Haberler

Kültür Endüstrileri Konferansı’nın Dördüncüsü Berlin’de yapıldı

Tarih: 7 Mayıs 2007 Yazan: Ömer Kanıpak


Fotoğraf: Ömer Kanıpak

Friedrich-Naumann Vakfı, Berlin Kültür Politikası ve Yaratıcı Endüstriler Ofisi, tarafından organize edilen ve Almanya Cumhuriyeti Yabancı Politikalar Ofisi, Avrupa Komisyonu ve Dresdner Bankası tarafından desteklenen ve bu sene 3-4 Mayıs tarihleri arasında Berlin’de dördüncüsü gerçekleştirilen Kültür Endüstrileri konferansı sona erdi. Özellikle Almanya’nın ilgili siyasi birimlerinden konuşmacıların yer aldığı konferansa Almanya dışından da az da olsa ilgi vardı. Başta Avrupa Kültür Başkentlerinden Liverpool, Pecs, Essen ve İstanbul olmak üzere, yaratıcı endüstrileri geleceğin ekonomik dinamosu olarak gören merkezi ve yerel yöneticiler, politikacılar, ilgili kurumların yöneticileri ve yaratıcı endüstri dallarında söz sahibi olan kişiler gerek konuşmacı gerekse izleyici olarak iki günlük konferansta kendi düşündüklerini aktarmaya çalıştılar.

Yaratıcı Endüstriler fikrin hammadde olarak kabul edildiği, gerçek değeri matematiksel olarak ölçülemeyen, değerinin belirlenmesi, pazarlanması ve çoğaltılması çoğunlukla yaratıcısına bağlı ve yasalarla entellektüel mülk (intellectual property) olarak kabul edilip korunan alanlar olarak tanımlanıyor. Her ne kadar konferansın başlığı kültür endüstrileri idiyse de esas odak nokta yaratıcı endüstriler idi. Burada yaratıcı endüstrilerin kültür endüstrilerinden ince de olsa ayrıldığını belirtmek lazım. Kültür endüstrileri turizm, hobi, müzeler, kütüphaneler, spor gibi ana ekseni yaşam kalitesi olan alanlar olarak tanımlanıyor. Oysa yaratıcı endüstriler ise, kültür endüstrileri gibi topluma sadece para ve yaşam standartı odaklı değerlerden daha farklı değerler sunmayı hedefleyen fikir eksenli alanlar olarak kabul ediliyor. Bu durumda da bilgi endüstrisi ve yaratıcı endüstri kavramı arasındaki benzerlik ve kesişmeler gündeme geliyor. Yine de, endüstri çağından sonra gelen bilgi çağının 21.yy başlarında bu tip açılımlara ve dallanmalara neden olmasına şaşırmamak lazım.

2003 yılında Avrupa Birliği ülkelerinde çeşitli sanat ve kültür dallarında (edebiyat, müzik, film, mimarlık, sahne sanatları, görsel sanatlar, reklamcılık, tasarım, video oyunları gibi) toplam 5,8 milyon çalışan 654 milyar Euro ciro elde edilmesini sağladı. Tüm ekonomi içinde kültür ve yaratıcı endüstrilerin payı yüzde 2,6’ya çıkmış durumda ve bu yiyecek (%1,9) ve kimya (%2,3)den daha fazla.

Yine de yaratıcı endüstrilerin gelirlerini, giderlerini, bu sektörlerde çalışanları istatistiklere dökebilecek şekilde herkes tarafından kabul edilmiş bir sınıflandırma sistemi şimdilik yok. Bu nedenle ölçümlemler de son derece keyfi ve başka yorumlara açık. Konferansta öne sürülen rakamlar ve istatistikler bu nedenle hemen hemen hiç kimse tarafından ciddiye alınmadığı gibi önerilen bazı sınıflandırma sistemleri ve talepleri de dikkate değer bulunmadı. Öte yandan hemen hemen herkesin kabul ettiği bir gerçek şu ki, Avrupa Birliği, servis sektörü odaklı ekonomisini hızlı bir şekilde entellektüel mülk üzerine kurulu yaratıcı endüstri sektörlerine kaydırmaya niyetli. Bunun için de Almanya’nın başkanlığı sürecinde Avrupa Birliği, tüm üyelerinin yaratıcı endüstriler konusunda birlik içinde uyumlu ve koordineli bütüncül bir politika belirlenmesi için çalışıyor. Böyle bir politikanın hayata geçmesi şimdilik çok uzak bir hedef olsa da, süreç içinde müzik, sahne sanatları, görsel sanatlar, mimarlık gibi alanlarda çalışanlar, özellikle fikrin korunması, uygulanmasında karşılaşılan sorunlar, fikrin değerinin belirlenmesi ve ödenmesi konusunda kolaylıklara sahip olacaklar. Elbette ki, bu politika ile bazı kısıtlamalar, bu alanlardaki üretimin daha pahalanması ve yaygınlığının azalması gibi etkenler de yaşanacaklar arasında sayılabilir.

Özellikle büyüme hızı ile otomobil endüstrisini bile geride bırakmış olan yaratıcı endüstriler, son bir kaç yıldır haklı olarak herşeyi standartlara ve politikalara bağlamaya çalışan Brüksel’in de ilgisini çekiyor. Berlin’deki konferans daha çok politik ve siyasi figürlerin bu konuya önem vermeleri gerektigine dair itiraflar, bol miktarda istatistik ve yuvarlak sözlerle dolu idi. Almanya dışından gelen konuşmacıların pek çoğu bu konferansı akademik bildirilerini sunmak için bir fırsat olarak gördüklerinden, izleyicilerin ilgisi bu konuşmalarda da toplanamadı. London School of Economics’den gelen Andy C.Pratt’ın sunumu ise yaratıcı endüstrilerin kavramları ve konseptleri üzerine zihin açıcı önermelerle dolu idi ve konferansın bir kaç önemli konuşmasından biri idi. Nuri Çolakoğlu’nun da İstanbul 2010 kapsamında bir konuşma yaptığı paralel oturumlar ise konferansın ikinci gününde az sayıda katılımcı ile öğleden önce tamamlandı. Konferansa Türkiye’den İstanbul 2010 ekibini temsilen Nuri Çolakoğlu, Nilgün Mirze ve Ömer Kanıpak dışında Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan katılan olmaması, Türkiye’nin yaratıcı endüstrilere dair Avrupa Birliği Üyelik sürecinde yeterli bilgisi ve ilgisi olmadığının da bir işareti olarak algılanabilir. Oysa ağır endüstri dönemini, ardından gelen bilişim ve bilgi ekonomisi trenini kaçıran ve sadece servis sektöründe yeni yeni tutunmaya çalışan Türkiye ekonomisi için yaratıcı endüstrilerin geliştirilmesi hızlı bir çıkış yolu olabilir.

Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.