Haberler

Plansız projelere boğulurken avangard tasarımlara sarılmak...

Tarih: 2 Nisan 2007 Kaynak: Birgün Yazan: Ebru Firidin Özgür
Büyük kentlerimiz giderek yaşanamaz yerler haline geliyor. İlk akla gelenler, kent içinde bir yerden bir yere gidememe sonucuyla ortaya çıkan "trafik" ya da asıl olarak "ulaşım" sorunu, sonrasında eğitim, sağlık, spor, yeşil alan donatılarının eşit ve nitelikli hizmet verecek biçimde düzenlenememesi, yeni istihdamın yaratı-lamaması ile ortaya çıkan iş arayanlar ordusu, çevresel niteliğin düşüklüğü, bakımsızlık ya da ancak fazladan bedel ödeyebilenlerin bunlara kısmen, kendi bahçelerinin çevresinde erişebilmesi... bir de güvenlik eklendi bunlara (ki yine de ben İstanbul'un dünyanın diğer metropollerinden daha güvenli olduğunu iddia ediyorum). Bu tablonun ortaya çıkmasında hem merkezi yönetimlerin hem yerel yönetimlerin uyguladığı politikaların ve yönetim anlayışlarının, hem de imar mevzuatının yarattığı sistemin payının olduğu açık. Bu ortam içinde kenti bir bütün olarak ele alarak sosyal, çevresel ve mekânsal niteliğin yükseltilmesinin gerekliliğini vurguluyoruz şehir plancıları olarak. Bunun için merkezi yönetimin yerel yönetimle uyum içinde çalışması, imar mevzuatındaki dağınıklıktan kaynaklanan yetki karmaşasının yarattığı sistemsizliğin aşılması gerekir öncelikle. Yine de elimizde plan yapabimek için araçlar var, plan yapma kapasitemiz de... şimdi bunlara çok temel kavramlarla bakmaya çalışacağım, dallandırıp budaklandırmaya gerek olmadığını ve aslında her şeyin çok net olduğunu düşünüyorum...

Bir Kent Planı Neden Yapılır?
Bir kent planının üretilmesinde, (kavramsal açıdan bakıldığında) kamunun elindeki kaynakların, kentlilerin ve kamunun yararına kullanılması, kamu kaynakları kullanılırken bundan bütün kentlilerin eşit yararlanabileceği bir ortamın yaratılması, (doğal ve tarihi) çevrenin korunması ve yeni istihdam olanaklarının yaratılması temel bileşenlerdir. Farklı ölçeklerde, farklı kapsamlarda, farklı amaçlarla yapılan planlar olsa da plan yapmanın mantığı az çok sabittir.

Şehir ve Bölge Planlama Bölümü i. sınıf öğrencilerine anlatılan bu naif ve temel bilgileri neden tekrarlama gereğini duydum? Çünkü bugün (özellikle İstanbul için) yapılan planlardan önce projeler geliyor. Projeler, özelleştirmelerle birlikte geliyor. Bu projelerin arkasında kamu yararından çok, arazi satıp, kısa vadede bütçe açığını kapatma arayışı görülüyor. Dediğim gibi, bir kentin nasıl yönetildiği, nasıl planlandığı ve sonucunda kaynakların nasıl kullanıldığı merkezi ve yerel yönetimlerin yönetim anlayışları ve uyguladıkları politikalarla çok yakından ilişkilidir. Ancak plan yapmak yerine projeler üzerinden kenti pazarlama yoluna giderseniz, plan yapmanın temel amacı üzerine de bir sünger çekerek, bütün kenti, kentin mirasını ve kentlileri es geçmiş olursunuz... sonuçta yapılan planlar da proje alanı belirlemenin ötesine geçemez.

Proje Ne ve Kimin İçin...
Yukarıda anlattıklarımdan yanlış bir sonuç çıkmasını önlemek için öncelikle şunu belirtmeliyim ki, projeler kentin yaşam niteliğini yükseltmede kullanılabilecek, son derece elverişli uygulama araçlarıdır. Bir "plan kapsamında ele alındıklarında", farklı sosyal grupların yaşam çevresini, olanaklarını zenginleştirecek, istihdam yaratabilecek potansiyellerin harekete geçirilmesi fırsatını sunarlar. Ancak tam da yukarıda belirttiğim nedenden ötürü, arazi satıp bütçe açığı kapatmaya yönelik olarak kullanıldıklarında, sosyal ve ekonomik olarak dezavantajlı grupları olumsuz etkileme, kamu kaynaklarının verimsiz ve dengesiz kullanımı sorununu da beraberlerinde getirirler.

Avangard Tasarımlar
Gospodini (1), Avrupa kentlerinde projelerin nasıl kullanıldığını incelediği makalesinde kentleri kaynaklarına ve büyüklüklerine göre sınıflandırarak, her birinde neler olup bittiğini özetlemiş. Buna göre temel hedef, kentin mekân kalitesini yükselterek yatırımlar için cazip hale getirmek, bir anlamda kentin pazarlanmasını kolaylaştırmak. Metropoliten kentlerde yapılan projelerde de, kentin prestijini yükseltmeye yönelik "avangard tasarımlar"a gidildiğini belirtmiş. Bazı projele-rinse, çöküntü alanlarının iyileştirilmesinde kullanıldığı belirtilmiş makalede. Ancak kentlerin pazarlanması, temel bir eğilim olarak tepemizde asılı duruyor.

Küreselleşme sürecinin kentlere getirdiği en büyük niteliklerden birisi bu pazarlamacılık: yarışmacı kapasiteyi yükseltmek adına, sermaye için cazibe ortamları yaratmak. Bu yalnızca yalnızca gökdelen yapıp, haydi, buyurun, demekle olmuyor tabii ki, buna göre bir iletişim ve ulaşım altyapısı da gerekiyor. Mesela havaalanları bu altyapı içinde çok önemli. Çok önemli kişiler, havayolu ile eriştikleri için bir kentten diğerine, havalanın-dan bu çok önemli kişilerin kent içinde varacağı yerlere ulaşan yolların da prestijli yerler silsilesine katılması elzem hale geliyor. Sonra bu çok önemli kişilerin konaklama olanaklarının, kentte keyif alacakları mekânların da "üst düzey" de (!) tasarlanmış olması gerekiyor.

Ülkemizdeki büyük kentlerin, özellikle İstanbul'un ve giderek Ankara'nın da aynı yolda yürütüldüğünü görüyoruz... yurtdışından mimarlar getirterek prestij projeleri yaptırma yönünde bir eğilim var: bizim de kulelerimiz, gökdelenlerimiz, ünlü isimlerin ellerinden çıkacak. Bizim de avangard tasarımlarımız olacak.

Ancak bir proje için kaynak ayrılacaksa, bunun önceliklerinin olması gerekir. Bir proje yapılacaksa bunun çerçevesinin planla çizilmiş olması gerekir.

Kentlerin Öncelikleri ve Sorunları
Kısacık düşününce...

Bugün, kentlerimizin en büyük sorunlarından birisi, kuşkusuz, istihdam yaratılamaması...

Çevre kalitesinin giderek düşmesi...

Bedelini ödeyebilenlerin kendilerine has "nitelikli" mekânlar ve olanaklar (eğitim, sağlık, vb. hizmetlerde de) üretebilmelerine karşın, kentin büyük bir kesiminin yoksun konumda olması...

Bunlara bağlı olarak da yaşam niteliğinin giderek düşmesi...

Hiçbir zaman refah devleti koşullarına kavuşamamış bu ükenin, yürümesi gereken çok yol var. Planı olmayan kentlerimizin, projelerden önce planlı kalkınmasına yönelik hederlerin belirlenmesine gereksinim var.

Projelerle kentleri pazarlamak genel bir eğilim haline geldi ne yazık ki. Bu yalnızca ülkemiz için değil, dünyanın başka başka kentlerinde de böyle. Bu durum, tehlikeli bir gidişata işaret ediyor. Gelir dağılımındaki dengesizlik, temel hizmetlere erişimdeki sıkıntılar, istihdam sorunu, sağlık ve eğitim kaynaklarının giderek özelleşmesi ve kamunun sağladığı hizmetlerin niteliğinin düşmesi, sosyal olarak gerilimli ortamların oluşmasına da fırsatlar hazırlıyor.

Plansız projeler, bu temel sorunların çözümüne ne kadar deva olabilir?

Projeleri sosyal içerikleri ile düşünüp ele almanın vakti neredeyse geldi de geçiyor...

(1) Gospodini, A. (2002), European Cities in Competition and the New 'Uses' of Urban Design, Journal of Urban Design, vol. 7, No. 1,59-73
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.