Haberler

Thom Mayne ile Söyleşi...

Tarih: 21 Eylül 2006


Fotoğraf: Arkitera Mimarlık Merkezi

Mimarlık kültürel bir gerçeklik. Bana göre çelişki, çatışma, ucu açık ve sezgisel kavramları toplumda bugünkü konumumuzun bir göstergesidir.
Thom Mayne

2005 yılında Pritzker Mimarlık Ödülü’nü de kazanan Mayne mimarlık çalışmaları kadar mimarlığın eğitimcilik alanında da önemli işler yapmış önemli bir isim. Thom Mayne, geçtiğimiz Mayıs ayında ARKIMEET’in konuğu olarak bir konferans da vermişti.

Değişime olan tutkusu ve isyankar tutumuyla tanınan Mayne ile mimarlık çalışmalarından, düşüncelerine, verdiği konferanstan Amerika’daki Bush hükümetine kadar uzanan geniş bir alanda bir söyleşi gerçekleştirdik.

Gülin Şenol: İlk sorum projelerinizde kullandığınız kavramlarla ilgili. Web-sitenizde birtakım anahtar sözcükler var. Mimarlığın kelimelerle ifade edilemeyeceğini, günümüzde sözlü bir konu olmadığını düşünüyorsunuz. Oysaki projelerinizde “çelişki”, “çatışma”, “ucu-açık” ve”sezgisel” gibi terimler kullanıyorsunuz.

Thom Mayne:
Mimarlık kültürel bir gerçeklik. Bana göre çelişki, çatışma, ucu açık ve sezgisel kavramları toplumda bugünkü konumumuzun bir göstergesidir.

GŞ: Sizce mimarlık sözlü bir konu değil mi?

TM:
Sözlü? Tabi ki değil. Mimarlık kendi terimleri içerisinde kendisini sorgular, daha sonra biz vazgeçmek, yardım etmek, konumlandırmak, yerleşmek ve çözümlemek gibi kelimeleri karşılıklı bilgi aktarımını sağlamak için kullanırız. Bu benim için, nasıl bir kıyamet içinde yaşadığımızı anlamak adına çok önemli; her geçen gün durumun daha fazla farkına varıyoruz ve bu da hayatın tüm karmaşıklığının, en ince detaylarının ve özelliklerinin daha basit düşünce ve fikirlere olan tezatlığının bir yansımasını gösteriyor ve bir jenerasyon konisi içine yerleştiriyor. Öte yandan elimdeki malzemeyi anlayabilmem için kullandığım bir çalışma biçimi bu. Kaynakların çelişkileri benim için son derece kullanışlı. Bir sonraki projeyi beklerken yeni terimler ve birleştirici ilkeler geliştirmeme olanak veriyor. Dediklerimin hiç birinin anlamı farklı değil. Bu yeni bir dil türetmeye benzemez. Bu morfozun dilidir. Bazı projeleri oldukça farklılaştıran onları, tüm bu yarış, program ve fırsatlar içerisinde tekil ve özgün kılan bireysel fikirler var. Sonunda sanki çıkan iş bu dille konuşuyormuş gibi olabiliyor. İnsanlar anlıyor mu, sorgulamamız gereken asıl konu bu. İnsanlar baktığında anlayabilmeliler. Yaşadığınız gerilmeler de son derece net olarak çalışmanızdan anlaşılabilir. Yapı işlerinin sonunda düşündüğünüz ve yaptığınız işin başlangıç izleri de oldukça açık olarak okunur.

GŞ: Daniel Libeskind ile bir söyleşi yapmıştım. Mimarlık dilinin malzemelerden ve ışıktan oluştuğunu sölemişti. Siz bu görüşe katılıyor musunuz?

TM:
Malzemeler... Mimarlık dili düşüncelerle, bağlamlarla, kurgu ve buluşlarla başlar. Hayır, malzemelerle başlamaz. Malzemeler düşünceleri besler. Mimarlık buluşlar, yapılanmalar ve kavramlarla başlar. Ne var ki malzemeler kesinlikle düşüncelerle bağlantılıdır. Ve mimarlık adına yapmak istediğin girişimlerin değerini yansıtır. Malzemelerin düşüncelerle olan ilişkisi eski bir yöntem olmasına karşın yadsınamaz. Malzemeler düşünceleri kavramsal, şiirsel ve estetik olarak desteklemek zorundadır ve daha sonra gelirler.

Malzemeler ortamdaki ışığın durumuna göre algılanabilirler. Işığın da bu durumun bir parçası olduğunu söylemeliyim. Işık, dünyanın atmosferi gibidir. Düşünceler kesinleşir; işin içine gömülür ve bu sayede yaptığınız işler düşüncelerinizle bağlanır. Bu düşünceler ki maddenin bütünlüğünün bir göstergesidir.

GŞ: Aslında bu söyleşide sizinle birlikte 3 kişi olacaktık. Şevin Yıldız maalesef bize şu anda katılamıyor ancak ben size onun sorularını da aktaracağım. Bu da onlardan biri: Dün akşamki konferansınızda size, çelişki ve bağlanabilirlik kavramları ve bunları nasıl birbirleriyle ilişkilendirdiğinize dair bir soru geldi. Yanlış hatırlamıyorsam bunlar çelişki ve bağlanabilirlilikti. Bunları nasıl birbirine entegre edebiliyorsunuz, işlerinizden bir örnek vererek açıklayabilir misiniz?

TM:
Sanırım ben “tecrit edilmiş bağlam” demiştim. Edebiyat gibi formları olan bütün işlerimiz, günlük yaşamla ilgilenir. Ve bu gerçekler sizinle bağlantılı olmayan tüm farkındalıklarımızı kapsar. Bazı durumlarda da bunlar birbiriyle zıtlaşırlar. İş, özel ya da bağlantılı olabilir. Hem kişisel hem de bağlantılı bir dünyanın parçası olarak da algılanabilir. Tabii farklı gerilmelerle de ilgili olabilir. Küresel ya da bölgesel olabilir, işlevsellikle şehirsel gereksinimler arasında bir bağ oluşturabilir ve tüm bunların arasındaki ilişkiyi de sağlamak zorunda kalabilir.

Bugün, dünyada tek bir izleyici yok. Bağlı oldukları kültürlerin doğasına uygun çeşitli izleyiciler... Kültürünüz ister eğitiminize ister ülkenize ya da psikolojik durumunuza bağlı olsun mimarlığın estetik yönü hakkında dünyanın yarısı gibi yorum yapamayız. Diğer yarısı gözlemci, kullanıcı ve dünyanın bütün yapısını oluşturanlar. Fakat dünyanın her yerinde, doğanın gerilimlerindeki ilgiyi ve toplumları oluşturan farklılıkları bulursunuz.

Ben ABD’de 134 farklı dil konuşulan çok kültürlü bir şehirde yaşıyorum ve bir şekilde oraya adapte oldum. Şu an bir melez olduğumu söyleyebilirim. Ben birçok farklı yerden geliyorum.

Söyleşinin tamamını okumak için tıklayın.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.