Haberler

İpek Yolu Parkı Yarışması ve Doğu Türkiye Pavyonu

Tarih: 7 Eylül 2007 Yazan: Melis Göker


Çin’in Xi’an şehri için düzenlenen İpek Yolu Parkı Yarışması’nın sonuçları kısa bir süre önce açıklandı. Bir park alanında geçmişte İpek Yolu’nu oluşturan kültürlerin sembolize edildiği kültür pavyonları yer alıyor. Projenin her bir pavyonu için ayrı ayrı düzenlenen yarışmada Türkiye pavyonu için New Yorklu tasarım ofisi Work Architecture Company (WORK)’nin yaptığı tasarım seçildi.

Arkitera.com olarak WORK’ün kurucu ortaklarından Dan Woods’a İpek Yolu Parkı Yarışması ve gerçekleştirdikleri tasarım hakkında bazı sorular yönelttik.

Melis Göker: Bize Yeni İpekyolu Parkı Yarışması’ndan biraz bahsedebilir misiniz?

Dan Woods:
Çin’in eski başkenti Xi’an bu yarışmayı şehri genişletmek amacıyla başlattı. Şehrin güneyinde geniş bir parkın çevresine yayılmış yeni bir yerleşim alanı planlanıyordu. Amaç, zamanında Xi’an’de sonlanan antik İpek Yolu’nu yeniden canlandırmaktı. Bunun için de parka İpek Yolu’nun üzerinden geçtiği her bir önemli bölgeyi temsil edip tarihini ve kültürünü yansıtacak devasa sergi pavyonları koyulması düşünüldü. Bu görüşte karar kılındıktan sonra ise farklı mimarlık ofisleri 9 farklı kültürel merkez üzerine pavyon tasarlamak için yarışmaya çağırıldı. Bu merkezler; Doğu Türkiye (içerisine Kazakistan ve komşu ülkeler de girecek şekilde), İran, Arabistan, Doğu Avrupa, Akdeniz Avrupası, Batı Avrupa ve İskandinavya. Elbette İskandinavya tarihi İpek Yolu’nun içerisinde yer almıyordu fakat esas fikir bu kültür merkezlerinin günümüzde Çin’e dek uzanak “yeni” bir İpek Yolu oluşturmaları olduğu için İskandinavya da bu listeye dahil edildi.

MG: Bu yarışmaya katılmaya nasıl karar verdiniz?

DW:
Yarışmanın organizatörü Jean Beaudoin bize bir davetiye gönderdi. Kendisi bizim çalışmalarımıza çeşitli panellerden ve ofisinin yer aldığı Montreal’de gerçekleştirdiğimiz sergilerden zaten aşinaydı.

MG: Neden Türkiye bölgesini seçtiniz?

DW:
Aslında ilk olarak Arabistan için müracaat ettik çünkü ortağım Amale Lübnan kökenli ve bu bize daha uygun göründü. Fakat ilk müracaatlar yapıldıktan sonra organizasyon ekibi daha eşit bir dağılım sağlamak için bazı ekipleri farklı alanlara dağıttı. Bize de Türkiye bölgesi için bir proje tasarlamak isteyip istemeyeceğimiz soruldu. Bu konu üzerinde bir süre düşündükten sonra daha az bilgi sahibi olduğumuz bir konu hakkında tasarım yapmanın daha ilginç olabileceğine karar verdik. Bu bize dünyanın oldukça ilgimizi çeken bir bölgesi üzerine araştırma ve yeni şeyler öğrenme şansı verdi.



MG: Projeyi nasıl hazırladınız? Türkiye’ye dair ne türde araştırmalar yaptınız?

DW:
Projeyi Harvard Tasarım Yüksek Lisans Programı’nda doktora yapan genç Türk mimarlarla, Neyran Turan’la işbirliği içerisinde tasarladık. Neyran Turan takımımıza bir araştırmacı ve tasarımcı olarak katıldı ve o olmasaydı bunu başaramazdık. Ayrıca yine Harvard Tasarım Yüksek Lisans Programı’nda bir Orta Asya uzmanı olan Ahmed Kanna ile de çalıştık. Tasarım sürecinin en başında, özellikle İstanbul üzerine odaklanmaya karar verdik. Çünkü bize göre İstanbul doğuyu ve batıyı, moderni ve eskiyi bünyesinde barındırdığı, birçok tarihi katmandan ve karmaşık aidiyetlerden oluştuğu, İpek Yolu mitinin hep merkezinde yer aldığı için tüm projenin de sembolüydü. Neyran’ın yardımıyla Tükiye ve İstanbul’la ilgili uzun bir kitap listesi çıkardık ve listeyi takımdakiler arasında bölüşüp okuduk. Fatih Akın’ın filmleri, özellikle “Bir İstanbul Hatırası” bizim için oldukça yol gösterici oldu. Bu film biz projeye yeni başladığımız sıralarda vizyona girdi ve bütün ofis olarak izlemeye gittik. Bize göre bu film yeni ve modern olanın birleşimini yansıtıyordu ve bu bizim projemizde mimari olarak tam da anlatmak istediğimiz şeydi.

MG: Projenizi ne gibi kriterler doğrultusunda tasarladınız?

DW:
Sanırım proje metnimiz bu soruyu fazlasıyla cevaplandırıyor. Bu yüzden burada proje metnini koymak belki de daha doğru;

“Bizler Doğu Tükiye’nin ve Kafkasya’nın tarih üzerindeki güçlü etkisinden ve özellikle de İstanbul’un mitsel karakterinden, Bizans’tan Konstantinapolis’e ve oradan da modern İstanbul’a dek geçirdiği dönüşümden ilham aldık. Ve İstanbul bunu yaparken daima doğu ve batı arasında kültürel bir köprü kurmayı başardı ve bölgenin ticari merkezi olmayı sürdürdü. Bu bölge birçok açıdan İpek Yolu fikrini yaşattı, Bizans döneminde ekonomiyi, Osmanlı İmparatorluğu Dönemi’nde farklı kültürleri etkisi altına almayı ve modern dönemde gelenekselle moderni bütünleştirmeyi sürdürdü.

Bizim tasarımımız da fiziksel olarak bu tarihselliği, dönüşümü ve çok katmanlılığı zaman ve mekanı örerek yansıtıyor. Tasarımımıza, alandaki bölgesel değişmelere dair bir zaman dilimini çözümleyerek ve bu çözümlemeden 4 ana zaman dilimini – Antik Kültürler, Bizans İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye - tanımlayan 4 adet bölge oluşturduk.

Daha sonra da bu kültürü yansıtan bir dizi sembolik program geliştirdik. Bunlar; hamam, kervansaray, hipodrom, kütüphane, pazar, mescit, amfitiyatro. Ve bunları proje alanına çizgisel şekilde yerleştirdik. Zaman çizgileri bölgenin Bizans İmparatorluğu’nun ilk ortaya çıktığı tarihten (İ.Ö. 667) günümüze gelen Türkiye ve Kafkasya kültürünü ve bu kültürün başka kültürlerle etkileşimini yansıtan ve keşfeden bir sergi alanı olarak tasarlandı.

Projeyi, zaman çizgilerini programatik hatlarla birlikte örerek ortaya çıkardık. Bazen proramatik hatlar zaman çizgileriyle kesişerek foksiyon “tepe”leri oluşuyor; mesela tarihi zaman çizgisinin atletizm hattıyla kesiştiği yerde bir “hipodrom”, Osmanlı zaman çizgisinin spa banyosu hattıyla kesiştiği yerde “hamam” veya Osmanlı ve Modern zaman çizgileri arasında bir “kervansaray”. Böylelikle bina birçok farklı açıdan deneyimlenebiliyor. Bunlardan bir tanesi Türkiye tarihinin sürekli sergilendiği, tüm alanları kapsayan bir deneyimken bir diğeri sergideki tiyatro, konser salonu veya kütüphane gibi belli bölümlerin kullanılabildiği bir deneyim. Binanın en ilginç özelliklerinden biri ise zaman dilimleri arasında geçişlere izin vermesi. Mesela banyolar Antik Dönem ve Bizans Dönemi arasında bir geçiş olarak kullanılabiliyor.

Ayrıca projede bir iç akarsu yarattık. Bu akarsu proje alanını ikiye bölerek göle dökülüyor ve bölgenin iki kıtadan oluşuyor olmasını sembolize ediyor. Hem antik strüktürlerin çatılarından hem de topografyadan etkilenilerek tasarlanan alanda program tepeleri kıvrılan hücreler şeklinde tasarlandı. Böylece parkın yanında insanların rahatlıkla girip çıkabileceği ve içinden geçebileceği yeni bir peyzaj yaratıldı.”



MG: Peki proje ne zaman inşa edilmeye başlanacak?

DW:
Yarışmanın sonuçları daha yeni açıklandı. Bu sonbahar Xi’an’a seyahat edip tasarım ve konstrüksiyon tarihlerini belirlemeyi planlıyoruz.

MG: Hiç Türkiye’yi ziyaret ettiniz mi?

DW:
Hayır, şimdiye dek hiç Türkiye’de bulunmadık fakat bunu çok istiyoruz ve bunun için fırsat yaratmaya çalışıyoruz. Eğer bizden bir konferans, sergi veya proje isteyen birileri varsa bizi bilgilendirirseniz seviniriz.

MG: Türkiye’deki tasarım ve mimarlık hakkında ne düşünüyosunuz?

DW:
Araştırmalarımız esnasında daha çok eski Türk mimarları üzerinde durduk. Ve bu mimarlar gerçekten de inanılmaz derecede etkileyiciydi. Elbette biz daha çok modern İstanbul’u merak ediyoruz fakat çok fazla modern mimarla karşılaşamadık. Bizim OMA’daki çalışma arkadaşlarımız Selva Gürdoğan ve Christian Bandi’nin İstanbul ve Zürih merkezli çalışan ofisi Superpool’u takip ediyoruz ve çok seviyoruz.
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.