Haberler

Bebek neden yaşanmaz bir semt oldu?

Tarih: 25 Şubat 2008 Kaynak: Akşam Yazan: Oray Eğin
Pazar günkü Hürriyet’te Ayşe Arman’ın sorularını cevaplayan Okan Bayülgen, yıllardır yaşadığı Bebek’i terk etmesine de açıklık getirmiş. Bayülgen, bir anlamda Bebek’le özdeşleşen şovmenlerden biriydi. Yıllar önce Cem Yılmaz bir yerde Türkiye’deki komedyenlerin genellikle yokluktan geldiğini söylemiş, tek istisna olarak da Bebek’teki Okan Bayülgen’i göstermişti.

Gençlik aşkının oturduğu eve taşınmak gibi mistik anlamının yanı sıra, Bebek’i terk edişine somut bir açıklama da getirmiş Bayülgen: “Bebek artık yaşanmaz bir yer oldu.”

Henüz böylesi bir hale gelmeden evvel İstanbul’un kuşkusuz en elit mahallelerinden biriydi. Biraz snob, dışarıdan pek kimseye kapısını açmayan, denizi yalılarla çevrilmiş ancak İstanbul’da az bulunan bir parkı olduğu için suyla temas imkanı da olan ilginç bir semt. Yıllar boyunca sadece semte özgü mekanlar, semtlilerin takıldığı ve onların birbiriyle kaynaştığı bir kapalı alandı.

Sonradan, yavaş yavaş Bebek istilaları başladı tabii ki.

Çok eskilerden kalma bir tasarıya göre İstanbul’da Bebek’in de dahil odluğu Boğaz köylerine sadece ara yollarla ulaşmak mümkün olacaktı. Buraları birbirine başlayan o devasa sahil yolu inşa edilmeseydi eğer Ortaköy, Arnavutköy, Bebek, Hisar gibi yerlere ulaşım sadece tek bir noktadan, birbirinden bağımsız olarak gerçekleşecekti.

Bu, bir anlamda o semtleri koruyacak, oraların özel ve ulaşılmaz olduğunu vurgulayacaktı. Ama bir anlamda da anti-demokratik olacaktı. Tıpkı yalılar gibi. Herkese ait olan bir deniz var şehrin ortasında, ancak bundan sadece belli bir elit kesim faydalanıyor, dahası evleri duvarlarıyla o şehrin sakinlerinin denize ulaşımını da engelliyor.

Kalkıp yalıları demokrasi adına yıkalım da demiyorum tabii ki, nitekim yıllar içinde artık bu şehrin simgelerinden, tarihi değerlerinden oldular.

Aynı şekilde bir kentin belli semtlerine sadece belli zumrelerin ulaşmasını beklemek de anti demokratik bir yaklaşım olur. Peki o ya o semtlerin dokusuyla oynamak?

Doğrusu, belediyeler İstanbul’un iki çok önemli semtinde cinayet işlediler. Eminim kendileri gurur duyuyorlardır ancak Nişantaşı ve Bebek’te son 10 yıl içinde yapılan yanlış planlama tam anlamıyla bir şehircilik cinayeti oldu.

Bu iki semtin cazip olmasının sebepleri ulaşılamaz olmalarında yatıyordu büyük çoğunlukla. Dışarıdan insanların ilgisini çekecek yerler olmadığı için semt kendi kendini hem kültürel hem de estetik olarak koruyabiliyordu. Nitekim Nişantaşı’nda yaşamak bu yüzden önemliydi.

Ancak şehir planlamacıları bunu yanlış yorumlamışa benziyorlar. Estetik olarak güzel kalmış semte yatırımı çekerek ekonomi yarattılar ancak buraları özel kılan bütün sebepler de dış istila yüzünden yok oldu.

Nişantaşı, insanların birbirini tanıdığı, semtin sakinlerinin belli olduğu, işi olmayanın da pek gitmediği bir yerken aniden cafeler, mağazalar, barlar, dükkanlarla yüzünü dışarıya çevirdi. Yapılan festivaller birçok semt sakininin canını sıkıyor. İnsanlar uyuyamıyor, evlerine ulaşamıyor, yürüyemiyorlar. Suç da dışarıdan gelenlerin etkisiyle arttı. Halbuki bu iş için Rumeli Caddesi vardı hali hazırda, orası öldürüldü ve evlerin olduğu Abdi İpekçi’ye yapıldı bütün yatırımlar.

Şimdi aynı zulmü Bebek çekiyor. Hepimizin aldatıldık, geçici süre kandık ve orada bir eğlence kültürü oluşabileceğine inandık. Eğlenceye kendimizi kaptırdığımızdan bu kulübün, bu semte ve daha da geniş ölçekte şehrimize vereceği zararı düşünemedik.

Bebek’e en büyük kötülüğü bir bar yaptı. Trafiği mahvetti, lüzumsuz insanlara, kirli paraya semtin kapılarını açtı. O küçücük Bebek sokakları jiplerle, devasa arabalarla doldu. İş o medyatik barın önünde silahların patlamasına kadar vardı - ki biz o sırada içerideydik, aniden kepenkler kapatıldı ve hiçbir şey söylenmedi. Kepenkler kapatılınca arabaya bindik, tam Bebek’e doğru dönecekken “kapı” kavgası yüzünden mermiler uçuşuyordu.

Tabii yıllardır kendi kendini korumuş semte paparazzi akını, oradaki hayatı insanlara dar edişi de unutulmamalı.

Önümüzdeki yaz trafik daha da büyük bir sorun olacak Bebek’te. Belediye de bir akıl tutulması yaşıyor zaten, daracık yola refüjle hayatı imkansızlaştırıyor. Üstelik üst üste yeni yerlerin açılmasına ruhsat veriliyor. Boş alanlara beton dökülüyor, semt dışarıdan yeni istilalara cafe ve bar müşterisi maskesi altında açılıyor.

Aynı belediye, kalkıp da Bebek’te mekan açmak isteyenlere “Kusura bakmayın, Bebek’in dokusu sizin yatırımlarınıza uygun değil, başka bir yere gitmek zorundasınız” diye semti de korumuyor.

Tesadüf bu ya, Okan Bayülgen’in röportajını Londra’dayken okudum. Tam da Leicester Square’in yeniden inşaası tartışılıyor. Belediye, meydanın ortasında devasa bir pano kurmuş ve “Burası sizin meydanınız, sizin fikriniz geçerli” diye halka sesleniyor. Yeni bir plan sunuyorlar, halkın fikrini merak ediyorlar, ona göre hayata geçirecekler.

Çok merak ediyorum Bebek’te yeni mekan inşaatları için izni semt sakinlerinden kim aldı? Nişantaşı’ndaki yılbaşı partisi için kapı kapı dolaşılıp orada yaşayanların fikri soruldu mu?

İngiltere anayasasız yönetilen bir ülke. Türkiye anayasası olan, sürekli de anayasa yazılan bir yer. Arada bir demokrasi farkı var tabii ki. Bizde olmayan.
Takvim
<<Haziran 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
    1 2 3 4 5
6 7 8 9 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30      
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.