Haberler

Kıta - Şehirler

Tarih: 5 Ekim 2006 Kaynak: Domus Yazan: Yona Friedman Çeviren: Gökçe Aras
Kıta – Şehirler
Hiç kimse bir şehir inşa etmez. Şehirler belirli işlemler sonucunda yavaş yavaş kendiliğinden oluşur ve bu oluşum bir kaç nesil boyu sürer. Ortadoğu’da Muhteşem İskender adında binlerce şehir vardı. Ama sadece bir tanesi başkent oldu. Yani biz şehirleri oluşturamayız sadece onları zaman içinde olduğu gibi kabul ederiz.

Şehir ve Bölge
Bölgeye, ilçeleriyle birlikte uzatılmış bir şehir diyebiliriz. Ya da tarihe atıfta bulunarak, “eskiden şehir – devletlere ne diyorduk?” diyebiliriz. Şehir ya da bölgeler için sürdürülebilir gelişmeden konuşuruz ve bu konuşmalarda genellikle şehir – devletlere göndermeler yaparız. İlk olarak şehir - devletler, grupları içine alan, tamamlayıcı sosyal oluşum, ikinci olarak ise kendi içinde üretim ve tüketimin denk olduğu bir ekonomik bir oluşumdur. Bu denge, şehir – devletlerde alınan göçler ve yapılan göçler de olmak üzere kendi içinde ayarlanır. Şehir – devletler kendi kendine yeten bir sosyal organizasyon olarak düşünülebilir.

Kendine Yetmek
Şehirler kendi kendine yeten oluşumlardır. Şehrin sakinleri şehirden, oldukça nadir, özel durumlarda ve kısa periyodlarda şehirden ayrılırlar. Geçimlerini – malzeme ya da başka birşeyden – şehrin onlara sunduğu imkanlar doğrultusunda karşılarlar. Ekonomik bir bakış açısıyla bakılırsa, şehirde yapılan aktiviteler yeni bir değer yaratır. Şehre giren malların ve hizmetlerin değeri, şehirde bulunan marketlerdeki ürünlerden ve hizmetlerden daha düşük bir değerdedir. Şehirdeki nüfus tasarımdan başka farklı değerlerde yaşar. Şehirdeki ekonomik kriz ve buna bağlı olarak işsizlik verilen hizmetlerin ve yaşam kalitesinin bozulmasına neden olur. Bunun sonucunda anlaşmazlıklar ve münakaşalar olur. Böyle durumlarda insanların şehirden göç etmesiyle kişi başına ölçülen değerler artmaya başlar. İki yol var: şehrin değerlerinin üretimle artması ya da değerlerin şehre girmesinin azalması. İlk durumda marketlerdeki ürünlerin ve hizmetlerin şehirdeki üretimi çoğalacak. İkinci durumda ise şehir mümkün olduğunca kendine yetmeye çalışacak. İkinci durum fakir ülkeler için daha iyi bir politika. 3. Dünya Ülkeleri’nin de kendilerine yetmeleri için iyi bir yol. Diğer taraftan, gelişen Dünya’da endüstriyel ülkelerdeki şehirler de, kendilerine başka konularda yetemeyebilirler. Buna 4. sektör diyebiliriz. 4. sektörün faaliyetlerini şöyle tanımlayabiliriz, kendileri için parasız çalışan insanlar, örneğin ev hanımları.

 
Kaynak: Domus
   

Şehir ve İlçeleri

Eski tarihlerden bu yana şehirler, şehir surları içindeki bölge ile bu bölgeye kaynak sağlayan alanlardan oluşuyor. Bu anlatım, şehrin ilçeleri olmadan varlığını sürdüremeyeceğini gösteriyor. Bu konsept çerçevesinde ilk olarak Roma devrinde kolonilerin görünüşleri ile birlikte ilçelerin mevkileri değişmeye başladı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bu konsept, koloni imparatorluklarının sömürgelerini bırakmalarıyla tekrar değişti. Şehirlerin karışık gelişmiş ağlarla örülmüş kasabalar ve herbirinin kendi içinde ilçeleri vardı. Kıta – şehirlere olan bu eğilim, birbirine bağlı şehirler ağı oluşturdu. Kıta – şehir, birleşik şehir demek değil. Örneğin Los Angeles’da ağın gözenekleri tamamen binalarla kaplı ve evden işe işten eve giden insanlar şehirden ayrılamaz. Kıta – şehirlerde, sadece merkezler (düğümler ağı yerine) ve ona bağlı boşluklar var. Varolan trend gözlemleri, bize birleşik şehirler gelişiminden sakınılması yönünde bir ümit verebilir. Kapalı örgü şeklinde hızlı ulaşım sistemlerinden oluşan büyük ve orta büyüklükteki şehir merkezleriyle tarımsal üretimin yapıldığı alanlar arasında ulaşımı sağlayan yeni bir yerleşme örneği keşfettik. Avrupa, kıta – şehirlere bir örnek , buradaki şehirlerde nüfus 300 bin ile 3 milyon arasında değişiyor, ulaşım ağları oldukça gelişmiş ve trenler yüzyıldan daha fazladır kullanılıyor.

Avrupa Birliği: Bir Kıta Şehir
Şimdiki zamanda da gelecekte de Avrupa Birliği belki de tarihteki en büyük kıta şehir olacak. Bu sistemin önemli bir özelliği de şu, Londra ve Hollanda dan başka büyükkent yok.
Avrupa ağında birbirine düğümlenerek sıralanmış olan bu şehirler büyüklük olarak da oldukça makul, 3 milyondan fazla nüfusa genelde rastlanmıyor. Bu şehirlerin iç bölgelerindeki kırsal alanlar da oldukça küçük ve homojen. Avrupa kıta şehir hakkındaki bir başka konu da bir uçtan bir uca olan yoğunluğun, Asya’dan az Kuzey Amerika’dan fazla olacak şekilde makul derecede olması. Sonuçta bu şehir kıtada aynı tür bir şehir dokusu olduğu ortaya çıktı. Kıtasal bakış açısında biz kıta - şehrin bölgesel olarak arttırılmış modelini gözümüzde canlandırabiliyoruz. Sadece malzeme strüktürü olarak değil, daha çok ekonomik ve sosyal bağlantı içinde, şehrin karakteri itibariyle şehrin çekirdeği bu çekirdekle nasıl iletişim kuracak. Şunu belirtebiliriz kıta şehirlerdeki şehrin çekirdeği ile kırsal kesim karşılıklı olarak rol oynuyor. Aynı zamanda bu fiziksel bağlantı aynı strüktürdeki malzemesiz bağlantıya uygun oluyor. Bu kıta – şehrin sakinleri bu nedenle geçimlerini sadece kendi çekirdekleriyle değil hep birlikte olan çekirdeklerinden sağlıyorlar. Başka bir özellik de geçici göç ü kolaylaştırması. Örneğin Avrupa’da Akdeniz’in kuzey kıyıları her sene 60 milyon turist çekiyor.

 
Kaynak: Domus
   

Kıta – Şehir Avrupa’nın Taşıma Kapasitesi
Kıta – şehrin bir başka önemli özelliği de şehir – devlet diyebileceğimiz bir grup olması.
Bu konsept aslında yeni değil, geçmişte şehrin ilçeleri de dahil olmak üzere bağımsızlık için bu özelliğe başvuruluyordu. Fakat şimdi de geçmişte de şehrin önemli ürün zenginliği ilçelerde bulunuyordu. Örneğin küresel bir şehir olan New York şehri bütün ürünleriyle ekonomisinde yüksek miktarda mal satışı yapıyor. 2. önemli etken de şehrin sakinleri. Şehirlerde genelde insanların evlerinde bir teknik kullanım kılavuzu vardır, şu anda da böyle, sadece içerikleri değişik. Ayrıcalıklı şehir alanlarında, ekonomik işlem sahnesi ve teknik bilgi mağazası şehrin özel değerlerine ürün ve karakteristik kurgu doğurur. Şehirdeki arsa değerleri sahte spekülasyonlarla sürekli artıyor. Bu kıta – şehirler yeni bir politik oluşumu da beraberinde getiriyor – bir yapı gevşek örülmüş birlik diyebiliriz. Şu anda Avrupa Birliğine de yukarıda sözü edilen oluşumlardan biri diyebiliriz.

Dünya’nın Yüzey Kaynağı
Şehirler (bir kısmı) doğal kaynaklarının zaruri kaynakların – sınırlı büyüklükte ve homojen kalitede olmamasının sebeplerini araştırmaya başladılar. Örneğin bir insanın makul koşullarda hayatta kalabilmesi için ne kadar bir alana ihtiyacı var. FAO’nun verilerine göre insanın sebze – meyve yetiştirme, su deposu, enerji üretimi, barınma, kamu alanı, trafik alanı, endüstriyel üretim için kullanılan olmak üzere kişi başı 600 m²’ye ihtiyacı var. Bu şu anlama geliyor, 600 km² 1 milyar insanı rahatça yaşatabilir. Çoğu şehir bugün bu yoğunluğun ötesinde. Uluslararası teşkilatların verilerine göre 2005 yılında nüfus 10 milyar olacak. Bu hesaba göre 6 milyon km² nüfusun yaşaması için yeterli olacaktır. Bu alan aşağı yukarı Avrupa’nın %60’ı. Bu zekice kurgulanmış alan düzeni sadece insanlardan oluşmuyor. Bu alanın %30’unda doğal kaynaklar bulunuyor geri kalan alanlar ise boş. Açıkçası bu rakamlar şu soruyu akıllara getiriyor: Bu yaşlı Dünya’nın kaynaklarını daha verimli olarak nasıl kullanabiliriz?

Yona Friedman Hakkında
1923’de Budapeşte de doğdu. 1948’de Haifa Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra mimarlık çalışmalarına başladı. 1957’de Paris’e yerleşti ve seyyar mimari çalışmaları için bir grup kurdu ve seyyar mimari ile ilgili bildirisini kaleme aldı. Daha sonra kendini esnek altyapılar ve dinamik şehirler ile ilgili teorisini geliştirmeye adadı. Bu sistemler çoklu ızgara yüzeylerden oluşuyor ve tarihi alanları olan şehirlerde kullanılıyor. Örneğin Londra, New York ve Tunus.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.