Haberler

Küresel ısınmanın diplomasisi mi olur?

Tarih: 9 Nisan 2007 Kaynak: Radikal Yazan: İsmet Berkan
Kaç gündür dünyanın dört bir yanından bilimciler Brüksel'de toplantı halindeydi, son gün onlara 'hükümet temsilcileri' de katıldı. Amaç, Birleşmiş Milletler'in girişimleriyle bir araya gelen bilimcilerin küresel ısınmanın sonuçları konusunda hazırladıkları rapordan bir özet bildiri metni çıkarmaktı.

Hatırlayanlar olacak, BM öncülüğünde şubat ayında Kenya'da bir Küresel Isınma Konferansı düzenlenmiş, burada bilim insanları, 1950 sonrası meydana gelen küresel ısınmaya insanoğlunun katkısının yüzde 90 olduğunu duyurmuşlardı.
Bu kez toplantının amacı, yüzde 90'ına insanların sebep olduğu küresel ısınmanın olası sonuçlarını aktarmaktı. Tahmin edebileceğiniz gibi olası sonuçlar vahim bir tablo oluşturuyor.

Buna göre Avrupa'nın Akdeniz kıyıları, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ciddi tehdit altında. Aynı şekilde denize kıyısı olan bütün bölgelerde suların yükselmesi nedeniyle ciddi ekonomik kayıplar oluşacak.

Bilim insanları, önlemlerin şimdiden alınmaya başlanmasını öneriyorlar. Yani, deniz duvarları yapmak, kıyıları yükseltmek vs. gibi önlemlerden söz ediliyor.

Öte yandan okyanuslardaki alçak adaların tamamen ortadan kalkması büyük olasılık. Bu adalarda yaşayanlar ve yatırımlar için de şimdiden önlemler düşünülmesi gerek.

Bunlar üç aşağı-beş yukarı artık herkesin bildiği veya tahmin ettiği sonuçlar. Önlemler diye ortaya konanlar da aslen çok yaratıcı şeyler değiller. Burada esas önemli nokta, küresel ısınmadan en büyük zararı o küresel ısınmaya büyük ölçüde sebep olan zengin ülkelerin değil de zaten bugün de fakir olan ve küresel ısınmaya bir katkılarından söz edilemeyecek ülkelerin görecek olması. Ve o fakir ülkeler kendilerine ne deniz duvarı inşa edebilecek durumdalar ne de kıyılardaki nüfusu ülkenin içlerine taşıyıp onları yaşatabilecek durumdalar.

Dün yerli ve yabancı çeşitli gazetelerde Brüksel'deki zirveyle ilgili haberleri okurken aklıma en çok, çeşitli ülkelerin yayımlanacak sonuç bildirisi için diplomasi yapmaları ve kullanılacak dili yumuşatmaya çalışmış olmaları konusu takıldı.
Küresel ısınmaya karşı en büyük ve önemli uluslararası anlaşma olan Kyoto Protokolü'nü engelleyen, daha doğrusu yürürlüğe sokmayan iki büyük ülke var: Amerika ve Çin.

Türkiye de Kyoto'yu imzalamayan az sayıda ülkeden biri ama Türkiye'nin küresel ısınmayı yaratan karbondioksit salınımına yaptığı katkı ABD ve Çin'le kıyaslanamayacak kadar az henüz ama hızla da artıyor.

Brüksel toplantısında sürpriz şekilde Amerikan temsilcisi herhangi bir engelleyici rol oynamamış, tam tersine bildirinin dilinin bilim insanlarının istediği gibi olması için gayret göstermiş. Ama Çin ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin, özellikle de Çin'in etkisiyle bildirinin dili bir hayli yumuşamış.

Küresel ısınma gibi, artık teori olmaktan çıkıp deneylerle kanıtlanmış bir bilimsel olguya dönüşmüş olan bir konuda nasıl olur da diplomasi yapılır, nasıl olur da dünyanın geleceğini ilgilendiren böylesi temel bir konuda siyasi ya da ekonomik öncelikler doğal aciliyetlerin önüne geçebilir, bunu anlamakta gerçekten güçlük çekiyorum.

Karbondioksit salınımının fiilen kısa sürede azaltılamayacak olmasını anlayabilirim, her sermayedarın kendine göre şartları var, zaten diyelim Amerika'da yarın sabah herkes gazları azaltacak önlem almaya başlamak istese büyük ihtimal varolan teknoloji bütün talebe cevap veremez vs.

Ancak zamana yayılmış hedefleri bile koymaktan kaçınmak, çevre dostu teknolojiler ve çevre dostu enerji kaynakları kullanmak yerine eski düzeni aynen devam ettirmeye, hatta daha da bozmaya çalışmak ne demektir, bunu anlamama imkân yok.
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.