Haberler

Su da biter...

Tarih: 14 Ağustos 2007 Kaynak: Cumhuriyet Yazan: Işıl Özgentürk
Bilimsel bir dille açıklarsak gelişmişlikle azgelişmişlik arasındaki en önemli fark, o toplumları oluşturan bireylerin olayları algılayış biçimindedir. Gelişmiş toplumlarda bireyler, bilimsel verilere güvenir ve gelecekteki kendilerini bekleyen olumsuzluklara karşı önlem alırlar. Azgelişmiş toplumlarda ise bilimsel veriler devede kulak muamelesi görür. Kimse onların gerçekliğine inanmaz ve kendilerini bekleyen olumsuzluklara karşı hiçbir önlem almazlar. Öylece beklerler; ne zaman ki, bilimsel verilerin apaçık belirttiği olaylar gerçekleşmeye başlar, akılları başlarına gelir. Gelir de ne olur?

İşi Allah'a bırakıp yağmur duasına çıkarlar. Farkındaysanız, günlerdir alışveriş merkezlerinde her türlü malın bulunmasını, kredi kartı kullanmayı, g-sting giymeyi gelişmişlik saymanın, "Arkadaş bize bir şey olmaz" demelerin sahneye koyduğu dehşet bir senaryoyu bizzat yaşayarak öğreniyoruz. Dünyanın en yetenekli yönetmenleri bile böyle bir filmi kotaramazlardı. Melih Gökçek 'in savunma diyaloglarını yazacak bir babayiğit ben düşünemiyorum. Demek ki, azgelişmiş bir ülkenin azgelişmiş belediye başkanı komedi açısından gerçek bir altın yumurtlayan tavukmuş.

Tamam, Ankara susuzluktan kırılıyor, hastalıklar kapıda; peki, bundan ülkenin diğer kentlerinde yaşayanlar bir ders çıkarıyorlar mı? Bu sorunun yanıtı elbette hayır. Ankara sanki uzayda bir yer gibi, yakın bir tarihte aynı kaderi paylaşacak pek çok kent sırada ve kimsede tık yok. Çünkü ne yazık ki, biz bizzat başımıza gelmedikçe hiçbir şeyi kavrayamıyoruz. Öyle bir garip duruşumuz var ki, sanki felaketler bize dokunmazmış gibi, cahil cesaretiyle hayata devam ediyoruz.

Biraz tarih bilgisi olanlar bilir, geçmiş yüzyıllardaki büyük kavim göçlerinin ana nedeni kuraklıktır. Dedelerimiz bu nedenle Afrika'dan koşarak kaçmış ve suyun bol olduğu yeni yerler keşfedip, yepyeni uygarlıklar yaratmışlardır. Örneğin Hitit krallarının duaları pek ünlüdür. İki şey için tanrıya yalvarırlar; vebanın bitmesi ve yağmurların yağması için.

Kavimleri yurtlarından eden kuraklık, nedense bize dokunmazmış gibi, her şeye seyirci bekliyoruz. Bilim söyledi; küresel ısınmadan en büyük payı alacak ülkelerden biri Türkiye. Gene bilim söylüyor, öyle su zengini filan değiliz.

Gene bilim söylüyor, öyle su zengini filan değiliz. Gene bilim söylüyor, su yoksa elektrik de yoktur, kısaca su olmazsa hayat biter.

Bugünlerde benim aklıma çocukluğumda izlediğim bir film pek sık gelir oldu. Filmin adı "Kumsalda" ydı. Daha sonra kitabını da okudum. Filmde bir nükleer patlama sonucu dünya yok olmuş, geriye bir avuç insan kalmıştı. Onlar da öleceklerini biliyorlardı, o filmde annenin küçük oğluna siyanürlü çorba içirdiği sahnedeki yüzünü, o yüzdeki acıyı asla unutamam. Oğlunun öldüğünden emin olunca kendi de siyanür hapını içivermişti.

O bir filmdi, ama insan düşüncesinin, korkularının filmiydi. Korkmak bazen insana çok yakışan bir duygu. Korktuğumuz zaman korktuğumuz şeye karşı kendimizi savunmaya geçeriz, önlemlerini alırız. Peki, biz neden susuz kalmaktan korkmuyoruz? Neden başkentte insanlar sokaklarda değil? Neden cumhurbaşkanı için uzlaşma arayan partiler, bu son derece hayati konuda bir araya gelip, bir halk hareketine öncülük etmiyorlar? Su gerçekten bitiyor, tankerlere güvenmeyin, taşıma suyla değirmen dönmez, ayrıca o taşınan su da bitiyor.

Bu arada bazılarında bir bilgiçlik bir bilgiçlik: "Bizim suyumuz asla bitmezmiş, çünkü üç tarafımız denizlerle çevriliymiş, olmadı deniz suyunu işleyerek su elde edebilirmişiz." Doğrudur üç tarafımız denizlerle çevrili, ama şimdi başlasak, ki bu çok pahalı bir teknoloji, deniz suyu ancak sekiz yıl sonra musluklarımızdan akabiliyor. Deniz suyuna gelinceye kadar mutlaka, ama mutlaka yapılacak bir yığın iş, alınacak bir yığın önlem vardır. Öncelikli olansa, en yetkili kişilerin televizyona çıkıp "Evet, suyumuz bitiyor" diye konuşmaya başlamalarıdır. Önce yaklaşmakta olanı açıkça söyleyeceksin, yoksa hep birlikte radyasyonlu çay içimini teşvik için, elinde çay bardağı televizyonda çay yudumlayan Kenan Evren 'in durumuna düşeriz. Ve sorarız; acaba kanser neden bu kadar arttı? Sorarız; yahu tifo, ishal, kanlı dizanteri neden bu kadar arttı? Su ne zaman bitti?
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.