Ülkemizde küresel ısınma ve kuraklığın etkilerinin en çok görüldüğü bölgelerin başında Ege Bölgesi geliyor. Bölgedeki Büyük Menderes Deltası ve Bafa Gölü’nden sonra 3. büyük sulak alan olan Azap Gölü’nün son hali, kuraklığın ulaştığı boyutları gösteriyor. Bilim insanları ve çevreciler, Azap Gölü’nün kurtarılması için bir an önce bir şeyler yapılması gerektiğini belirtirken, yüksek biyolojik çeşitliliğe sahip göl sularının olduğu yerlerde şimdi traktörler dolaşıyor.
Biyolojik çeşitlilik yönünden zengin
Ilıman iklimin koşullarının olduğu bir sulak alan ekosistemi olan Azap Gölü, büyük bir leylek kolonisinin bulunduğu Avşar köyü yakınında yer alıyor. Sığ ve köklü su bitkilerinin yoğun olarak bulunduğu ve besince zengin bir göl olan Azap Gölü, bu özellikleri nedeniyle yüksek biyolojik çeşitlilik barındırmakta. Sazlıklar bu biyolojik çeşitliliğin en önemli parçası durumunda. Gölde yöre halkı tarafından geleneksel biçimde pinter ve ağlarla balık avcılığı da yapılmakta. Kış aylarında göl yerli-yabancı birçok kuş gözlemcisi tarafından da ziyaret ediliyor.
Artık vakit yok
Geçtiğimiz yıl Azap Gölü’ne giderek incelemelerde bulunan ve Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi’nden bir grup bilim insanının gölle ilgili rapor hazırlamasına öncülük eden Süleyman Demirel Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin Lütfi Baydar, gölün koruma altına alınmasını istemişti. Talebin yer aldığı üniversite raporu Kuşadası’nda bulunan Ekosistemi Koruma ve Doğa Sevenler Derneği tarafından Çevre ve Orman Bakanlığı’na gönderilmişti. Bir yıl sonra geçtiğimiz günlerde yeniden Azap Gölü’ne giden Rektör Baydar, gölün can çekişen içler acısı haline tanıklık etti. Baydar, gölün son durumu ile ilgili olarak “2020-2030’lu yıllardan itibaren çölleşme çok ciddi olarak görülecek, özellikle bizim bölgemizde; Büyük Menderes Nehri’nde. Acilen sorunların havza açısından ele alınması ve kirlilik ile ilgili projelerin bir an önce hayata geçirilmesi gereklidir” diye konuştu.