Haberler

Plansız İstanbul Ne Kazandıracak?

Tarih: 5 Ocak 2007 Yazan: Ömer Yılmaz

İstanbul İl Çevre Düzeni Planı

TMMOB’ye bağlı meslek odalarından bazıları geçtiğimiz Eylül ayı boyunca askıda bulunan İstanbul İl Çevre Düzeni Planı’nın iptali için yargıya başvurdu. Bu bilgiyi odalardan gelen 22 Aralık 2006 tarihli basın bülteni ile öğreniyoruz. Başvuruda bulunanlar ise sırasıyla Çevre Mühendisleri, Elektrik Mühendisleri, Harita ve Kadastro Mühendisleri, İnşaat Mühendisleri, Mimarlar, Peyzaj Mimarları, Şehir Plancıları ve Ziraat Mühendisleri odalarının İstanbul şubeleri.

Basına dağıtılan bültenin giriş bölümünün vurgusu, meslek odalarının da planın katılımcısı olduğu yönünde yapılan propaganda iddialarına yoğunlaşıyor. Bunun doğru olmadığı asıl amacın “katılımcılık ve şeffaflık maskesi” olduğunun altı çiziliyor. İstanbul Çevre Düzeni Planı ile ilgili tartışmaları elimden geldiğince izliyorum, bu yönde bir propaganda yapıldığını görmedim. Gözlemlerim ve hatırımda kalanlar yanlış olabilir düşüncesiyle konuyla ilgili bir internet araştırması yaptım. Bulduğum linklerde katılım ve paylaşımdan bahsediliyor ve bazı odaların ve sivil toplum kuruluşlarının adı anılıyor. Ama meslek odalarının da desteğinin alındığının söylendiği sadece bir yazıya rastladım. Zaten haber de gazetelerde neredeyse yok denecek kadar cılız bir şekilde yer alıyor. Propaganda yapılmışsa da başarılı olunamamış anlayacağınız.

Giriş metninde dikkat çekilen bir diğer önemli nokta İMP’nin kurumsal statüsü üzerine. “Bu plan, plan yapma yetkisi olmayan İMP tarafından hazırlanmıştır ve kanunen yok hükmündedir” cümlesi aslında metni hazırlayanların İMP diye bir şey olmadığının farkında olmadıklarının göstergesi.

Katılım ve şeffaflık ile yetkili olma konusunun Mimarlar Odası yöneticilerinin de aralarında bulunduğu meslek odaları tarafından altının çizilmesi trajikomik. Başvuruda imzası bulunan diğer 7 meslek odasını bilemiyorum ama Mimarlar Odası İstanbul yönetiminin kendisinin katılımcı, şeffaf ve yetkili olduğu konusunda ciddi endişelerim var. 14.000’e yakın üyesi bulunan şube yönetimi bu sayının sadece %5’lik bir bölümünün katılımıyla göreve geliyor. Ve bu %5’den aldığı yetki ile İstanbul için son derece önemli bir planın itirazı için dava açıyor. Üstüne üstlük dava dilekçesinde karşı tarafı “katılımcılık ve şeffaflık maskesi ile pazarlama” yapmakla suçluyor. İstanbul Büyükkent Şubesi yöneticilerine buradan açık davet yapıyorum. Bu dava dilekçesi ile ilgili üyelerin görüşleri alınmalı ve bu konu olabildiğince basite indirgenerek üyeler arasında bir referandum yapılmalıdır.

İtirazın eki olan rapor özeti incelendiğinde çeşitli teknik hatalar içerdiği rahatça görülebiliyor. Bu hataları burada sıralamak yerine Arkitera Forum’da ( http://forum.arkitera.com/ ) konu hakkında devam eden tartışmayı hatırlatarak geçmek istiyorum. Sekiz sayfalık rapor herşeyden bahsediyor ama akademisyenlerin büyük bir bölümü İMP bünyesinde görevli oldukları için bu planı eleştirecek merci olmamasından bahsetmiyor. İMP’nin koordinasyonu sağlayan konumda kalarak, tasarımcıları harekete geçirmesi gerekirken kendisinin herşeyi üretmeye girişmesinden bahsetmiyor. Öte yandan bu tip durumlarda genelde öğretim görevlileri ile ortak hareket etmesine alıştığımız oda yöneticileri herhalde aynı nedenden, yani neredeyse tüm akademisyenlerin İMP bünyesinde olmalarından bu defa yanlız hareket etmek zorunda kalıyorlar. Belki de bu nedenle itiraz metninin niteliği tartışılabiliyor.

Bu itiraz başvurusu ile bazı şeyleri yeniden sorgulama fırsatı yakalamış olduk. Bunlardan en önemlisi yukarıda kısaca değindiğim Mimarlar Odası’nın mimarları temsil sorunu. 2002 genel seçimlerinde seçime katılma oranı %79 ve AK Parti’nin katılanlar arasından aldığı oy %34. Bu oy oranına sahip AK Parti iktidarı ciddi bir şekilde sorgulanıyor. İstanbul’daki mimarların %5’ini temsil eden oda yönetimi önemli kararlara imza atarken bu temsiliyet sorununu da düşünerek dikkatli olmalıdır. Bu hali ile plana açılan bu dava neyi ifade ediyor... Öte yandan Mimarlar Odası’nın TMMOB’ye bağlı diğer odalar ile ortak hareket etmesi sorunu da mimarların gündemine girmesi gereken bir diğer önemli konu. Mayıs 2004’de Ahmet Sönmez’in ortaya attığı “Türkiye Mimarlar Odası TMMOB’den Ayrılmalıdır” savı mimarlar arasında tartışılmadan unutulmuş görünüyor.

Odaların gerekçeleri itiraz metinlerinde var. Peki hangi motivasyonla planın iptali isteniyor? Acaba plansızlık ortamı kime ne kazandıracak? İtiraz metninin çelişkili hali itiraz edenlerin motivasyonları hakkında net bir yargıya varmayı güçleştiriyor. İtiraz metninin sonuç bölümünde planın belediye içerisinde sürekliliği olan bir kamu planlama birimi tarafından yapılması öneriliyor. Odaların çelişkileri öyle böyle değil. Hem İMP’ye karşı çıkılıyor hem de yepyeni başka bir birimden bahsediliyor. Belediye bünyesinde hali hazırda bir birimin adı verilmediğine göre...

Bir hocamızla sohbet ediyoruz. “Yeni belediye otobüsleri nasıl?” diyor ve devam ediyor “Ne yaptık, en iyi kim yapıyorsa bulduk onlardan satın aldık. Bu planın yapılması işi de öyle olmalıydı. Türkiye’de sadece bir kişi tarafından kotarılabilirdi. (Hüseyin Kaptan adını vermiyor merak edenler için.) Onun dışında dünyada da bu işi yapacak adam sayısı bir elin parmaklarını geçmez. En iyi yapacak olana, gerekiyorsa yurtdışında birilerine verilmeliydi.” diye ekliyor.

Bir yanda İMP gibi neredeyse tüm hizmetleri (buna çok basit idari hizmetleri bile dahil edebilirsiniz.) kendi bünyesinde çözen bir kurum, öte yanda bununla da yetinmeyip bu birimin bir de belediye bünyesinde bulunmasını isteyen odalar ve işi yapabilecek insan niteliği ile ilgilenen bir görüş...

Korkarım plansızlık sadece yeni bir plan ihtiyacı doğuracak. Bu durumda statükocu olanların işine yarayacak. Evet odalarda belki mevcut durumlarını korumuş olacaklar ama unutmamaları gereken kendileri gibi pek çok kişi ve kurumun da mevcut durumlarını koruyacağı.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve İMP Başkanı Hüseyin Kaptan’ın girişimi ile kurulduğu belli olan İMP ise ilk günlerdeki sinerjisini kaybetmiş görünüyor. Kurum içinde düzenlenen İMP Toplantıları’na ilgi kendi içinden bile çok yetersiz. Öte yandan geçen bir seneyi aşkın sürede kurumsallaşma yolunda gereken zamanın bir bölümü aşılmış oldu. Akademi ve belediye bürokrasisi birbirini tanımaya başladı. Belki bunu da akılda tutmalı.

Kurumsallaşmasının tamamlanması için İMP’nin özerkliği bir an önce sağlanmalıdır. Politikacıların İMP’yi kontrol altında tutmak istemeleri beklenen, normal olanı. Kuruluşundan bugüne kadar idari kadrolar dışında kalan, planı üreten ekibin seçilmesinde ve bu ekibin çalışmalarında nispeten özgür davranıldığı düşünülebilir. İMP şu anda idari konular ve bütçe yönetimi konusunda bağımlı görünüyor. Kadrolu olarak çalıştırılması gereken kişilere karar verilmesi ücretlerinin ödenmesi bir sorun değil. Ancak dışarıdan alınan hizmetlerde sorun olduğu çok açık. İMP yöneticilerinin ilk aşamada yapması gereken tamamen kendi kontrollerinde olacak bütçenin kendilerine tahsis edilmesi olmalı. Daha sonrası için İMP’nin yasal varlığı tanımlanmalı ve gerekli düzenlemeler yapılmalı. Mevcut hali ile İMP’yi bir çeşit kontrol altında tutan politikacılar kısa vadeli olarak kendi yararlarına olsa bile bu hali ile İMP’nin devam edemeyeceğini görmelidirler. Uzun vadeli bir kurumsal yapının oluşması için gösterilecek çabanın hem kente hem de politikacıya daha yararlı olacağı açık.

İMP yani İstanbul Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi kendisine gelen tekliflerin cazibesine kapılmamalı. Adında geçen İstanbul kelimesine uygun olarak planlama çalışmalarını sadece İstanbul özelinde sürdürmeli. Yeterince zor ve nicel olarak büyük sorunlarla karşı karşıya olduğunu, başkanının da arada söylediği gibi planlama sürecinin henüz başladığını ve yine başkanının söylediği gibi Türkiye’nin İstanbul’u planlama denemesiyle akademik kapasitesini zorladığını unutmamalı.

İMP ile ilgili bir diğer tartışmalı konu çalışma ofisinin yeri ile ilgili. Şu anda Tepebaşı’ndaki eski Tüyap Fuar Merkezi binasında faaliyet gösteriyor. Çalışma yeri, İMP buraya yerleşmeden önce de tartışma konusu olmuştu. Tamamen yanlış bir kararla şu andaki ofisine yerleşti. Burası geçen iki yılda İstanbul’da eksikliği çekilen büyük kamusal etkinlik alanı sorununu bir kaç yıllığına da olsa çözebilirdi. Önümüzdeki günlerde bu ofis, Kıraç Vakfı tarafından müze haline getirilecek. Bu İMP’nin kendisine yeni bir ofis bulması gerektiği anlamını taşıyor. Geçenlerde ortaya atılan “İMP Haydarpaşa’ya yerleşiyor” haberi İMP tarafından yalanlanmıştı. Bugünlerde “İMP Tersanelere yerleşiyor” haberi gündemde.
Bir tasarımcı İMP’ye bina tasarlayacak olsa oluşturacağı fonksiyon şeması herhangi başka bir ofisin ihtiyaçlarından farklı olmayacak. İMP bir ofis binasına yerleşmelidir. Tüyap ya da tersaneler gibi kamusal olarak kullanılabilecek alanlara değil. İMP’nin ofisinin tartışılması bunun yazılara, kampanyalara konu olması da başka bir trajikomik durum.

İstanbul Çevre Düzeni Planı ve İMP hakkında İSMD (İstanbul Serbest Mimarlar Derneği) ve mimarlık teorisyenleri de ilgisiz görünüyor. Mimarlık yayınları ise konu gündeme geldikçe ilgi gösteriyor.
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.