Dick Gleeson’ın Dublin şehri için büyük planları var. Şehrin plancısı olarak 2016 yılında Dublin’i Avrupa’nın en iyi şehir merkezi olarak görmek istiyor. Bunu gerçekleştirmek için ise Glesson’ın elinde uzun bir yapılacaklar listesi var. Sandycove’dan Chapelizod’a kadar bölünmemiş, kesintiye uğramamış yaya yolları, yürüyüş yolları tasarlamayı planlıyor.
Liffey’in rıhtım boyunca uzanan banklarının onarılmasını, şehrin Smithfield, O’Connell Caddesi ve Spencer Rıhtımı projesindeki yeni meydan gibi gelişmeye başlamış bölgeleri arasında yer almasını, kesintisiz bir yay yoluyla bağlantısının kurulmasını, Henry ve Grafton Cadelleri’yle aralarında kalan alışveriş bölgesinin ülkenin en gelişmiş alışveriş alanlarından biri haline gelmesini istiyor. İki cadde arasında Dundrum Alışveriş Merkezi’ne denk bir alışveriş merkezi inşa etmeye uygun bi alan bulunduğunu düşünüyor.
Örnek olarak St Stephen’s Green’deki eski Habitat binasının arkasındaki alanları hatırlatıyor, Dawson ve Molesworth Caddeleri arasındaki alanın da bu şekilde gelişmeye açık olduğunu belirtiyor.
Gleeson Dublin Şehir Konseyi’nin muhtemelen 2010 yılına kadar şehir merkezinde 40.000 yeni konut inşaatını hedefleyeceğini fakat böyle bir durumda geriye pek fazla boş alan kalmayacağını söylüyor. Gleeson, “Eğer Dublin’in ciddi bir şekilde genişlemesi için mücadele edeceksek şehrin bileşenlerine akıllıca ve iyi tasarlanmış bir şekilde bakmalıyız.” diyor.
Gleeson Dublin’deki limanın Balbriggan veya şehrin kuzeyindeki Co Dublin’e alınarak, şehrin doğu kısmını yerleşim merkezi haline getirmeyi, burayı bir endüstri merkezi olmaktan çıkarmayı öneren son plana sıcak bakıyor.
Gleeson, “Liman, nasıl bir kentsel yaklaşımla Dublin’in merkezinin bu alana kaydırılabileceğine dair heyecan verici yollar sunuyor. Ben bunun Mahattan’dan kopyalanarak yapılmasını doğru bulmuyorum. Bu işi çok yüksek olmayan altı yedi katlı binalarla gerçekleştirebiliriz.” diyor.
Şehrin 32 katlı konut bloklarının inşa edileceği doğu yakası için Gleeson oldukça heyecanlı. Gleeson’a göre bölge 510.950 metrekarelik yerleşim birimi kapsayacak ve 3.000 kişiye yeni bir ev sağlayacak. Şehir aksının doğu – batı yönündeki başka bir ucunda da, Poolbeg’de de 557.400 metrekarelik, yaklaşık 3.000 kişiye konut imkanı sağlayacak bir yerleşim birimi daha inşa edilecek. Gleeson şehrin sadece limana doğru değil doğu – batı yönünde de gelişmesi gerektiğini düşünüyor.
Gleeson, “Şehrin iç kısmı şu anda Heyston’dan Depot Noktası’na kadar uzanıyor. Fakat bu hikayenin sonu değil. Çünkü biz hala Dublin’in kıyıyla ve Phoenix Parkı’yla kurduğu stratejik ilişkiyi kaçırıyoruz. 6.879.900 metrekare büyüklüğündeki bir parkın hem fiziksel hem de psikolojik olarak şehirden bu denli ayrı olması çok şaşırtıcı. Çoğu insan bu parkın Avrupa’daki en büyük kentsel park olduğunu söylüyor. Bizim parka ve parkı şehirle ilişkilendirmeye ihtiyacımız var.”
Gleeson’a göre Parkgate Cadeesi’nden Chapelizod’a ve oradan da Liffey’e uzanan Fransız tarzı çakıllı, ağaçlı bir bulvar yapılabilir. Böylelikle “şehrin dışındaki işlevsiz bir yol”dan ortaya bir şeyler çıkabilir, bir birleşim yaratılabilir.
Gleeson aynı zamanda şehrin batı yakasının da daha iyi tasarlanabileceğini, nehirden yararlanılabileceğini anlatıyor. Danimarkalılar’ın Kopenhag Limanı’na bir şerit çekerek limanda yüzdüklerini, belki nehirin yüzme amaçlı kullanılabileğini belirtiyor.
Gleeson Kent Konseyi’nin Heuston İstasyonu’nun önündeki alanda trafiği kapatmanın mümkün olup olmadığını araştırdığını aktarıyor. Bu plan kapsamında şehre batıdan gelen tüm trafiğin yönünün değiştirilerek Liffey ve Conyngham arasında yapılacak bir köprüye yönelendirilmesini ve trafiğin buradan Croppies Alanı’ndaki Parkgate ve Benburb caddelerine aktarılmasını içeriyor.
Gleeson, ana konseptin “İrlanda Modern Sanatlar Müzesi(TMMA)’ni CIE Binası’nın yakınlarında yükseltilmiş bir kentsel alana bağlayarak bu bölgeyi de Phoenix Parkı’na bağlamak.” olduğunu belirtiyor. Gleeson’a göre şehir yeni bir kentsel parkla ve Kilmainham’daki IMMA’yi ve nehrin güneyini Collins Barracks’taki Ulusal Müze’ye, nehrin kuzeyine ve Heuston İstasyonu’na bağlayarak batıya açılacak.
Gleeson Ulusal Müze için Louvre Müzesi’nde olduğu gibi yeni bir giriş yapılmasını planlıyor. Fakat Dublin’in kesinlikle yüksek binalara ihtiyacı olmadığını düşünüyor. “Bunların için Dublin’in otomomatikman yukarıya doğru büyümesi gerekiyor. Benim bahsettiğim bütün şehirlerde – Kopenhag, Viyana, Barselona, Paris – her türlü sorunun cevabı olarak yukarıya doğru büyüyen şehirler değiller.” diyor ve ekliyor “Birçok düşünce yukarıya doğru büyümeyi savunuyor çünkü bu en kolay yol, bölgeye dikkat çekmek daha kolay oluyor. Fakat bu binalardan çok azı gerçekten mimari bir niteliğe sahip. Bazı mimarlar bunu başarabiliyor, fakat çoğu beceremiyor. İfademi yineliyorum, Dublin büyük ölçüde alçak kalmaya devam edecek ve biz kanallar arasındaki alanları koruyacağız.”
Fakat Glleeson bir bölümde yükselme olabileceğini açıklıyor.“Anlatmaya çalıştığımız şey planlanmamış, her şeye yukardan bakacak, Dublin’le ilişkşi kurmayan, tarihi özellikleri ilişki içinde olmayan yüksek binaları istemediğimiz”
Dublin’de iyi tasarlanmış gökdelenleri planlamanın ve inşa etmenin bir mücadele gerektirdiğini belirten Gleeson’a göre ofis yapılarının büyük kat alanlarına ihtiyacı var, yükselmeye başladıklarında inceliksiz ve şişman bir hal alıyorlar. Fakat yerleşim yerleri daha zarif olabiliyor. “Problem şu ki konutları gökdelen olarak inşa etmek çok pahalıya geliyor çünkü yer kaplamaları çok sınırlayıcı.”
Gleeson sadece şehir merkezine odaklanmıyor. Ringsend, Ballsbridge, Rathmines ve Grangegorman da düzenlemeyi düşündüğü alanlar arasında.
Bir birlik tarafından satın alınan ve müteahhit Bernard McNamara’nın temsil ettiği, içerisinde Dublin Docklands Gelişim Uzmanlığı’nın da bulunduğu bir birlik tarafından satın alınan Irish Glass Bottle bölgesi için yeni bir banliyö alanı öneriyorlar. Bu alanla ilgili Gleeson, “Bu alan faklı elemanlar arasındaki, sahil ve nehir arasındaki ilişkiyi maksimuma çıkarmak zorunda. Dublin’deki en ilginç yerleşim alanlarından birisini oluşturulabilir. Ballsbridge Bölgesi, banliyölere tasarım enerjisi getiren bir role sahip. Bu muhtemelen İrlanda’daki en meşur banliyö bölgesi. Ana enstitiüler son 100 yıldır bu bölgede konumlanıyor. Çeşitli zamanlarda radikal değişimler geçiren bölge muhtemelen yakın zamanda yeni bir radikal değişim geçirecek.” diyor.
2005’te bölgedeki en değerli arazilerden birini satınalan müteahhit Sean Dunne tarafından sorulan en önemli soru Kent Konseyi’nin Ballsbridge’de yukarı doğru gelişime izin verip vermeyeceği. Dunne bölgeyi radikal bir şekilde planlamak istiyor. Gleeson, “Biz sadece Sean Dunne ve Ray Grehan tarafından satın alnınan arsalarla ilgilenmiyoruz. Bütün bölgeyle ilgileniyoruz. Bölgenin bir çok ek hizmete ve planlamaya ihtiyacı var. Yerel alışveriş olanakları oldukça zayıf. Trafik büyük bir sorun. Şehir için bu kadar popüler ve ünlü bir bölgenin bazen birçok zayıf noktası bulunabiliyor.” diye belirtiyor.
Kent Konseyi bölge için bu ay açıklanacak bir planlama yapıyor. Gleeson’a göre bu plan “bir karakter oluşturmakta yaşanan sorunlara cevap verecek bir form yaratma arayışını, Ballsbridge Bölgesi için bir kimlik arayışını” da içeriyor.
Şehir merkezindeki trafik probleminin çözümü için ise Gleeson, hafif raylı sistemin yılda 27 milyon yolcu taşıdığını, bu oranın geceleri arttığını hatırlatarak şehrin çevresine bir hafif raylı sistem öneriyor.
”Trafik yoğunluğu o denli sınır noktasında ki küçük bir kazanın yaşanması bile bir çok soruna yol açabiliyor. Port Tüneli şehirdeki trafiği rahatlatacak ve şehir plancılara nehir kıyısında kamusal mekanlar tasarlama olanağını sağlayacak. Eğer bana yeni gelişmekte olan bölgeleri şehrin kuzeydeki merkezine nasıl bağlayacağımızı sorarsanız cevabım, nehirdir”.