İçinde, bağlı olduğu dinin yanı sıra üzerinde yaşadığı kültürün izlerini taşıyan ve bulunduğu kıtanın mimarisini yansıtan, eski ve yeni ancak her biri büyüleyici çok sayıda Budist Tapınakları süslüyor Bangkok sokaklarını. Aslında burada tapınak kavramı, bir dinin sembolü olmaktan çok daha fazla anlam taşıyor.

Gelişimin ve geriliğin bir arada yaşandığı, modern yaşam alanlarıyla gecekondu bölgelerinin iç içe geçtiği, karayolu trafiğinin can çekiştiği, raylı sistemlerin yer gök çevrelediği, ‘’Doğu’nun Venedik’i’’ olarak nitelendirilen, kaos kent Bangkok, bu görkemli kutsal mekanlarla adeta nefes alıyor.

Bir yandan tarihi ve turistik değerlerini koruma, bir yandan gelişime açık ve modern olma çabasındaki Bangkok’ta, teknolojik gelişmelerin son derece hızlı yaşanıyor olması, farklı kültürlere sahip insanların bir arada yaşaması ya da ülke yönetiminde sık aralıklarla oluşan sıkıntı ve darbelerin gündeme gelmesi, bu dini yapıların senelerdir süregelmiş ve kutsallaşmış yapısına hiçbir dönemde zarar vermemiş. Buda dininin özdeşleştiği tapınaklar, yaratıldıkları ilk günden itibaren, yapım tarihleri arasında oldukça uzun süreçler olmasına rağmen, ihtişamlarından bir şey kaybetmek şöyle dursun, detayları, işlemeleri ve süslemeleri her geçen gün biraz daha artarak, daha da büyüleyici bir mimari ahenkle bugünlere kadar taşınmış.

Bir anlamda dini yapıların, bir kentin dünü ve bugünü hakkında, kültürü, çizgisi hakkında bilgi sahibi olunacak önemli kaynaklar olduğunun en canlı kanıtları Budist Tapınakları. Hatta bir kentten de öte, bir ülke, bir kıta adına pek çok şey öğrenilebilecek kentin en taze dokuları.

Asya’nın göbeğinde, her bir dini yapının birer inanç, kültür ve mimari sentezi olarak yükseldiği bir metropolde, bir kente kimlik kazandıran bu değerleri kaybetmemek adına, eski tapınakların korunması ve yeni tapınakların, eskilere göre çok daha gösterişli olması için her gün artan bir çaba sarf edilirken, kültürel sentezin çok daha fazla, kıtalararası akışın çok daha yoğun olduğu ülkemizde, camilerimizin gelmiş olduğu durum düşündürücü gerçekten! Eski camilerimiz, yakın tarihte yapılmış ve yapılmaya devam eden, kültürümüzden yoksun, mimarimizden kopuk yeni camiler yanında, her geçen gün biraz daha ‘’miras’' halini alırken, Asya inançlarını, geleneklerini ve çizgisini bir arada taşıyan Budist Tapınaklarının ortaya koyduğu, ‘’bir dini yapının bir dini sembolize etmekten çok daha fazlası’’ olduğu gerçeğinden bizi gün geçtikçe uzaklaştırıyor.