Haberler

İstanbul’un Avrupa Birliği Kültür Başkentliği Sürecindeki Duruşu

Tarih: 25 Nisan 2007 Yazan: Sevil Şeten


24 Nisan 2007 tarihinde Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde İstanbul’un 2010 yılı Avrupa Kültür Başkenti olması bağlamında Kültür Politikaları ve Kültür Mirasının Korunması konusunun tartışıldığı bir panel düzenlendi. Yrd.Doç.Dr. Dilek Erden Erbey’in öncülüğünde hazırlanan panele, Erbey’in yaptığı giriş konuşmasıyla başlandı. Erbey konuşmasında 2010 yılı Avrupa Kültür Başkenti seçilen İstanbul için risk ve fırsatların değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak Avrupa Kültür Başkenti seçiminin ortaya çıkışıyla ilgili bilgi verdi. Erden, kültür ve sanatın en az ekonomi kadar önemli olduğunu bu bağlamda kültür başkentliğinin de kültür turizmini geliştirmek için önemli bir fırsat olup en önemli hedefinin de kültürel mirasın sürdürülebilirliğini sağlamak olduğuna dikkat çekti. Daha sonra Prof.Dr. Güzin Konuk’un söz aldığı konuşmada Konuk, kentsel korumanın önemine değinerek kültürel sistemde kentlerin ve kentdsel sistemlerin önemli ve bir yarışma halinde olduğunu belirtti. İstanbul’un kültür başkenti olmasında sivil toplum örgütlerinin çok önemli olduğunu söyleyen Konuk bu süreci hangi kültürel politikalarla geçireceğimiz sorusunu yönelterek sözü Aykut Karaman’a verdi. Avrupa Kültür Başkentliğinin kriterlerinin önemli olduğuna değinen Karaman Paris, Barselona, Londra gibi çeşitli kentlerden örnekler vererek kentlerin bir aktiviteyle yaratıcı dinamiklerini ortaya koyduğuna dikkat çekti. Kentlerdeki sergiler, fuarlar gibi önemli etkinliklerin kentin geleceğini kurgulamada önemli çıkış noktaları olduğunu belirterek Barselona’nın 1992 Olimpiyatlarına hazırlanırken yaşadığı deneyimler, belediye başkanının oluşturduğu sosyal politikalar ve olimpiyatlara hazırlık aşamasında sürdürülen kentsel tasarım projeleri ve kentsel çalışmalardan bahsetti

Karaman, Avrupa Kültür Başkentliği bağlamında İstanbul’un simgesi, hedefleri ve başkent olmanın İstanbul’a sağlayacağı katkılar hakkında bilgi verdi. Son olarak Avrupa Birliği’nin Kültür Başkentinden çok kültürlülük, birlikte iş yapma gibi beklentileri olduğunu ve “yaratıcılık” temek alınarak kültürün ön plana çıkarılması gerektiğine vurgu yaptı.

Panel ikinci konuşmacı Doç.Dr. İclal Dinçer’in Avrupa Komisyonu için hazırlanan geçmişte Avrupa kültür başkentliği için kentlerin yaptığı hazırlıkları karşılaştıran bir çalışma ile devam etti. Dinçer’in sunduğu altı ayda hazırlanan çalışma Avrupa Kültür Başkentliği yapmış 21 ülke üzerinden yürütülmüş.

Çalışmanın içeriğinden kısaca bahsetmek gerekirse; raporda ilk olarak Avrupa Kültür Başkentliği kapsamında düzenlecek etkinlikler, ki bunlar kültürel, ekonomik, turistik ve sosyal etkinlikler, ve tüm etkinliklerin finansmanı yer alıyordu. Raporun en çarpıcı bölümü Avrupa Kültür başkentlerinin nüfuslarının karşılaştırılmasıydı ki şimdiye kadar Avrupa kültür başkentliği yapan en yüksek nüfuslu şehir yaklaşık 1,5 milyon kişi ile Prag idi. Prag’ı Selanik, Kopenhag ve Brüksel takip ediyordu. Dinçer’in yaptığı sunumun amaç başlığı altında ise öncelikle uluslarası kimliği ön plana çıkarmak ardından yerel kültür kapasitesini geliştirmek, sanatsal ve kültürel gösteri hazırlamak, kendine güveni artırmak ve ziyaretçi çekmek maddeleri yer alıyordu.

Sunumdaki bir diğer başlık ise etkinliklerin tüm ülkeye de yayılabileceği, belediye sınırlarında da kalabileceğini açıklayan yer seçimi konusuydu. Dinçer bunun yanı sıra kültürel programlara ilişkin problemlere, bu konuda getirilecek önerilere, altyapı türlerine ( ulaşım, kültürel, kamu mekanları ve aydınlatmalar), şehirlerdeki farklı özellikteki bölgelerinde yapılacak yenilemelere de değindi. İlginç olan bir konu da projeler için ayrılan finansman ve finansman kaynağıydı. Araştırma yapılan Avrupa ülkelerinden ortalama başkentlik harcamaları 70 milyon Euro iken en yüksek harcamayı 232 milyon Euro ile Selanik, en düşük harcamayı ise 7,8 milyon Euro ile Bologna yapmış. Finans kaynağı konusunda ise yine Selanik AB fonlarından en çok yararlanan kent olarak yer alıyordu. Ayrıca Dinçer, Avrupa kentlerinin kültür başkentliği sürecine hazırlanma süresinin 2-4 yıl arasında olduğunu İstanbul’un ise sadece 3 yılının kaldığını ve hala kapsamlı bir çalışmaya başlanmadığının altını çizdi. Dinçer sunumunu kamu sektörü gelirlerinin dağılımı, ekonomik amaç ve hedefler ( turizm, kentsel yeniden canlandırma ve düzenleme, endüstri vs) ve bunların sosyal açıdan değerlendirilmesi (kültürel kapsam, kültürün bir araç olarak kullanılması ve kültürel projeleri izleme), Avrupa Kültür Başkenti çerçevesinde sosyal etkinliklerle ilgili problemler ve konular ve bu konuda getirilicek önerilerin açıklamasını yaparak bitirdi.

Üçüncü konuşmacı olan İsmet Okyay konuşmasına İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti olmasında STK’ların çok önemli bir role sahip olduklarını buna karşılık resmi kurumların bu konuda hiç bir çabalarının olmadığını vurgularak başladı. İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti olmasında “Medeniyetlerin Tortusu” niteliğinin başrol oynadığını belirtti. Okyay gündemde olan Atatürk Kültür Merkezi’nin (AKM) yıkılması kararını verenlerle, İstanbul’u Avrupa Kültür Başkentliğine hazırlayacak olanların aynı aktörler olmasının çelişki yarattığına dikkat çekti. AKM gibi önemli yapıların yıkılmasının sadece kentsel rant yaratmak amaçlı olmadığı aynı zamanda çağdaş kültür etkinliklerini uzun süre ortadan kaldırmak olduğunu belirten Okyay İstanbul’un Avrupa Kültür Başkentliği’ne hazırlık süresinde merkezi yönetim ile yerel yönetimlerin birlikte çalışması gerektiğine dikkat çekti. Ayrıca sivil toplum kuruluşlarının İstanbul’un kültür başkentliği sürecinde merkezi yönetim ile eşit şartlar altında karar aldığını ve bunun Türkiye şartlarında alışık olunmayan bir durum olduğunu söyledi. Sözlerine bir devlet görevlisinin bu konudaki yorumunu “çoğulculuk çok güzel ama zaman kaybı” şeklindeki sözleri ile devam etti.

Okyay konuşmasında önemle İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti sürecinde kendine özgi bir model geliştirmesi gerektiği üzerinde durdu. Bu anlamda önemli olan soru Türkiye’nin 2010’la kalmayıp daha sonrasında da gelişmeye devam edip etmeyeceğiydi. Avrupa Kültür Başkentliği sürecinde devletten çok bu süreci başlatan Sivil Toplum Kuruluşlarına önemli görevler düştüğünü, çünkü devletin artık hiç bir temel sorunu çözmediğini belirtti. STK’ların çeşitli organizasyonlarla olanaklar yaratacağını, bu yolla ortaya çıkan sinerji ile çalışmalarının tüm Türkiye’de etkili olacağını düşündüğünü söyledi. Kültür başkentinin bu şekildeki yapılanmalarla donanması gerektiğini belirten Okay, yapılan çalışmaların kentin çeperlerine ulaşabildiği ölçüde verimli olacağının altını çizdi. Okyay sözlerine son olarak kültürün örgütlenebildiği zaman kente anlam katacağını ekledi ve değerledirme için Güzin Konuk tekrar sözü aldı. Konuk, İsmet Okyay’ın konuşmasına bağlı olarak sosyal bütünleşmenin kentte nasıl sağlanacağı ve kültürel mirasın nasıl yeniden canlandırılacağı üzerinde çalışılması gerektiğini vurguladı. Bu konuda Aykut Karaman da ülkemizdeki çok kültürlülüğe dikkat çekerek yaratıcılığımızı bize özgü olan şeylerle sentezleyip ortaya çıkan ürünlerin kentin çeperlerine de yayılması gerektiğini belirtti.

Panele dinleyicilerin soru ve yorumlarıyla devam edildi. Yöneltilen soruların bir çoğu panelistlerden Asu Aksoy, Korhan Gümüş, Prof.Dr. Nuran Zeren Gülersoy ve Doç.Dr. Zeynep Enlil’in katılamaması nedeniyle yanıtsız kaldı. Çünkü konuşma yapan panelistler zaten İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti olması hakkındaki kriterleri vermişti. Sorular ise süreç içersinde yapılacaklar ve süreç sonrası beklenen gelişmeler ve detaylarla ilgiliydi.
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.