Haberler

Demokrasi ve halk

Tarih: 5 Ekim 2007 Kaynak: Birgün Yazan: Setfettin Ülger
Antik Yunan'da demokrasi soyluların, varlıklı sınıfın yönetimiydi. Halkın ve kölelerin; oy, söz hakkı yoktu. Ancak on yedinci yüzyıl sonlarına doğru halk ve özgürlüğüne kavuşan köleler, Fransız Devrimiyle; oy, söz, seçilme ve seçme haklarına kavuştular. Demokrasi kavramı ancak bundan sonra kontra demokrasiden kurtuldu. Bunun içindir ki, günümüzde halkın katılımı olmadan demokrasiden bahsetmek olanaksız hale geldi.

Eğer halkın katılımı yoksa faşizm veya diktatörlük, totaliter yönetimler oluştu. 12 Mart faşizmi ve arkasından gelen 12 Eylül darbesiyle, 1961 Anayasası'nın değiştirilmeyen kısımlarının kuşa çevrilerek (faşizme) 1982 Anayasası 'demokrasi' adına halk aleyhine olmasına rağmen halka onaylatıldı. Yoksul halk yığınları için anayasa bir şey ifade etmez, yenmez, içilmez! Kafesteki kuş gibi, kaçış yoktur. Önüne konan yemi yiyecek, suyunu içecek, öteceksin! 12 Eylül'ün işlemcilerinden Kenan Evren, "yargılanacaksam halk yargılasın!" dedi. Uyanığa bak! Üstüne üstlük bugünkü yeni anayasa taslağını da beğenmedi. Kendi yaptırdığı anayasadan geri buldu (!)

Bu tür olaylar ancak bizim gibi "kontr demokrasi"lerde olur. AKP iktidarı 22 Temmuz öncesi ve şimdi "halka onaylatacağız, referandum yapacağız" diyor. Bu nasıl bir halktır, ne menem bir şeydir ki, her derde deva, her yemeğe maydanoz olu-yor(!). Halkı resmen sallabaş görüyorlar. Yeni anayasanın hiçbir maddesi ortada yokken -babam öyle diyo!- neden bunca gürültü kopuyor?

Diktatörlere karşı Budist rahipleri "özgürlük" mücadelesi verirken, ülkemizde Novamed grevi bir yılını doldurmasına rağmen sesini bile duyuramıyor. İşçiler kamuoyunda destek görmüyor. Sendikal hakların gasp edildiği, çalışanların ağır bir biçimde cezalandırıldığı, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) kararlarının, insan haklarının ihlal edildiği bir ülkede yaşıyoruz. Tuzla tersanelerinde alenen yapılan uygulamalar var. İşçi ölümleri, hak ihlalleri konusunda AKP'nin vitrinini süsleyen Tayyip'in prensleri, "yeni yükselen değerleri" nasıl yorumluyor acaba?

Bakan Emekçileri Düşünsün
Osmanlı'dan kalan bir geleneğimiz vardır bilirsiniz, padişah, hem yetişsin hem de saraydan uzak olsun diye prensleri Anadolu'nun uç beyliklerine gönderir, muhalefeti önlermiş. Tayyip'in prensleri de öyle, birisi anayasaya "bakan", diğeri de kültür "bakan"! yapılarak markaja alındı. Bir önceki bakan "uykucu" idi. Ertuğrul Günay ise '"uydu". Tiyatro salonlarının kapanıp tüketim çılgınlığına kurban edilmesine, Muhsin Ertuğrul sahnesinin, Aydın Doğan'a peşkeş çekilerek anıt kültür sahnesinin ortadan kaldırılmasına bir açıklama gelmedi. Tayyip için, "benim sınıfımdan bir insan" diyerek sahip çıkan bir insan, eski solcu ve entelektüel olarak bu yağmaya açıklama getirmeli, emekçi sanatçılara en az Tayyip kadar sahip çıkmalı, bu tiyatro sahnelerini korumalıdır.

Ertuğrul Günay, emekçi sanatçı sınıf için ne düşünüyor? Ülkenin, kültür-sanat yaşamını değiştirmek, derinleştirmek, korumak, yaşatmak için ne gibi düşünceleri var? İtalya'da Yaşar Kemal'in "Teneke" oyunu opera olarak sahne alırken ne düşünüyor? Kültür bakanı olarak bu konu da bir şeyler duyumsuyor mu? Yoksa "kültür" bakanı mı? Evrensellik konusunda İtalyan operasına teşekkür etme gibi bir niyeti var mı? Sanatçı, sanatçının evrenselliği, sanatsal duruş gibi konularda bir fikri var mı? Ertuğrul Günay gerçekten ne bakanı olduğunu biliyor mu? Veya bu durumu halk oylamasına sunmayı düşünüyor mu?
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.