Haberler

Foster'ın 40 Yılı

Tarih: 29 Kasım 2007 Kaynak: Building Yazan: Gus Alexander, Karolin Schaps, Martin Spring Çeviren: Gökçe Aras, Gül Keskin, Merve Akdağ, Zeynep Güney


Foster & Partners için bir mimarlık ofisinden çok küresel bir enstitü diyebiliriz. 40. yıldönümünü kutlarken, 25 ülkede farklı projelerde çalışan 1.000’den fazla personeliyle övünüyor. Dünyanın neresinde olursa olsun Foster adı, sayısız proje, 463 ödül, bir asilzadelik, liyakat madalyası, altın kraliyet madalyası ve Pritzker ödülüyle gelen şöhretini taşıyor.

Neden Durayım ki?
72 yaşındaki Norman Foster’ın hızına yetişilemiyor. Hemen hemen bütün zamanını dünya çapındaki projeleriyle geçiren ve 350 milyon Sterlin’lik çalışmalarının bir kısmını tarafsız bir gruba satmanın çok iyi bir fikir olmadığına inanan Foster bir yandan da daha iyi tasarımlar yapmak için ne yapması gerektiğini de düşünüyor. Foster, Martin Spring’le gerçekleştirdiği sıra dışı söyleşide birçok soruya cevap verdi.

Söyleşinin her ne kadar Foster’ın Londra ofisinde yapılması planlandıysa da Foster’ın işleri nedeniyle İsviçre’de bulunması gerektiğinden telefonda gerçekleştirildi. Neşeli bir şekilde telefonu açan Foster; “Madrid’ten yeni geldim, Perşembe ve Cuma Pekin’de daha sonra ise St Petersburg’da olmam gerekiyor. Bu seyahatleri seviyorum,” diyor.

Emekliye ayrılmayı düşünüyor musunuz? Diye sorduğumuzda ise “Kesinlikle hayır” diyor. Aslında bu onun için tipik bir çalışma haftası. Foster vaktinin çoğunu Foster+Partners’ın 25 ülkede devam eden projeleriyle ilgili geziler yaparak geçiriyor. Bu projeler arasında 1,3 milyar Sterlin’lik Milano’daki büyük manastırı yenileme projesi ve Pekin 2008 Olimpiyatları’na yetiştirilmesi gereken Pekin Havaalanı da bulunuyor.

Bu gezilere tasarımdan daha çok zaman ve enerji harcadığını söyleyen Foster şöyle devam ediyor; “Size şunu söyleyebilirim, bu iş sanıldığı kadar heyecanlı değil ama neden durayım ki bütün bu yaptıklarım bana inanılmaz keyif veriyor.”

Tek kelimeyle serbest olan Foster; “Şu anda çok özgür bir tasarımcıyım” diyor. Bu özgürlüğün kaynağı 2003 yılında departman direktörü Ken Shuttleworth’un gelmesiyle yeniden yapılanmaya gitmenin sonucunda ortaya çıkmış. Geçtiğimiz Mayıs ayında şirketin %90’ının da satılmasıyla bu zirveye çıkmış.

Satış iki aşamada gerçekleşmiş. İlk oluşum dört küçük ortak tarafından on aşamada gerçekleştirilmiş. Foster; “Yönetimle ilgili yüksek derecede yetki verdim” diyor ve ekliyor; “Böylece bireyler tamamen yetkili olmaktansa önemli ölçüde yetkili olmaya başladılar ve bu işleri kolaylaştırdı”. Foster bütün bunların yanında idari şefliğe terfi eden Mouzhan Majidi’ye de değindi.

Bu sürecin planlı bir proje dağılımını da gerektireceğini söyleyen Foster; “hisse senedi deposu”nun da oluşturulabileceğini söyledi. Bir diğer fikir ise personele performanslarına göre hisse senedi vermek, fakat henüz bu uygulama başlamadı. “Bu çok önemli. Herkes uzun dönem bu şirkette çalışmanın getireceği faydaların farkına varmalı.”

Yeniden yapılanmanın ikinci aşamasında ise, Foster’ın tartışma getiren kabullerine göre yapıldı. Mayıs ayında alınan kararla, az sayıda hisse tarafsız firmalara satılacak. Bu söylenti personeli kızdırdı ve bir kısmı hisselerini elden çıkarmaya başladı. Bütün bu yenilikler kaliteyi düşürmeyecek. Shuttleworth , “Bu kararla birlikte işten çıkışlarda yoğunluk yaşanacak” diyor ve ekliyor; “Satış bitince bu yoğunluk da azalacaktır”.

Foster kendi doğrularına inanıyor: “Mimari uygulamalarda yapılan yapılır ve geriye baktığında duvarı bulursun. Fakat biz kendimizi olağanüstü güçlü bir noktaya taşıdık.”

Foster; 2006 Nisan ayında açıklanan bütçeye göre %136’lık bir artışla 5,9 milyon Sterlin’e ulaşan cironun şu ana kadar yapılan en büyük ciro olduğunu söylüyor. Ayrıca uluslararası tasarım yarışmalarındaki başarılarının da 10 basamak artarak, 2003 yılında alınan kayıtları ikiye katladığına dikkat çekti.

Uluslararası finans ve yönetim uzmanları; özellikle geniş bir açıda yeni pazarları da içeren altyapısız projelerin yeni iş imkanlarını da beraberinde getireceğini söylüyorlar. Foster konuyla ilgili “Ortaklarımız bize anlamlı projelerde çalışma olanağı sağlayacak. Özellikle Hindistan’da. Orası hala çok gizemli” diyor ve ekliyor; “Foster+Partners’ın çalışmalarını özetlemem gerekirse Berlin’deki Reichstag binasını örnek olarak verebilirim”.

Lord Foster
Foster’ın insancıl yanı çoğu zaman gölgede kalıyor. Cabe (Mimarlık ve Çevre Komisyonu) başkanı John Sorrell onu British Museum Great Court ertafında öğrencilere projesini anlatırken görünce onun bu yanını hatırladığını belirtiyor ve ekliyor; “Öğrencilerle çok güzel anlaşıyor, o binayı anlatırken öğrenciler büyüleniyorlar. İnsanlar onun sadece mükemmel mimarlığını görüyorlar ama o aynı zamanda çok insancıl”.

Foster diğer mimarların çalışmalarına da babacan bir tavırla yaklaşıyor; “Genç mimarların bir şeyler tasarlamasına katkıda bulunmak benim için oldukça tatmin edici. Gerçekten başarılı tasarımlar yapan gençleri yüreklendirmek ve onların daha iyiye gittiğini görmek umut verici. Örneğin David Chipperfield. Eskiden bizimle çalışan birinin çalışmaları ile Stirling Ödülü’nü kazanması bizim için iftihar kaynağı”.

Geçen yılın Stirling Ödülü’nü kazanan Richard Rogers da Foster’ın eski ortaklarından. 40 yıl önce iki mimar yollarını ayırdılar. Her ne kadar bu durum ikisi arasında bir rekabet oluşturduysa da, Foster; “Biz hep birbirimizi destekledik. Geçtiğimiz Kasım ayında ikimizin de master derecesi aldığı Yale Üniversitesi Paul Rudolph mimarlık bölümünün yeniden açılışı sırasında beraber bir sunum gerçekleştirdik”. Ayrıca Dünya Ticaret Merkezi bölgesinin yeniden yapılanmasında da komşu parsellerde çalışıyorlar.

Foster’ın meslekteki 40. yılı 27 Kasım’da British Museum’da kutlandı. Bu kutlamalarla birlikte Foster’ın 40 Konusu ve 40 Projesi adlı kitabı da tanıtıldı. Bu 40 konu arasında Foster’ın imzasını taşıyan motifler, eğriler, bahçeler, sürdürülebilirlik ve saydamlık bulunuyor. Kitabın önsözünde Foster şöyle bir yazı yazmış: “Bütüne baktığımız zaman ilgi uyandırmayan bu konuların 40’ı da ayrı ayrı çok ilginç”.

Peki, Foster’ın işini biz nasıl değerlendirebiliriz? Cabe’nin yöneticisi ve İngiltere’nin en ünlü mimari eleştirmenlerinden biri olan Sorrell, değerlendirmesinde açıkça şöyle söylüyor: “O bir radikal, o bir evrensel, o yetkili birisi ve ortodokslara tasarım konusunda meydan okuyan bir kişi. Hiç kuşkusuz, Foster şu anda dünyanın en büyük mimarlarından biri olarak görülüyor. Dünyaya nam saldı ve bu kesinlikle muhteşem, çünkü İngiltere’nin tasarımın ön saflarında olması gerekiyor.”

Bu kadar övgüye layık olmak için neler yaptığını merak ediyorsanız, mimarın birçok girişimi sıralanabilir. Öncelikle, işlerinin her şeyi kapsayan bir doğası var; yüksek kültürlü müzelerden ve sanat galerilerinden, havaalanı, tren istasyonu gibi ulaşım alanlarına ve de günlük aktiviteleri içeren okul, fabrika ve ofislere kadar uzanan... Foster kendince bu yeterliliği şunun için bir anahtar olarak görüyor; “Tasarıma bütünsel bir bakış açınız olmadan, ayrıca yoğunluk, ulaşım ve kullanım karışımlarına genişçe bakmadan yeterli gelişime erişemezsiniz.”

İkinci olarak, bina sisteminde, strüktüründe ve binaların pasif kontrol sistemleri ile yeterliliklerinde teknoloji ile yaptığı cesur yenilikler var. Tüm bu ilk tasarım prensiplerini içeren tasarım mantığı sürerken, bazen de bunlar geleneksel düzenlerle ortaya çıkıyor. Stansted Havalimanı’nda da görülebileceği gibi hacimli bagaj alış ve veriş alanlarını yolcu alanından çıkararak derin yeraltı kemerlerine taşıyor.

Bütün bu yapılanlar, daha deneyimsiz bir mimarın elinde CAD akrobatlığı ile karmaşıklığa dönüşebilirdi. Ama Foster’ın tasarım ölçülerinin diğer yüzü bir damıtma sürecinden oluşuyor. Bu ayrıştırma sayesinde karmaşık ve birbirinden farklı sistemler basit bir kandırıcılığa bürünmüş baştan aşağı radikal biçimlere dönüşebiliyor. Hoş bir eğrisel forma sahip olan Swiss Re gökdeleni, Londra’nın gökyüzünün en simgesel yapısına dönüşerek sarmal oluşturan gök bahçeleri ile dönen yapının hünerli sistemini içeriyor. Ayrıca binalarının içerisinde, iki ana mimari eleman “boşluklar ve ışık” saltanatlarının zirvesine ulaşıyor. Bu 1978’de yapılan Sainsbury Sanat Merkezi’nde açıkça görülebiliyor. Merkezin dış alanlarının, strüktürel iskeletinin, servis yerlerinin, tuvaletlerinin ve giriş lobilerinin yapının çevresinde çember oluşturduğu bir sınır bulunuyor.

Son olarak, uygulamalarının 3 kesimden de beğenilmesi ile mimarların simgesel yapılarındaki butik ve sınırlı bakış anlayışını kırarak kesinlikle durdurulamaz bir büyümeye sahip oldu. Bu durum zaman zaman meslektaşları arasında sorgulansa da, Sorrell duruma farklı bir biçimde yaklaşıyor; “Yaratıcı bir tasarımcı olmasının yanında, bütünüyle iyi bir iş adamı ve büyük bir tecrübe de geliştirdi. Bu da onun şehircilik projeleri gibi muazzam büyüklükteki projeler de dahil olmak üzere büyük ölçekli tasarımların hakkından gelebilmesini sağlıyor.”

Foster, onun iş düzenlemelerini tartışırken, konuşmamızın bu paragöz yanından hiç hoşlanmıyor. “Firmamızı devamını sağlayan özellik, bizim tasarım yaparken ve birbirimizle çalışırken hissettiğimiz büyük keyif ve teşvik”, diyor Foster. “Kesinlikle inanıyorum ki, iş başarımız bu özelliğimizi takiben geliyor. Bu aslında projeleri kovalarken kısa süreli olarak değişebiliyor.”

Değerlendirecek olursak, Foster bir dahaki yurt dışı macerasını ve onun yaratıcılığına katacaklarını o kadar hevesli bir şekilde bekliyor ki, ona inanmamak elde değil.

Foster Faktörü
Meşhur bir erkeğin başarısının nedeni binaları tasarlama gücünden daha fazlasıdır. Daha doğrusu olağanüstü ikna ediciliğinden, acımasız verimliliğine kadar sahip olduğu tüm başarılar repertuvarı.

Mimar olmanın en önemli hilesi işi kapmaktır. Rekabetçi bir meslek ve Foster da rekabet ediyor. Dünya’daki en iyi tasarımcı olabilirsiniz ama birini tasarladığınız şeyi inşa etmesi için ikna edemezseniz, kitabı basılmamış bir yazar olarak kalırsınız. Tabi ki gerçek bir operatör olduğunuzda, bir müşteri için bina tasarlayacak kadar zeki olabilirsiniz.

Eğitimime ilk başladığımda mimarlık yapan "mimarlar" ve sadece bina üreten "ticari mimarlar" arasında, en azından İngiltere'de, net bir ayrım vardı. Bu ilk önce Denys Lasdun, ikinci kez de Colonel Seifert tarafından örneklendi. Ne var ki, kelime ikinci kampta işletilirken, ilkinin sahibiymiş gibi gözüken bazı çocuklarla ilgili söylenti yayılıyordu. Norman Foster bunun temel bir örneği. Azımsanamayacak pek çok yeteneği olan tasarımlarını inşa ettiren bir dahi.

"İşe ilk koyulduğumda, mimar olmak ve işleri idare etmek arasındaki ilişkiye dair gerçekten bir fikrim yoktu."

Ben, her nasılsa, büyük zaman mimarı olmadan önce, müşterilerin arıyarak "Bizim için bir ofis yap, faturayı yolla" diyeceklerini hayal ediyordum. Bu yüzden, Willis Faber Dumas'la ilgili olarak "Norveç'te şeffaf camdan yapılan duvarları kaldırımın üstüne çöken ofis binasını inşa etmek için çıkarcı sigorta şirketini ikna eden mimar" cümlesini ilk duyduğumda o kadar da garip gelmemişti. Eski meslektaşlarım şaşkına dönmüştü.

Daha sonra, Foster'ın ne kadar kurnaz bir seçim olduğu ve Colonel Seifert'in kar ve toplamdan anlayan tek mimar olmadığı ortaya çıktı... Willis Faber'ın oldukça ucuz olduğu lafı sızmaya başladı. Sonradan Renault'nun Swindon'u haritaya eklemek için Foster'ı tuttuğunu duyduk, yapmak istediklerinin yarısı büyüklüğündeki bir yapıya ve dönen sarı çelik kolonlar ve gergin gerilim milleriyle ortaya çıkan binanın basılı ve bir servete mal olan reklam kapsamında da razı oldular.

İşi kapma gücü Hong Kong ve Şangay Bankacılık Şirketi'nin Genel Müdürlüğü'yle de pekişti. Foster'ın müşteriyi ikna etme görüşmesi sırasında, projeyi istediklerini söyledikleri zaman eğer gerçekten istiyorlarsa, bir başkası ile görüşmek için vakit olmadığından kendisini atmak zorunda olduklarını söylediği yolunda bir söylenti var. Oysa, daha önce üç kattan daha fazla hiçbir şey inşa etmemişti.

Foster'ın ayrıca gerçekten sıra dışı işleri özel yapma yeteneği de var. 70'li yıllarda Seifer tarafından inşa edilen The Sunday Times binasının karşısında bir ofisim var. Bu yıkılmış ve Foster'ın ITN için yaptığı bina ile yer değiştirmişti. Tüm inşaatı artan bir beğeniyle seyrettim. Tek bir şey için, herhangi bir yapı iskelesi kurulmamıştı. Çelik iskelet kendi kendine yukarıya çekiliyor gibi görünüyordu ve sonra kamyonetin arkasında bir asansör geldi, 3 kat yüksekliğindeki paneller kalktı. Bina beyaz bir kazan içinde robotlar tarafından değil, alışılagelmiş inşaat ustaları tarafından yapıldı - doğrusu bence biri panellerin inişini yönetti.

ITN için çalışan bir arkadaşım var, binanın etrafında dönen genç asistanlarımın mazareti gibi kullandım, her defasında daha da utandım. Çok zarif, aydınlık, havadar, okunalı, farklı faaliyetlerin sürdüğü ve çok yüksek spesifikasyonu olmamasına rağmen oldukça seksi bir bina.

Foster, binaların gerçekten inşa edilmesini garantileyen proje yönetme becerilerine sahip. Portekiz'de tatildeydim ve kendimi Hong Kong'da hükümete danışmanlık yapan bir kıdemli askerle konuşurken buldum. "Çin yönetimi ele geçirmeden önce bize yeni bir havaalanı yapabilecek birini arıyoruz. Hakkında ciddi hareketlenmeler var, her tarafa baktık. Takip ettiklerimizden sadece biri programı anlamış gibi görünüyordu, o da Foster. Nasıl biri? İyi mi, tanıyor musun?"

Eğer ilk hile işi kapmaksa, ikincisi de bir şeye benzetmektir. Foster başardıklarıyla şaşkına çeviriyor. 90'ların ortalarına kadar, her şey dikdörtgen, gri veya gümüş, çelik ve camdan yapılan uygulamalardı. Sonra dergilerden birinde Foster'ın Duxford Amerikan Aircraft Müzesi önerisinin resimleri basıldı. İlk kez insanlar, "toroid" kelimesini ya da betonla kaplanmış Foster binasını duydu.

Birkaç yıl sonra Duxford'a yaptığım basın gezisi sırasında hevesli Foster'la tanışma fırsatım oldu. Erkek çocuklarının uçmak konusunda çıldırdıklarını hepimiz biliriz, Foster bir B52'nin başında müzenin etrafında bize bunu gösterdi. Her şey mükemmeldi. Bir kaç gün sonra ise Price & Myers'da bir mühendisle onun hakkında konuştuk ve o çatı (bir yumurtanın üçte biri şeklinde ve bir iglo gibi farklı beton bölümlerden oluşuyor) için cehennemde çalışmış olması lazım gibi bir şey söyledim. "Bana onunla ilgili bir şeyler anlat." dedi. "Biz yüklenici için bir şey tasarlamak zorundaydık." Foster'ın her beton bölüm için teklif paketinin içine bir eskiz koyduğunu hayal etmiştim ama öyle olmadığı ortaya çıktı. Eğer Foster binasına talipseniz, bu bir "yüklenici sensin, sen çöz" sorusu.

Foster'ın tüm inşaat projeleri tehdit eden zorluklara rağmen, momentumu yüksek tutmak gibi etkileyici bir hüneri var. Onlar yanlış yaptıklarında, her nasılsa suçu üzerine almaktan kaçınıyor. Wembley Stadyumu, Multiplex için bir felaketken, Foster için ise bir zaferdi. Foster'ın "Işın Kılıcı", Arup'un "Sallanan Köprü"süydü.

Sonuç olarak, Foster şirketinin yaptığı işlerin bir çizgisi var. Şaşırtıcı Millau Viyadüğü, streç filmle sarılı devasa Dresden Bahnhof... Ve eğer biri Foster'ın kentsel korumadan anlamadığını düşünüyorsa, New York Hurst Plaza'da havaya kaldırdığı ofislere bakmak zorunda. Ve sadece Bilbao Metrosu’nun Fosteritos olarak bilinen küçük buzlu giriş bacalarıyla Jubilee Line İstasyonu'nun Canary Wharf girişini karşılaştırması yeterli.

Firma bu başyapıtların ihtiyaç duyduğu tasarım sürecini karşılamak için ofis blokları inşa etmekle akıllıca bir iş yapmış olur mu bilmiyorum? Fakat eğer öylelerse, Foster "ticari" mimarlık yapanlardan beş kat daha iyi karaktere sahip. Çok yakın zamanda, Foster, Richard Branson için bir roket fırlatma rampası tasarladı, kalkış sırasında bronz bir iğneli vatoza benziyor. Şirket'in gelecekte nerede kimin için ve ne yapacağının sınırı yok.

12 Mürit
Foster ve eski ortağı Richard Rogers’ın meşhur birer mimar olmaları yolunda, onlarla çalışan bir düzine mürit bulduk ve onlara efendilerini takip ederken neler öğrendiklerini sorduk.

Foster’ın 40 yılı… ve Team 4’ün dağılmasıyla, Foster ve Richard Rogers’ın bir araya gelmesinin üzerinden geçen 40 yıl…


Soldan sağa: Hal Currey, FLACQ, Eva Jiricna, Eva Jiricna Architects, Chris Wilkinson, Wilkinson Eyre, James Finestone, FLACQ, Marcus Lee, FLACQ

Foster’la geçirdiğim zaman bana teknoloji ve yenilikler konusunda güven verdi. RRP’de (Richard Rogers Partnership) inşa aşamasında tasarım konseptini nasıl koruyacağımı öğrendim.
Chris Wilkinson, Wilkinson Eyre Foster & Partners 1973-1975
Richard Rogers Partnership 1979-1983

Okunabilirlik, strüktür ve servisin net ifadesi ve iyi mimarlığın, sadece projenin inşasına ve müşteriye değil aynı zamanda kamusal alana getirdiği değerin güçlü, paylaşılan etkisi.
Hal Currey, FLACQ
RRP 1992-1999

Başka biriyle çalıştığınız zaman, bakış açınız değişir, çünkü o kişi müşteri de olsa meslektaş da olsa sürekli yeni bir şeyler öğrenirsiniz. Bu her zaman basit bir eşitlikle olmasa da hep gelişerek, yolunuzda ilerlersiniz. Ben bu fırsatı yakaladığım için çok mutluyum, çünkü muhteşem bir deneyimdi. Beraber çalıştığım insanları çok sevdim, fakat tanımadığınız insanlar için sadece bir mimarsınızdır. Richard’ın yaptıklarını taklit etmeye başladıysam insanlar çok şaşırabilir, aynı zamanda bazı insanlar da yaptığımız işler arasında benzerlikler olduğunu düşünebilir.
Eva Jiricna, Eva Jiricna Architects
RRP 1981-1984

Sonuçta mimarlık binalarla değil, müşterilerle, danışmanlarla, meslektaşlarla ve son olarak yarattığımız mekanların kullanıcılarıyla yani insanlarla ilgilidir. Güçlü fikirleri, başarılı mimariye dönüştürmek yalnız sürdürülebilecek bir yarış değildir. Richard, mimarlığın iş birliği gerektirdiğini her zaman kabul etmiştir.
James Finestone, FLACQ
RRP 1990-2005

Benim için, yapının şemasının berraklığı bir anahtardır. Binaların strüktürel ve organizasyon şeması olarak, bu acımasız yaklaşımla disipline edildiğini ve bunun açıkça vurgulanması gerektiğini öğrendim. Hala biraz yaratıcılık için yer olabilir ve evet sanırım ana renkler geçmişte kaldı.
Marcus Lee, FLACQ
RRP 1982-2003


Soldan sağa: Kim Quazi, FLACQ, Philip Gumuchdjian, Gumuchdjian Architect ve Peter Barber, Peter Barber Architects

Ne mi öğrendim? Her şeyi! Oraya stajyer olarak gittim, o yıllar benim gelişme yıllarımdı. Mekanı keşfetmeyi, binaları biraraya getirmeyi, projenin ötesine bakabilmeyi orada öğrendim… Ve görüş, gelecek, imkansızı düşünmek ve ona ulaşmak. Rogers’ın felsefesi çalışmalarımı birçok açıdan destekledi, özellikle mimarlığın kamusal kısmındaki yönlendirmeleriyle ve varolan kentlere modernizmin uyarlanmasında…
Philip Gumuchdjian, Gumuchdjian Architects
RRP 1980-1998

Rogers’ın yaptığı en iyi şey, herkese deli gömleği giydiren, savaş sonrası işlevselci ortodoksluk planlamasını bozmaktı. Politikanın içine mimarlığı da dahil etti. Savaştan hemen sonraki dönemde yapılması imkansız olan, yüksek yoğunluklu, hafif artışlı kentleşmeyi gerçekleştirdik. O dönemlerde insanları birbirine yakın tutmanıza izin verilmezdi. Apartmanların birbirinden bu kadar uzak olması, geniş yeşil arsa ve beton alan parçalarına ve savaş sırası ve sonrası dönemlerde modası geçmiş arabalarla garajlarının olduğu konut düzeniyle sonuçlandı.
Peter Barber, Peter Barber Architects
RRP 1994-1995

Bu, bir tarzı empoze etmekten çok ilk prensiplerle düşünmeyi öğrenmekle ilgili. Çözümü empoze etmektense, bir problem için en başından düşünmek ve tasarlamaktan keyif almak…
Kim Quazi, FLACQ
RRP 1990-1997

Kalite ve mükemmeliğin kovalamacası. En iyi kaliteyi yakalamak için hiçbir zaman pes etmeden, mümkün olan en iyi tasarıma ulaşmak. Hiçbir zaman arkana yaslanıp “bu yeterince iyi” dememek ve hep daha iyisi için çalışmak. Norman’ın çalıştığı ortam, hepimizin birarada çalıştığı ortam ilham vericiydi.
Ken Shuttleworth, Make
Foster & Partners 1974-2004


Soldan sağa: David Morley, David Morley Architects, John Silver, Hamiltons Associates, Robin Partington, Hamiltons Associates ve Ken Shuttleworth, Make

Fikirleri uç noktalara taşımak, konstrüksiyon endüstrisinin dışına çıkarak yapabileceklerinin limitlerini keşfetmek, diğer alanlardan tasarımcılarla çalışmak, sınırların ötesindeki teknolojiyi transfer etmek ve bütün bunları toplumsal bir amaç için yapmak...
David Morley, David Morley Architects
Foster & Partners 1976-1988

Teknolojik ve tanıtımsal pragmatizm ile şaşırtıcı yenilikleri dengelemeyi, malzemeyi ve teknolojiyi anlamayı ve bundan keyif almayı öğrendim, böylece tasarım çözümleri hakkında bir fikir verebiliyorlar. Bunları yanıtlamak ve uygulamak için de hassas bir tasarım süreciyle uzmanlaşmış kişilerin bilgilerini beraber kullanmak gerekiyor.
John Silver, Hamiltons Associates
Foster & Partners 1984-2004

Özel bir sıralama olmaksızın; etraflıca düşünerek, anlaşmazlık yaşamadan problemleri çözebilmek, bölgeyi, müşteriyi ve fırsatları anlayıp, analiz edebilmek, çalıştığın insanların en iyiyi yapmalarını sağlayarak bu süreci eğlenceli hale getirebilmek, konseptin gelişiminin önemini anlayabilmek ve kaynağını düşünmeden iyi bir fikre odaklanabilmek… Foster’ın ofisi bana bunlardan çok daha fazlasını da verdi; işlerin nasıl yapıldığını öğrenmek için, bitmek bilmez bir merakla birlikte, yaptığım iş için heves ve tutku... Özet olarak, orası hayal edebileceğiniz en iyi mimarlık okuludur diyebilirim.
Robin Partington, Hamiltons Associates
Foster & Partners 1984-2001
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.