Altın arama tartışmalarıyla gündeme gelen Kaz Dağları'nda çok sayıda şirket, maden arama-sondaj ruhsatı alıp rezerv belirleme çalışmaları yapıyor.

Belediyeler ve sivil toplum örgütleri, "Kaz Dağları'nda hayat altından değerlidir" diyerek, doğanın katledilmesine karşı harekete geçti.

Türkiye'nin turizm cenneti konumundaki Kaz Dağları, altın, bakır, çinko ve kurşun arama çalışmalarının tehdidi altında.

Bölgede maden arama - sondaj ruhsatı alan şirketler, rezerv belirlemek için çalıştıkları sahalarda ağaçları kesip yerin metrelerce altına inerek sondaj yapıyor.

Şirketler, yeterli altın ve diğer maden rezervlerini tespit etmeleri halinde Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporu ve işletme ruhsatı alarak üretime geçecek.

Belediye başkanları, sivil toplum örgütleri ve bölge halkı ise maden ocaklarına karşı çıkıyor.

Şirketlere karşı örgütlenen çevreciler, yaklaşık 1 gram altın için 1 ton toprak kazıldığını ve üretimde siyanür kullanılabileceğini söylüyor.

Altın arama çalışmalarının organik tarim ile zeytinciliğe zarar vereceği, yörenin çölleşme tehdidiyle karşı karşıya kalacağı ileri sürülüyor.

Değer mi?
Radikal gazetesinin haberine göre, Kaz Dağları'nda 250-300 ton altın rezervi olduğu sanılıyor. Bunun karşılığında altın madeni işletecek firmalar devlete çıkarılan altının yüzde 2'si kadar vergi verecek.

Uzmanlar, 10-15 yıl faaliyet gösterecek madenlerin yaptığı tahribatı gidermek için harcanacak paranın, altının getirisinden çok daha fazla olacağı görüşünde.

Kaz Dağları'nda yapılacak çalışmalar yüzünden dünyada tek olma özelliği taşıyan 47 çeşit endemik bitki türünün, milyonlarca ağacın, zengin doğal örtünün yok olabileceğine de dikkat çekiliyor.

Şimdi gözler, 27 Ekim'de Çanakkale'ye gidecek Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler'de.