş kubbesi bulunur, 1902’de yıkılan Campanile (çan kulesi), daha sonraki yıllarda orijinal şekliyle tekrar inşa edilmiştir.

Ponte dei Sospiri (Pişmanlık- iç çekiş köprüsü)
1602’de yapılmıştır, mimarı Antonio Cortin’dir. Adı daha sonraları Romantizm edebiyatı tarafından konulmuştur. Mahkumlar bu köprüden hücrelerine götürülürdü.

Ponte di Rialto (Rialto köprüsü)
1588’de Canal Grande’nin en dar yerinde inşa edilmiştir. Adını Rialto semtinden almıştır. Venedik uzun süre Rialto olarak adlandırıldı. İsmi Rivus Altus’tan (derin su) türetilmiştir.

S.S.Giovanni ve Paolo Kilisesi
13. yüzyılda başlanan inşaatı 200 yıla yakın devam etmiştir. Venedik Dük’leri burada defnedilirdi. Sayısız sanat eserleri barındırır.

Canal Grande (Büyük Kanal)
Uzunluğu 4 km olan kanal tüm şehir merkezini yılankavi bir şekilde dolaşır, kıyısı boyunca zengin Venedik ailelerin sarayları sıralanır.

Dükler Sarayı
Bizans, Gotik ve Rönesans karışımın eşsiz bir örneği. 9 yüzyıl botu Venedik cumhuriyetinin yönetim merkezi olmuştur.

Marco Polo
Asya’ya giden ilk Avrupalı
Giacomo Girolamo Casannova
Caravaggio
Mimar Andrea Palladio
Avrupa’nın günümüze ulaşan en eski kapalı tiyatrosu olan Vicezo’daki Olimpico Tiyatrosunu tasarladı.
Gentile Bellini
Tartaglia
Venedikli hesap ustası
Antonio Vivaldi
Giovanni Bellini

Titian
Stones of Venice (John Ruskin)

1853’te üç cilt halinde yayınlanan mimarlık tarihinden ziyade daha çok bir yığın detay bilgisi içeren, özellikle yapıların düzenlenmesi ve Venedik kemerlerinin ayrıntılı olarak ele alındığı ve bugün bile Venedik Ortaçağ evleri için başvurulan bir teorik mimarlık eseri.
Venedik Taciri (William Shakespeare)
Venedik'te Ölüm (Thomas Mann)
Venedik Bienali
Venedik Film Festivali
Venedik Karnavalı

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Kaynaklar:
www.Martinschule.de
Kulturgeschichte
Citta di Venezia
Friedrich Hebel
Mimari yapılar için tavsiye edilebilecek ayrıntılı bir link: www.jc-r.net Jan- Cristoph Rössler’in Venedik yapılarının mimarisi ve korunması ile ayrıntılı, çok geniş kapsamlı bir araştırması.

Konuyla İlgili Linkler
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.