Hava durumu ve barajlardaki doluluk oranlarının ardından TV haberlerinde 'kaç günlük suyumuz kaldığı' da verilmeye başlandı.
İstanbul'u terk etmek için trafikten daha köklü bir nedenimiz var:
Kentin su rezervleri kasımda tükenecek.
1950-60'lı yıllarda 'taşı toprağı altın' diye hücuma uğrayan İstanbul'da dağ taş konut olup betonlaşınca, su havzaları yapsatçıların istilasına uğrayınca önce yeşili, çiçeği, böceği kaybettik. Dere yatakları asfalt oldu, nehirler, göller kurudu.
Barajlar futbol sahasına dönüştü. Küresel ısınmanın etkisiyle bahar gibi kış, Afrika sıcaklarından beter yaz geçince suyun değerini anladık. Buna rağmen, su tasarrufu konusunda 'eski tas, eski hamam' hallerinden ödün vermiyoruz.
TEMA'nın 'Yeşiliz' dergisinin kapağı uyarıcıydı:
'İklimler değişiyor, ya biz?'
Suyu savurmaya devam ediyoruz. Doğa Derneği, sorunun insan odaklı olduğu görüşünde: "Küresel ısınma ve yağışların azalması, önümüzdeki yıllarda sulak alanlarımızı etkilemesi beklenen önemli faktörler arasında. Ancak geçmiş 30-40 yıllık yağış ve iklim verileri incelendiğinde, yağışlardaki azalmanın, son 50 yıldaki sulak alan kaybına neden olmayacak kadar küçük bir rolü olduğu görülüyor. Su kullanımına ve yönetimine bağlı nedenler çok daha önemli."
İstanbul'da son üç ayda sadece 2.5 günlük suyu tasarruf edebilmiş halkımız!
Neden bu kadar az?!
Çünkü alışkanlıklarından vazgeçmiyor insanlar. 'Su bilinci' sıfır! Hâlâ arabalar yıkanıyor. Bu gidişle bırakın kullanma suyunu, içme suyu bile bulunmayacak. Su yoksulu toplumun isyanına, 'Şebeke suyu yetmiyorsa pet şişe kullanın' söylemi de yetmeyecek. Bu yaz, su sektörü de dibe vurmuş. Yüzde 35 artan tüketimi artezyen sularıyla karşılamak da güçleşiyor.
Kuraklığın faydaları da yok değil; dünkü gazetelerde Alibeyköy Barajı'nın kuruması üzerine Mimar Sinan'ın 16. yüzyılda yaptığı Moğlova Kemeri'nin tüm görkemiyle ortaya çıktığını gösteren fotoğraflar vardı.
İstanbul'da otoyolları genişletme, köprü ve üstgeçit inşası adına sergilenen mimari sefalet karşısında 'Sinan'ın şaheserleri', kenti bu hale getirenleri utandırıyor olmalı. Başka bir utanç da, üzerine baraj yapılacak Batman'daki Hasankeyf'in durumu.
Mimar Sinan'ın eserleri yıkılmadığı için su kemerlerini görebiliyoruz.
Binlerce yıllık Hasankeyf'i taşırken yok edeceğiz. Baraj ömrünü doldurduğunda, günün birinde sular çekildiğinde geride taş yığınları kalacak.
Doğayı, medeniyetleri yok ederek kendi sonunu hazırlıyor insanlık!
Dünya değişiyor, ya biz?