Haberler

Sevinçliyim

Tarih: 10 Mayıs 2007 Kaynak: Zaman Yazan: Beşir Ayvazoğlu
Hafta sonunu Sivas'ta geçirdim. Çok sevinçliyim, çünkü yıllardır ihmal edilen Gökmedrese'de ciddi bir restorasyon faaliyeti yürütülüyor. Sevinçliyim, çünkü hemşehrilerimde koruma şuurunu çok gelişmiş gördüm.

Sivas şehir kültürünün yansıtıldığı Hayat Ağacı ve Sultan Şehir dergilerini görseniz, bunların bir Anadolu şehrinde hazırlanıp basıldığına inanamazsınız. Sühan dergisinin de taşrada yayımlanmakta olan en güzel edebiyat dergisi olduğunu söyleyebilirim.

Ben, Sivas'ta rahmetli İbrahim Aslanoğlu'nun bir formalık Sivas Folkloru dergisini zor çıkardığı -daha sonra adını değiştirerek İstanbul'a taşımak zorunda kaldığı- yıllarda yaşadım. Çocukluğumuzda Gökmedrese ve Şifaiye'nin kirletilmiş odalarında, yıkık duvarlarında koştururduk da kimse sesini çıkarmaz, ikazda bulunmazdı. Bu eserlerin ne anlama geldiğini Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Beş Şehir'ini okuduktan sonra anlamıştım. 1969 yılında 1000 Temel Eser dizisinde yeniden basılan Beş Şehir, benim hayatımda çok önemli bir yere sahiptir. Bacak kadar çocuktum ve Tanpınar'ı taklit ederek Sivas'ı yazmaya heveslenmiş, kelimelerle boğuşa boğuşa Gökmedrese, Çifteminare ve Ulucami hakkında birer deneme yazmıştım. Ulucami hakkındaki denemem, şimdi genel yayın yönetmenliğini yaptığım Türk Edebiyatı dergisinin ilk sayılarından birinde yayımlandı. Diğerlerini ne yazık ki kaybettim.

Çifteminare'yi anlattığım yazıda, o tarihte bir harabe halinde olan Darüşşifa'nın yapıldığı günleri ve I. İzzeddin Keykavus'un teftiş için maiyetiyle birlikte inşaat alanına gelişini hayal ediyor, sonra yaşadığım zamana dönerek duygularımı anlatıyordum. Daha o zamanlar, azıcık bilgimle ve sezgilerimle Sivas'ta tarihî eserlerinin yoğunlaştığı bölgenin farklı bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini düşünür, mesela Kale Camii'ne bitişik olarak inşa edilen Tan Sineması'nın varlığından rahatsız olurdum.

Çok sonraları Tan Sineması yıkıldı, Darüşşifa restore edildi, sadece tackapısı ve minareleri ayakta duran Çifteminareli Medrese'nin ve Kale Camii ile Buruciye arasındaki hamamın temel kalıntıları ortaya çıkarıldı, çevre az çok düzenlenip yeşillendirildi. Ama bunlar yetmezdi, başka bir şeyler yapılmalıydı. Bu sebeple "Sivas Selçuklu Parkı ve Kent Meydanı Projesi"nin ayrıntılarını öğrenince çok heyecanlandım. Valilik, Belediye ve Çekül Vakfı işbirliğiyle hazırlanan projede, Selçuklu'dan Cumhuriyet devrine kadar, sembolik değer taşıyan tarihî yapıların kapsamlı bir şekilde yeniden ele alınması öngörülüyor.

Çeşitli devirleri yansıtan çok sayıda tarihî eserin bir arada olması, bir şehir için ne kadar büyük bir talihtir. Selçuklu'dan Darüşşifa, Çifteminare ve Buruciye; Osmanlı'dan Kale Camii ve hamamı; Osmanlı'nın son devirlerinden Vilâyet binası, Jandarma Kışlası ve Sivas Kongresi'nin yapıldığı ünlü lise binası...

Geçen yıl, Tarihi Kentler Birliği'nin Büyük Ödülüne de lâyık görülen proje uygulanırsa, trafikten de bütünüyle arındırılacak olan şehir meydanı, Türkiye'nin en güzel meydanlarından biri haline gelecek.

Evet, sevinçliyim!
Hamiş: Sivas'a gidip de Çerkezin Kahve'ye uğramamak olmazdı. Kallavi bir fincanla okkalı -ve az şekerli- kahvemi yudumlarken bu kahvenin ayırıcı vasfı olan siyaset dedikodularına kulak kabarttım. Türkiye'yi üç büyük şehirden ibaret zannedenler, Anadolu şehirlerinde, böyle mekânlarda neler konuşulduğunu bilseler hemen toparlanıp kendilerine çekidüzen verirlerdi.

Akıl tutulması (Derkenar)
Kim ne derse desin, ben, şu günlerde ülkemde bir çeşit cinnet halinin, daha hafif bir tabirle, bir akıl tutulmasının yaşandığını, hatta tartışılan konuların ve bunları tartışma biçiminin insan zekâsına ve haysiyetine saygısızlık olduğunu düşünüyorum. Kriz mimarları, hiç değilse bir kerecik önyargılarını, ihtiraslarını, ince hesaplarını paranteze alarak yarattıkları manzaraya dışarıdan bakabilseler, ne demek istediğimi anlayacaklar.

Eğer hayata mizahın penceresinden bakabilme becerisine sahipseniz, olup bitenleri bir komedi filmi gibi de seyredebilirsiniz. Beş on yılda bir tekrarlanan bu absürd komediyi ciddiye alırsanız farkında olmadan budala yerine konulmuş oluyorsunuz. Medya -özellikle birilerinin haklı olarak 'aptal kutusu' dedikleri televizyon- budalalık mikrobunun beslenip semirdiği elverişli bir ortam hazırlıyor. Abesliği gören ve budala yerine konulmaktan rahatsız olanlar da dertlerini anlatmaya çalışırken bir süre sonra ister istemez sürecin bir parçası haline geliyorlar. Bu öyle tuhaf bir ortam ki, aklı başında insanlar seslerini kimseye duyuramazken, normal bir ülkede esameleri okunmayacak kişiler arkalarında büyük kalabalıklar bulabiliyorlar.

Vatandaşlarıma tavsiyelerim var! Budala yerine konulmaya razı olmayınız! Ağzınızın tadını kaçıranlara itiraz ediniz! Yanlış anlamayınız; olup bitenlere bigâne kalınız, demiyorum. Demek istediğim şu: Öyle bir yerde durunuz ki, her şeyi görebilesiniz! Bütün dikkatinizle bu abes tartışmalara odaklanınca, sadece dünyayı değil, hayatı da ıskalıyorsunuz!

Hayatınızı bilerek veya bilmeyerek daraltanlara asla izin vermeyiniz! Bol bol okuyunuz, geziniz, müzik dinleyiniz. Ve baharın tadını çıkarınız! Bakınız, ağaçlar meyveye durdu! Ve tabii, işinize bakınız!

Kendi bireyliğinizi idrak eder, zihninizi ve kalbinizi doğru dürüst beslerseniz, hangi görüşte olursanız olunuz, politik tercihleriniz ayrı bir anlam kazanır! İnanın bana!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.