Haberler

Kendi Elektriğini Kendin Üret

Tarih: 7 Eylül 2007 Kaynak: Açık Radyo Yazan: Ömer Madra
Ömer Madra: Bugün, Açık Radyo’da Deniz Aşırı programının yapan programcımız Deniz Pak Açık Gazete’de konuğumuz. Deniz Pak, Deniz Aşırı programını yıllardır Bozcaada’daki stüdyosundan kendi olanaklarıyla yapıyor. Bugün bir başka ilginç olayı konuşmak üzere sözleştik kendisiyle. Şu anda yaptığımız telefon konuşması da güneş enerjisiyle gerçekleşiyor. Merhaba Deniz.

Deniz Pak:
Merhaba.

ÖM: Bize heyecan verici bir deneyiminden söz edeceksin galiba.

DP:
Tabii, aslında bu bir enerji programlamasıydı. Bozcaada’da, bizim bulunduğumuz yerde, yani şu ana kadar Deniz Aşırı programını yaptığım Poyraz Liman’daki evimizde, normal şehir elektriği, telefon, internet bağlantısı, su gibi bütün altyapı olanakları vardı. İşyerimiz ise, yani şu anda bulunduğum ve sizinle telefon aracılığıyla konuştuğum yer ise elektriği, suyu olmayan bir yerdi. Adanın en güneydoğusunda bir pansiyon. Çok ütopik bir işti aslında bu, deli işiydi başladığımızda, çok çalıştık ve şimdiki haline getirmeye gayret ettik. Burada sürekli bir enerji sorunumuz vardı. İnanılmaz güzel gökyüzü görüntümüz var ve burayaelektrik getirmek bu coğrafyaya büyük haksızlık olacaktı. Türkiye’de elektrik, beton direkler ve her iki direkten birine de florasan lamba koyup pırıl pırıl aydınlatmak anlamını taşıdığı için, gökyüzünü bir daha asla şu anda olduğu gibi göremeyecektik. Bunun için de bir alternatif enerji düzeneği kurmamız şarttı. Burada, bu coğrafyada, böyle toprak bir zeminin üzerinden çıkan beton direkler korkunç görüntü kirliliğine yol açıyor. Hele şahane bir gökyüzünü, boşluğu, bir florasan lamba ile aydınlatmak ve o enerjiyi boşa harcamak ayrıca anlamsız. Dolayısıyla biz de alternatif bir enerji kaynağı arıyorduk sürekli. İnanılmaz “zihni sinir” projeleri ürettik, bir sürü şey yaptık. İki yıl önce, ilk olarak su sorununu çözdük. Bizanslılar gibi, arazinin kotunu kullanarak şehir suyundan daha tazyikli bir suya kavuştuk. Hatta "oradan da elektrik üretmek mümkün olabilir" diye de düşündük.

ÖM: Nasıl yaptınız?

DP:
Depolarımız oldukça yukarıda, arazide bulunan kotu iyi kullandık. Bizanslılar gibi su kemerleri mantığı ile, aşağıya, bulunduğumuz yere şehir tazyikinden çok daha güçlü bir tazyikle su basabiliyoruz. Böylece adada herhangi bir yerde, elektrik kesildiğinde akmayan sular bizde her zaman akmakta. Bunun da keyfi bambaşka gerçekten. Sonra “o doğal akıştan acaba elektrik üretsek mi?” diye düşündük.

Bu arada da sürekli olarak rüzgâr enerjisi, güneş enerjisi gibi sistemleri araştırdık. İnanılmaz pahalı idi, gün geçtikçe ucuzladığını görüyoruz tabii. Bilgisayar ekipmanları gibi, bugün çıkan bir bilgisayar malzemesi 10 birime satılıyorsa, 6 ay sonra 5 birime düşüveriyor gerçekten. Bunlar o kadar hızla yarılanmıyor, ama ciddi bir düşüş de yaşanıyor. Anladığım kadarıyla dünyada ciddi bir enerji mafyası var, hiçbir zaman bu ürünleri son kullanıcıya uygun fiyatlarla ulaştırmayacak gibi de duruyorlar. Ama bir gün ulaştırmak zorunda kalacaklar diye düşünüyoruz.

ÖM: Aynen öyle.

DP:
Biz de oldukça ciddi bir şekilde araştırdık ve “rüzgâr mı yapalım, güneş mi yapalım?” derken, “her ikisini birden yapalım” dedik. Güneş biraz daha pahalıydı, biz de ilk önce pahalı ve zor olanı yapıp bir adım öne geçelim istedik, çünkü rüzgârı biraz daha kolay yapabiliriz bir süre sonra. İlk önce güneş panellerimizi aldık. Sistemi anlatayım mı?

ÖM: Lütfen. Çok merak ediyoruz.

DP:
Lego yapar gibi yaptık, o kadar zevkliydi ki gerçekten. Bir arkadaşımla birlikte yaptık sağ olsun. O olmasaydı ben tek başıma bunu yapamazdım, çünkü o yönlendirdi. Ferhat adında çok sevdiğimiz bir arkadaşımız var, onunla birlikte yaptık bütün bu sistemi. Hatta bütün malzemeleri birlikte seçtik. Önce panellerimizi aldık, onları getirdik. Belki bu sistemi tam anlamıyla bitirdiğimiz zaman, yani rüzgarı da buna entegre ettiğimiz zaman, bir gün Ferhat’la birlikte kışın orada bir araya gelip anlatırız birlikte.

Güneş panelleri ikili ikili takılıyorlar. bizim panellerimiz, ebatları yaklaşık 95-160 cm arasında, dikdörtgen, kalınlığı da 5 cm olan düz levhalar, güneşten aldığı enerjiyi 24 voltla dışarıya verebilen bir panel düzeneği bu. Bunlardan 4 tanesini yine kendimiz yaptık, kaynak makinemizle oturup panelleri bir demir platforma oturttuk. 45 derecelik bir açıyla güneşten en fazla istifade edebileceği yöne, yani güneydoğuya doğru. Tam güney de değil aslında, çünkü bizim bulunduğumuz gibi, batıya bakan coğrafyalarda biraz daha güneybatı olabilir bakış yönü, yani panellerin durduğu yer. Biz doğuya baktığımız için biraz daha doğuya doğru çevirdik, yani güneşten maksimum istifade etmesi açısından. Biz İstanbul’un bulunduğu bölgede bulunuyoruz, yani Marmara bölgesindeyiz Bozcaada olarak, Ege denizindeyiz ama Marmara bölgesi sınırları içindeyiz. Bulunduğumuz yer, ikinci derece güneş alan bölgelerden bir tanesi, çok ciddi güneş alan bir yer değil, Antalya, İzmir gibi bölgeler birinci derecede güneş alan yerler. Oralarda bu sistem çok daha iyi çalışıyor. Dün burada da biraz hava kapalıydı ve randımanı biraz düştü. Biz de gözlemliyoruz tabii, toplam 10-15 gün oldu bu sistemi kuralı. Bu arada sistemi oturttuk, büyük jel akülerimiz var.

AH: Bu sistemi oturtmanız ne kadar sürdü? Yeni yapan, bu işi ilk kez yapan biri için ne kadar vakit alıyor?

DP: Bu maket yapmak gibi bir şey aynı, aslında toplam 5 saatte bağladık bu sistemi ama bunları almak 2,5 ay filan sürdü. Mesela şu anda kullandığımız bir malzemeyi geri gönderceğiz, deneme-yanılmayla da öğreniyoruz çünkü. Bunu yapan şirketler var, bu sistem pahalı olduğu için biz bunu kendimiz yapmaya kalkıştık, çünkü bunu yapan şirketler bu pahalılığın üzerine bir fiyat daha ilave ediyorlar, hiç çekilmez oluyor o zaman onları rakamları. Bu çok yakın bir zamanda uygun hale düşecek. Biraz tabii kendimiz yapmak istedik ayrıca.

ÖM: Evet, onun da ayrı bir keyfi var herhalde?

DP:
Evet çok keyifli oluyor, kabloları açıp, oturup panoyu yapıp, en sonunda bağlayıp güneşten şarj edip matkabı çalıştırıp duvar deldiğimiz zaman çok keyiflendik gerçekten. Çok saçma bir keyif oldu matkapla duvar delmek, ama elektrikli ve güçlü bir aleti çalıştırıyor olmanın keyfi de bambaşkaydı. Çünkü ciddi bir elektrik üretiyoruz burada.

AH: Satış var mı!?

DP: Satış yok henüz, elektrik hattı yok, inşallah da olmaz, hat olursa satış olabilecek ama galiba. Çünkü Türkiye’de böyle bir enerji kanunu geçti zannediyorum.

AH: Ama biraz zorlu bir kanun aslında, sattığınız üzerinden nakil hattı, vs. derken satıcı için çok da harika bir kâr getirmiyor. O konuda devlet biraz devam ettiriyor aslında tekelini bir yandan ‘de facto’ olarak.

ÖM: Amerika’da da sisteme çok ciddi elektrik veren evler olduğunu biliyoruz, çeşitli yerlerden okuyoruz.

DP:
Bu kanunda da mahsuplaşma şeklinde olacak zannediyorum. Akıllı sayaçların hepsinde geri dönüş de olduğunu biliyoruz. Hani akıllı sayaca geçiş de bir süredir, 6-7 yıldır çok ciddi bir şekilde başlamış oldu.

ÖM: Mesela sayacın geri döndüğünü, yani tersine işlediğini de görmek mümkün olabilecek herhalde.

DP:
Şu anda akıllı bir sayaç olsa ve bir elektrik hattı olsa burada enerji fazlamız olduğunu göreceğiz, çoğu zaman bu enerjiyi kullanamıyoruz, geri doğru dönecek sayaç.

ÖM: Bu 4 panelden mi oluşuyor?

DP:
Bu 4 panelden, 2 aküden, bir elektrik panosu, yani elektrik şebekesini dağıtan bir solar regülatörden, yani elektrik regülasyonunu yapan bir regülatörden, bir de invertörden oluşuyor. Bu sistemin paneller bölümünü anlatmış olduk, tuttuğumuz yeri anlattık. Panellerden çıkan 24 voltluk akım, bir solar regülatöre giriyor, arkada küçük bir kutucuk yaptık bunları içinde tutabileceğimiz. O biraz da büyük bir kutu olmak zorundaydı, aküler çok büyüktü gerçekten. 90 kiloluk aküler onları o panonun içine koymak da biraz zor oldu, biraz küçük yapmışız kutuyu. O panellerden çıkan 24 voltluk kablolar bir solar regülatöre giriyor, o regülatörden elektrik regülasyonunu yapıp, doğru bir şekilde standart bir voltla, 24 voltla akülere doldurmaya başlıyor. Aküler 24 volt stokluyor. Yaklaşık 2 kilovat stoklayabildiğini biliyorum. Tam gerçek değerlerini bilmiyorum, ama o aküler jel aküler onu biliyorum, uzun süre dayanabilen aküler.

ÖM: Ne kadar zamanda dolduruluyor aküler?

DP:
Aküler zaten dolu geliyor. Akülerin satış mantığı da o, dolu geliyor ama o akü boşalıyor ve hemen tekrar doluyor o arada. Belli bir oranda dolu geliyor, yani tam ağzına kadar dolu yapmıyor. Solar regülatör paneli ve aküyü taktığınız anda akü şarj etmeye başlıyor. Fazla şarj ederse paneller duruyor. Şebekeye bağlı olsa, onu hemen şebekeye göndermeye başlıyor.

ÖM: Geri göndereceksin fazlasını.

DP:
Aynen öyle. Bu akülerden elektrik panosuna gidiyor, elektrik panosundan dağılıp invertöre geliyor. 24 voltla kullanabileceğiniz aletler o elektrik panosundan direk dağıtılabiliyor. 24 voltluk buzdolabı olabilir, 24 voltluk başka diğer aletler olabilir, bunları direk 24 voltla da kullanabilirsiniz. Ama 24 voltta enerji kaybı çok büyük, kalın ve büyük kablolar olması gerekiyor ve mümkün olduğu kadar bu sisteme yakın olması gerekiyor. Biz o yüzden 24 voltluk bir alet çalıştırmamaya özen gösteriyoruz çünkü panellerin ürettiği elektriği kaybetmeye tahammülümüz yok, onu sonuna kadar kullanmak istiyoruz. O yüzden sadece invertöre 24 voltluk bir kablo çıkardık. Bu invertörün görevi de 24 volttan 220’ye çevirmek bu akımı. 220’ye çevirdikten sonra en son onu taktığımızda çok mutlu olmuştuk. 220’ye çevirip oradan bir 3’lü fişle, ikinci bir üçlü fiş, üçüncü bir üçlü fiş deyince 9-10 tane fiş oluyor ortalıkta. Böylece bütün aletleri çalıştırabilir hale gelmiş oluyoruz.

ÖM: Neleri çalıştırıyorsunuz? Evdeki bütün elektrikli aletleri bu sistemle, alternatif enerjiyle çalıştırmak mümkün olabiliyor mu?

AH:
Ve kış aylarında ne olacak?

DP: Bu bizim için de büyük sorun gerçekten. Tabii 15 gündür kullanıyorum neticede ben bu sistemi, ama oldukça anlamlı bir sistem olduğunu biliyorum. Bir başka parametresinden de bahsedeceğim, bu 5 kilovat gün boyu enerji topluyor, bu tabii afaki bir rakam, sürekli 1500 vatlık enerji tüketebiliyoruz. Yani sürekli yaklaşık 2 kilovatlık alet edevat kullanabiliyoruz. Bu şu demek, 5 tane buzdolabı, 2 televizyon, 2 masaüstü, 4 diz üstü bilgisayar, bütün şarj olanakları, yani elektrikle çalışabilen matkap, kaynak makinesi, şu anda konuştuğumuz cep telefonu. Ben eskiden sürekli cep telefonunu şarj etmeye, bir şey yapmaya adadaki evimize gidip geliyordum, 9 gündür evegitmiyorum şimdi, sürekli buradayım, o kadar da mutluyum ki hiçbir yere gitmediğim için. Bütün ihtiyacımızı burada giderebiliyoruz. Böyle bir çok aleti çalıştırabiliyoruz, aslında oradaki bütün stüdyoları bile burada çalıştırabilecek durumdayız, vericiyi çalıştıramayız herhalde, ama stüdyoyu gayet rahat çalıştırabiliriz diye düşünüyorum. Bugün yayımlanacak Deniz Aşırı programı da zaten burada kaydettiğimiz bir program. Herhalde en uygun adamdı Nasuh Mahruki bu program için.

ÖM: Bugün doğrudan alternatif enerji ile yapılmış bir program gerçekleşti değil mi?

DP:
Tabii, o invertörün fan sesini duyuyor dinleyiciler programda, biraz daha uzun konuşsak herhalde o fan sesini biz de duyuracağız.

ÖM: Buzdolapları, vs. gibi çok yazın özellikle önemli olan aletleri de bu şekilde sürekli çalıştırmak mümkün olabilecek.

DP:
Tabii, klimayı da çalıştırmak mümkün olabilecek. Siz aramadan şunu düşündüm aslında, elektrikli aletler çok gelişmiş gibi görünüyorlar, ama biraz daha gelişmeleri gerektiğini bu sistemi kurduktan sonra gördüm.

ÖM: Niye?

DP:
Çünkü her türlü buzdolabını getirip çalıştırabilmek mümkün değil, çünkü her türlü buzdolabının çekebileceği kadar elektriği üretmekle birlikte, her türlü buzdolabını çalıştıramıyoruz bu sistemde. Çünkü, bu A sınıfı diye tanımlanan, enerji tasarrufu olan buzdolaplarını çalıştırabiliyoruz.

ÖM: Zaten onları almak gerekiyor.

DP:
Tabii ama bu arada diğerlerini de çalıştırabilmek mümkün, fakat bunların ilk çalıştığı anda çok fazla enerji harcadıkları bir an var, 2-3 saniyelik bir an, o anın adını bilmiyorum tabii teknik bir terimdir, yanlış bir ifade kullanmak istemiyorum, normalde 500 wattlık tüketimi olan bir alet ilk koyduğunuz an 5000 watt çekiyor bir anda. Bütün aletlerde bu böyle, sonradan enerji stabil hale geliyor. İlk önce onu çalıştırmakta çok zorlanabiliyor, bu anlamda her şeyi çalıştıramayabiliyor, yoksa pratik olarak her şeyi çalıştırabilecek enerjiyi üretebiliyoruz. Bir de enerjiyi doğru kullanmak lazım, çamaşır makinesi çalışırken diğer aletleri fişten çıkarmak lazım.

ÖM: Evet, hiçbir şeyi standbyda tutmamak lazım tabii.

DP:
Güneşten ürettiğimiz için standbyda tutuyorum kusura bakmayın ne olur, çok zevk de alıyorum, ama kendim üretiyorum enerjimi.

AH: Benim değil mi diyorsun yani!

DP: Hissi bir şekilde, bu kaynağın fosil enerjiden gelmediğini de biliyorum. Böyle çok ciddi bir şekilde kullanıyoruz bu enerjiyi.

ÖM: Kışın ne olacağını, yani kapalı havalarda bir randıman kaybı olup olmayacağını ya da ne miktarda olacağını daha henüz deneme fırsatınız olmadı.

DP:
Dün biraz hava kapalıydı, enerji üretimi ciddi bir şekilde düştü, biz rüzgâr enerjisi ile güneş enerjisi bir arada olsun istemiştik. Güneşin açığını rüzgâr kapatacak, yani yazın da rüzgâr daha az, onu da güneş kapatacak ve sistemi hiçbir açık olmadan çalıştırabilmek mümkün.

ÖM: Münavebeli.

DP:
Kasım ayında getireceğiz rüzgâr tribünümüzü de kurduktan sonra, şu anda çalışanın 3 katı kadar da bir enerjimiz olacak burada. Dolayısıyla her şeyi burada yapabileceğiz.

ÖM: Kıskanarak dinlemekteyiz. Bunları daha uzun süre tartışma fırsatı bulacağız elbette ama son olarak biraz da maliyetlerin ne olduğu konusunda bilgi verebilir misin? Tam rakamları vermek şart değil tabii, ama bütçeyi zorlar mı, zorlamaz mı şeklinde deneyimlerini bizimle paylaşmanı rica edelim.

DP:
Tabii. Aslında bakıldığı zaman bir daha hiç elektrik faturası ödemeyecek olmak çok anlamlı. İlk maliyette biraz yüksek. Ben çok uzun yıllar dalış yaptım, bana hep sorulan bir soru vardı; “dalış zengin sporu mu?” Bizim daldığımız dönemde gerçekten bir dalış elbisesini 1000 dolara filan alıyordunuz, Türkiye’de çok lüks tüketim olarak düşünülüyordu bu. Ben hep şunu söylüyordum, futboldan çok daha az masraflı bir iş, çünkü 1000 dolara aldığım elbiseyi 15 sene giydim, bir kramponu 1,5 aydan fazla giyemezsiniz herhalde. Bu da böyle bir şey, çok uzun süre kullanabileceğiniz bir malzeme. Dolayısıyla bir araba parasıyla bu sistemi yapabilmek mümkün ve çok daha anlamlı. İkinci bir araba alınacağına böyle bir sistem kurulabilir ve bir çok insanın önümüzdeki yıllarda buna ihtiyacı olacağından eminim. Ada içinde de bir çok yerde, İstanbul’da da elektrik kesintileri duyuyoruz. Daha geniş bir araba ile klimalarınızı da çalıştırabilirsiniz, çok harika bir Testarossa ile herhalde her türlü aleti çalıştırmak mümkün olabilir. Yani tamamen arabayla karşılaştırmak mümkün olabilir bunun maliyetini.

ÖM: Zaten bu bütün dünya için de, yani yalnız İstanbul ve Türkiye’deki insanlar için değil, bütün dünya için de acilen alternatif enerjilerin her yerde devreye girmesinin beklendiği bir çağda geç bile kalınmış durumda. Bunları tartışmakla bile vakit kaybediyormuşuz gibi hissediyorum. Vakit kaybetmemek gerekir gerçekten. Çünkü doğa kendisi bu bozulan dengeyi dayatacaktır ve yaptıracak bunları zaten.

DP:
İlle onun dayatmasıyla olmasın, biraz önceden fark edip bir hoşluk yapalım hiç değilse.

AH: Edindiğin deneyimler sonuç olarak ortada.

DP: Aslında parçaları alıp her şeyi bir başkasına yaptırmak da mümkün olabildiği gibi parçalarını kendi yapanlar da olduğunu gördüm. Geçen gün bir akrabamız geldi, 87 yılında TÜBİTAK’tan bir ödül aldığını söyledi; bir arkadaşı elektrik üreten bir güneş paneli üretmiş o yılda, bizim akrabamız da o elektrik üreten güneş panelini bir fotoselli düzenekle sürekli güneşe doğru çeviren bir organizasyon yapmış. O günlerini canlandırıp bizim buradaki panellere öyle bir düzeneği tekrar hazırlamasını rica ettim.

Böylece güneşi optimum seviyede takip edeceğiz.

Burada, bütün her şeyi kendisi yapıp, rüzgâr türbinini tenekelerden hazırlayıp, türbin yapıp, ona bir yerden dinamo takıp, ona garip kablolar takıp elektrik üreten bir amca var mesela. Ben yıllarca onunla konuştum, aslında bütün o janjanlı markaların yanında en ışıl ışıl duran adam oydu. Fakat onun çalıştırdığı aletler çok azdı, araba aküsüyle filan bir şey yapıyor, invertörünü de kendi yapmış.

Maliyetlerini sorduğunuz zaman bu çok göreceli birşey, sizin nerede durduğunuzla ilgili, bu organizasyona ne kadar katılacağınızla ilgili. Çok küçük maliyetlerle de bunu üretebilmek mümkün. Biz biraz ortalama bir maliyetle ürettik, çünkü çok anlamadığımız bir konuydu ve biraz garanti de olmasını istedik.

ÖM: Çok heyecan verici. Bu deneyiminizi bizimle paylaştığın için çok teşekkür ederiz. Bunu daha uzun vadede zaten nasıl olsa konuşma fırsatımız olacak.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.