Haberler

Minyatür bir İstanbul

Tarih: 25 Şubat 2008 Kaynak: Akşam Yazan: Gülenay Börekçi
‘Bir sokak sizi muhakkak bir yere götürür. Sokağın sonunda ya yakınınız bekliyordur, ya da dostlarınız. Sokakların her mevsim rengi değişir. Onlar yeşerir; çiçekler açar, bir kedi kaçar aniden önünüzden... Sokakların anıları vardır, hem de uzun zamandan beri... Yaşar bu anılar, hem sizde hem sokakta. Ve rengini mevsime, ışığa göre değiştirmeyen sokak artık sokak değildir. Betonlaşmış bir sokağın anısı bile olmaz. Artık kemikleşmiş bir iskelettir, kokusu yoktur, rengi de. Sokak bile değildir.’

Yukarıda okuduklarınız, Yapı Kredi Bankası Yayınları’ndan çıkan ‘İstanbul Sokakları’ adlı kitaptan. Son elli yıldır İstanbul’u en çok görüntüleyen, dolayısıyla bu şehri en iyi tanıyan kişilerden biri olan Ara Gürel yazmış. Sözüne güvenilebilir sanırım. Öyle ya İstanbul’un en güzel, en canlı, en işveli günlerini de biliyor o, şu meşhur şarkıdan araklarsam, iyice kilo almış, yorgun düşmüş, yüzünde rimelleri yol yol akmış bugünkü halini de...

Ara Güler’in yazısındaki “Bir sokak sizi muhakkak bir yere götürür” lafını çok sevdim ben. Aynı yerde kalamayanların, aynı yerde kaldıkça, kıpırdamadıkça nefes alamaz hale gelenlerin, solup tükenenlerin, yani benim gibilerin seveceei bir cümle bu. Öyle ya, evden dışarı çıkmak deyip geçtiğimiz eylem her zaman bir kararın sonucu çünkü ve saptığımız her sokak bir seçim...

Sokaklar bu yüzden önemli belki de. Bir insanın geçtiği sokaklara, uzağından dolandıklarına, hiç uğramadıklarına, takıntılı bir biçimde sevdiklerine, özlemle andıklarına bakarak bir karakter haritası çıkarmak bile mümkün. Anayolları ve kuytu dar ara sokaklarıyla ayrıntılı bir karakter haritası...

‘İstanbul Sokakları’ adlı kitaba gelince; 101 yazar bize İstanbul’u bir ucundan diğer ucuna gezdirmek için yola çıkıp bu şehrin birbirine benzemez 100 sokağını anlatmışlar. Yetişilmeyecek bir hızla değişen bu şehrin geçmişini, ruhunu inatla, kararlılıkla, sabırla koruduğunu da görüyoruz anlatılanlarda.

101 Yazardan 100 Sokak bir şehir kitabı, hatta bir bakıma minyatür bir şehir adeta, evet ama sadece gezi yazılarından oluşmuyor, aynı zamanda bir anı kitabı ya da bir hikayeler toplamı gibi de okunabilir. Hatta neredeyse Proust’un ‘Kayıp Zamanın İzindesi’nde dolanıyor gibi bile hissedebilirsiniz kendinizi. Çünkü kitapta geçen sokaklardan bazıları artık yok, geri kalanlarınsa ya adları değişmiş, ya yıkıma kurban gittikleri için, çehreleri... Tuğrul Tanyol Moda’daki Devriye Sokağı’nı anlattığı yazısını, “Şu sokağın adını geri verin, lütfen” diye bitiriyor mesela. Ahmet Oktay’sa yıkımların yok ettiği şehri bize, bizi şehre ait yapan aşinalık duygusunu nasıl yitirdiğimizi anlattıktan sonra, “Dostlar ve anılar edinebileceeimiz sokaklar gerekiyor insana. Onları yaratalım” diyor.

Kitabın kapağında Ara Güler’in çektiği bir fotoğraf var. Rumelihisarı’ndaki Amiral Fahri Engin Sokağı’nı gösteriyor. Kıvrıla kıvrıla sahile inen daracık bir yol, parke taşlarla örülü; yağmurlu bir gün belli ama ağaçların arasından minicik güneş ışığı hüzmeleri süzülüyor, kuytuluğunda insana kendini güvende hissettiren bir dinginlik, telaşsızlık var. Bir kadın yürüyor, elinde bir demet çiçekle...

Ara Güler, bu sokağın bugün artık olmadığını anlatıyor, kaybolduğunu, renginin ve anılarının çoktan anılarda kaldığını... “Böyle böyle bitti İstanbul ve sokakları” diyor, “Artık dünyanın en güzel ışığı bile aydınlatsa bu sokağı, yeşerecek yaprağı, koklanacak çiçeği yoktur. Rumelihisarı’ndaki bu yokuştan bir demet çiçekle geçmeyecektir bir kadın.”
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.